Yarım asırdan fazla bir zamandır bu ülkede yaşayan ve bu ülkenin kalkınmasına çok fazla emeği geçen göçmen azınlık, hâlâ eşit demokratik haklarından mahrum bırakılıyor. 5 nesildir bu ülkede göçmen azınlık olarak yaşamasına rağmen, ona hâlâ yabancı gözüyle bakılıyor.

Yaşamın tüm alanlarında var olan göçmenler, hâlâ aşağılanıp horlanarak ötekileştiriliyorlar. Ev, işyeri ve meslek aramada dahi, daha hâlâ yabancı gözüyle bakılarak aşağılanmaktalar.

Almanya’daki partiler, göçmenlere eşit vatandaş muamelesi yapmadıkları gibi, onların her türlü demokratik haklardan mahrum bırakılmasını engellemenin mücadelesini de vermiyorlar.

Partileri şöyle sıralarsak; Sosyal Demokrat Parti(SPD)’ye, göçmenlerin birinci ve ikinci nesillerinin çoğunun sempatisi olmasına rağmen, bu parti göçmenlere eşit vatandaşlık hakkının verilmesi için mücadele vermekte zorlanıyor. Her dönem hükümet ortağı olan Sosyal Demokratlar, hükümet ortaklarına karşı göçmenler sorununu dile getirmiyor.

Böylece göçmenler, politika içerisindeki karar mekanizmalarına getirilmedikleri için de, politikadan ve partilerden uzaklaşıyorlar.

SPD yıllar önce FDP ve daha sonra ise CDU-CSU ile, bir kez de Yeşiller ile koalisyon hükümetinde bulunmasına rağmen, göçmenlere eşit vatandaşlık ve demokratik haklar verilmesi talebinde bulunmadı.

CDU-CSU Hıristiyan Demokratik Birlik Partileri, göçmenler sorunundaki tutucu pozisyonları ile birlikte, göçmenlerin eşit ve demokratik haklar gibi hiçbir sorunu yokmuş gibi davrandılar, davranmaya devam ediyorlar.

FDP, Hür Demokrat Parti ise; kendisini liberal bir konumda ve liberal bir parti olarak lanse etmesine rağmen, göçmenlere karşı da libarel olduğu pek söylenemez. Bu parti de, göçmen hakları konusunda hiçbir liberal tutum göstermemiştir.

Yeşiller Partisi; bu parti göçmenler konusunda daha fazla duyarlı bir tutum sergileyerek, eşit vatandaşlık hakkı ve demokratik haklar konusunu sürekli gündeme getirmekte.

Parti programlarında da, göçmen azınlığa eşit hakların verilmesini savunuyorlar.

Sol Parti; bu konularda hâlâ sınıf kökenine göre değerlendirmeler yapıyor. Göçmenlerin azınlık ve eşit demokratik hakları konusundaki yüzeyselliklerini koruyorlar. Her şeyi çok radikal bir şekilde talep etseler de, fazla bir yaptırım güçleri yok. Eski Doğu Almanya’daki Sol Parti içinde, önemli oranda yabancı düşmanı, ırkçı, milliyetçi Almanların ağırlıkta olduğu ileri sürülmektedir.

AfD; bu parti milliyetçi, ırkçı, şovenist ve yabancı düşmanı bir partidir. Ülkedeki tüm sorunlardan göçmenleri sorumlu tutuyor. Zaman zaman “Yabancılar dışarı” dahi diyebiliyor.

Yeşiller ve Sol Parti; seçimler için hazırladıkları listelerde kadın-erkek kotasına ve aday sayılarının yarı yarıya olmasına dikkat ederler. Diğer partilerde kadın kotası yoktur, ama kadınların da listelerde yer almasına dikkat ederler.

Hiçbir parti, göçmenler için de bir kota düşünmez ve listelerinde çok az sayıda göçmen aday vardır.

Kadınlar için konulan bu kota, göçmenler için de konulabilinir. Böylece göçmen azınlığın meclisteki temsil gücü kuvvetlenir. Kota, en azından göçmenler konusunda daha duyarlı hale gelip ve eşit demokratik haklar verilinceye kadar uygulanmalıdır.

Kota; tüm sorunların çözümü anlamına gelmediği gibi, toplumda, göçmen sorunlarına karşı bir duyarlılık yaratılıncaya dek uygulanmalıdır.

Almanya’nın bir göçmen ülkesi olduğu gerçeği herkes tarafından kabul görmesine rağmen, bunun şartlarının yerine getirilmesi noktasında atılan adımlar çok sınırlıdır.

Avrupa Birliği ülkelerinden gelen göçmenlere; sadece belediye seçimlerinde seçme-seçilme hakkı verilmiştir. Asya, Ortadoğu ülkelerinden gelen göçmen azınlığa ve bunlar içerisinde çoğunluğu teşkil eden Türkiyeliler’e bu hak verilmemiştir.

Avrpa Birligi ülkeleri, dünyada insan haklarının çiğnendiğinden dem vuruyorlar. Dünyada insan haklarının çiğnenmesine karşı çıkılır ve çıkmak da gerekir.

Avrupa Birliği’nin kendi sınırları içinde yaşayan göçmenlere en temel demokratik haklarının dahi verilmemesi, hâlâ milliyetçi, ırkçı, şoven zihniyetin kafalardan sökülüp atılamadığının bir göstergesidir. Onlar böyle bir pratik içerisindelerken, dünyadaki insan haklarının çiğnenmesine karşı olmalarının pek de inandırıcı olacağını düşünmüyorum.

Göçmenler artık bu ülkede, toplumun ayrılmaz bir parçası haline gelmiştir. Barış içinde birarada yaşamanın yolu, eşit vatandaşlık ve her türlü demokratik hakkın verilmesi ile mümkündür.