Avrupa Kürt Kadın Hareketi TJK- E, kadın kırımının insanlığa karşı işlenmiş bir suç olarak kabul edilmesi ve en önemlisi Erdoğan'ın savaş suçlusu olarak yargılanması amacıyla bir eylemsellik başlatmıştır. Kadınlar, başlattıkları bu eylem planını 17. Kasım’da kamuoyuna duyurdular. Eylemin adı “diktatörün yargılanması için 100 neden” olarak belirlenmiş. 25. Kasım. 2020 de başlayacak olan eylem planının 8. Mart 2021 yılına kadar bir kampanya olarak sürdürüleceği belirtilmektedir.

 Kadınların bu eylemi dönemin hem en temel sorununu, hem de bu sorunun çözümünü net ve en isabetli bir biçimde ortaya koymaktadır. O nedenle kadınların bu eyleminin hem Erdoğan’ın faşist/diktatöryal politikalarını deşifre etmesi, hem de Erdoğan'ın yargılanmasını gündeme taşıması açısında bu eylemsellik, çok değerlidir. Her demokratik toplumsal kesimin yapması gereken, en güçlü şekilde bu eylemi/kampanyayı desteklemek ve büyütmek olmalıdır.

Kadınların bu düşünsel/politik yöneliminin ve bu perspektife uygun olarak geliştirilen eylemselliğinin önemi, Erdoğan faşizminden kurtulmanın en doğru cevabını vermiş olmasındandır. Çünkü Erdoğan’ın gitmesi ancak radikal bir muhalefetle mümkün olacaktır. Erdoğan’ın sınırlarını belirleyeceği “muhalefet” Erdoğan'ın gitmesini sağlamamaktadır.  Ve yine Erdoğan'ın sınırlandırabileceği mücadele yöntemleriyle de Erdoğan'ın gitmeyeceği yeterince açıktır. Normal demokratik ortamlarda işe yarayan edilgen yöntem ve araçlarla Erdoğan’ın gidebileceğini varsaymak geleceği kazanmayı geciktirmekten başka hiçbir şeye yaramaz, yaramamaktadır.

Aslında kadınların ortaya koyduğu, “Erdoğan’ın savaş suçlusu olarak yargılanması” talebi, tastamam ve çırılçıplak bir gerçekliğin ifadesidir. Erdoğan’ın bu sosyo-politik gerçekliği, iktidar amacından, izlediği politikalardan ve dayandığı sosyal temelden kaynaklanmakta ve bu alanlarda ifadesini bulmaktadır.   

 Erdoğan'ın yıllar önceden beri temel slogan gibi diline pelesenk ettiği bir klişe söylem bu gerçekliği göstermektedir. Erdoğan’ın hep tekrar ettiği “biz bu yola kefen giyerek girdik” söylemi, Erdoğan’ın bütün yaptıklarını  izah ettiği gibi yapacakları için de yeterince açıklayıcıdır.

Çünkü politik hayatta “kefenle yola çıkmak” ya politik eğemenliği başkalarında almak veya eğemenliğini korumak için kullanılan en temel yöntemdir.  Politik iktidarın örgütlü zor’ la sağlandığı ve korunduğu bilimsel sosyo-politik bir gerçekliktir.

Erdoğan'ın iktidarı zor yoluyla almak ve elinden tutmak konusundaki kararlılığı ne kişisel bir tavır ve ne de salt kişisel zenginlik amacı taşımaktadır.  Erdoğan'ın bu tutumu, politik bir proğramın sorunu ve sonucudur. Dolayısıyla Erdoğan'ın sürekli ve sistemli olarak “devlet kuruculuğundan” söz etmesi de bir tesadüf veya sadece propağanda amaçlı bir söylem değildir. Anlatılmak istenen, çok açıktır, Erdoğan, “devleti yeniden kuruyoruz” diyor ve bunun için “kefen giyiyor” ve de bunun böyle bilinmesini istiyor.

 Böyle olduğu içindir ki Erdoğan, ilk dönemde devletin içindeki diğer güçlere karşı “kefen giymişti”. Bugün ise elde ettiği iktidarı korumak için “kefenle” yaşamak, yani hep “zor” yöntemlerine başvurmaktadır. Çünkü iktidarı çok sağlam temellerde değildir ve her an kaybedebileceği, son derece kaygan bir zeminde durmaktadır. Ayrıca Erdoğan’ın iktidarını kaybetmesi, normal bir hükümet değişikliği gibi de olmayacaktır. Erdoğan iktidarı kaybederse, normal bir politikacı olarak çekilip köşesinde oturamayacaktır, kendisinin ve çevresinin konumu ve yaşamı tehlikeye girecektir. Tam da kadınların talebine uygun olarak “yargılanacaktır”.

 Bu nedenle Erdoğan, iktidarı kaybetmemek için, ölümcül bir savaşın içindedir. Ve hiç kuşku yok ki Erdoğan’ın ölümüne savaştığı güçlerin belki de en başında demokratik muhalefet ve tabii ki kadınlar gelmektedir. Dolayısıyla Erdoğan’a karşı mücadelenin bu şekilde keskinleşmesi, kaçılmazdır ve bu durum toplumsal mücadelenin doğal bir sonucudur.   

 Erdoğan iktidara geldiğinde Kemalist devlet yapılanması vardı ve Erdoğan'ın devleti ele geçirmesine izin verilmeyeceği düşünülüyordu. Erdoğan bu engeli FETÖ ve liberallerle birleşerek aştı. Sonra FETÖ'yü tasfiye etti. Bu süreçlerde ucuz kurtulan Erdoğan, kendi iktidarının devamı uğruna halklara karşı bir savaş sürdürmektedir.   

 18 yıldır sürdürdüğü iktidarla Erdoğan, Türk devletini tanımak ve onun zaaflarından yararlanarak iktidarını sürdürmek konusunda bir hayli tecrübe, bilgi ve imkân elde etmiştir. Bu bilgi, imkân ve tecrübelere, toplumun tarihsel referansları da eklendiğinde Erdoğan’ın dayanaklarını görmek kolay olacaktır.

 Erdoğan'ın, belirtilenlerin yanında, iki temel ve önemli iktidar dayanağı daha bulunmaktadır. Birincisi, Kemalist iktidara karşı muhalefet eden Osmanlıcı/ ırkçı gericiliğin tedrisatında beslenmesidir ki bu olanak Erdoğan’a tarihsel ve ideolojik bir dayanak sunmaktadır. Aynı olanak bunun yanında Erdoğan’ın toplumun geniş kesimlerini etkilemesini de sağlamaktadır. İkincisi ise 18 yıldır devleti yönetiyor olmasının sağladığı imkanlarla yaratılan kadro, paramiliter unsurlar ve legal/illegal örgüt gücüdür. 

 Sakın yanlış anlaşılmasın. Bütün bunlara rağmen Erdoğan, korkunç çöküşe doğru hızla yol almaktadır. Erdoğan, özellikle de son dönemde iktidar sürecinin en zayıf olduğu dönemi yaşamaktadır. Erdoğan'ın iktidarının sonu görünmüştür.

Bütün devlet gücüne, hukuk tanımazlığına, illegal çetelerden, mafyalardan beslenmesine rağmen, Erdoğan iktidarını kaybedecektir. Hem de uzak olmayan bir süreçte. Kadınların ortaya koyduğu perspektif ve eylem planı da bu sürecin kısaltılmasını sağlayacak önemli bir gelişmedir. Çünkü örgütlü kadınların mücadelesi faşizmin kâbusu olmuştur. Ne mutlu direnenlere ve mücadeleyi büyütenlere.