Kadın cinayetleri politiktir, erkek egemen mantığı ürünüdür, dini hoşgörü(süzlüğü)nün ölümcül ve yalancı gömleğidir, çaresiz kalmış öfkesiz erkeğin adi davranışıdır, yurdum erkeğinin zavallı görüntüsüdür ve daha benzer bir çok tanımlama ve ifade son günlerde ana ve sosyal medyanın gündeminden düşmüyor. Bu ve benzer yığınla ifade orasından burasından az veya çok kendi içerisinde bir gerçekliği ifade etse de bence durum sanıldığından da vahim.

Kadın cinayetleri, yarım asıra yaklaşmış kirli, kanlı, acımasız ve vahşi bir savaşın Kürtlere karşı sürdürüldüğü bu toplumun dokularına kadar bozulmuş olmasının basit bir ispatıdır. Resmi kurum ve kuruluşlarından özel sektörüne, bilim insanından asker ve polisine, sağlıkçısından aristokratına, akademisyeninden gazetecisine, din görevlisinden öğretmenine, köylüsünden tüccarına kısaca a’dan z’ya ne varsa, hangi kurum kuruluşu, meslek adı sanı varsa bu savaş çürütmüştür. Çürüme aileye, sıradan bireylere kadar inmiş vaziyettedir.

Mevzu Türkleri çürütüp bozmuş gibi de algılanmamalıdır, Kürtler de bu savaşın kurbanlarıdırlar, onlar da bu toplumsal bozulma ve çürümeden yeteri kadar paylarına düşeni almışlardır. Şimdi toplumun en ince dokularına kadar savaş endeksli politikalar üretilsin, gri propaganda 7/24 on yıllarca kin, nefret, linç kültürünü dimağlara pompalasın, medyasından ana okuluna, Kuran kurslarından imam hatibine, laik demokratından aşırı milliyetçisine, batıcı liberal demokratından orata muhafakârına kadar hepsi tek tip düşünmeye, yaşamaya ve davranmaya alıştırılsın ve orada öfke patlamaları, trajik cinayetler işlenmesin. Var mı öyle bir diyar yeryüzünde?

Çok abarttığım, konuyu nereden nerelere getirdiğim iddiasında bulunanlar son elli yılın kriminal vakalarıyla ilgili istatistiklere kabaca baksınlar, gazetelerin arşivlerini tarayabilirsiniz. Ekonomi mi çürümedi, ticaret mi, edebiyat mı, medya mı, solculuk, devrimcilik, Atatürkçülük, Apoculuk mu çürümedi? Türkiye toplumu çürüdü, her geçen gün daha da çürüyor. Zira savaşın olduğu bir diyarda insani değerler gün gün azalır, her ölen, öldürülen insanla birlikte biraz daha yok olur, eksilir, azalır.

Kadın cinayetleri, çocuk istismarcılığı, hayvan tecavüzleri, orman yangınları, rüşvet, halkın iradesini yok sayıp keyfince Kürt illerine kayyumlar atamalar, sosyal medyada muhalif ifadelerde bulundular diye insanları tutuklatıp yargılamalar, yurtdışından ülkesini ziyarete gelenleri keyfi üç beş çakal memur aracılığıyla yurda sokmamalar, dini her türlü propagandayı yapıp en temiz olmaları gerekirken insanlığın en kirli ve kaçılacak tiplemelerini toplumun dört bir yanına yaymak hepsi bu toplumsal çürümenin, bu kirli savaşın getirdikleri kaçınılmaz türevlerden sadece birkaçıdır.

Tabii ki alternatif mücadele etmektir, örgütlenmektir, kendimize en yakın gördüğümüz yapılarda buna karşı ortak tavırlar almaktır. Her türden demokrat devrimci muhalif kesimin yaptığı gibi yazıp çizmek, sokağa dökülmek bu gidişata razı gelinmeyeceğini göstermek, bu kana doymayanları, tarih ve insanlık önünde aşağıdan yukarıya suçlu ve lanetlileri teşhir etmektir. Ne bireylerin tek tek olarak, ne ailelerin, ne aynı köylülerin, hemşerilerin bu çürümeden yalnız kurtulabilmeleri mümkündür, ne de beklenilen kurtarıcı dışarıdan gelecek veya gökden zembille indirilecektir.

Bu acının, toplumsal yaranın, yok olmaya koşar adım coşarak koşan amok koşusunun sonunu örgütlü toplumsal muhalefet sonlandıracaktır. Kurbanlar, aydınlar, aktivistler, sanatçılar, aileler, kadınlar, gençler, üniversiteliler, liseliler, emekliler, memurlar, işçiler, işsizler, gurbetçiler, fakirler, zenginler, orta sınıf, namuslu gazeteciler, şoförler, yani kısaca toplumun her kesiminden herkes. Bir yarayı iyileştirebilmek için önce ona neden olan sorunu bulmak gerekir, teşhis koymak sonra gelir, ancak bunlardan sonra yaranın, hastalığın tedavisine başlamak gerekir. Günlerdir medyada yapılan teşhis koymaktır, nedenlerin kıyısından köşesinden geçmektir. Üstü her geçen gün biraz daha örtülmeye çalışılan ana sorunu, yani asıl gerçeği görememek veya görmezden gelmektir. Ama güneş balçıkla sıvanmıyor. Kadın cinayetleri bu anlamda artık kokusu dayanılmaz hale gelmeye başlamış toplumun çürümesine ufak bir kanıttan başka bir şey değildir. Çürüme devam ettikçe de benzer trajik vakalara, hatta daha vahimlerine şahit olunacaktır.

24.08.2019

https://devecisueleyman.wordpress.com/