“Hep bir ağızdan türkü söyleyip
hep beraber sulardan çekmek ağı,
demiri oya gibi işleyip hep beraber,
hep beraber sürebilmek toprağı,
ballı incirleri hep beraber yiyebilmek,
yârin yanağından gayrı her şeyde
her yerde
hep beraber!

diyebilmek
için
(...)

İttifak; anlaşmak, uyuşmak, bağlaşmaktır. Sınıf mücadelesinde kimi siyasi güçler, belirledikleri ortak hedeflere yönelmek doğrultusunda ittifaklar yaratıp, cepheler oluşturabilirler.

İttifaklar konusu sınıf mücadelesinde önem taşımaktadır. İktidarı ele geçirmeyi hedefleyenler ittifaklar yaratmaya, cephe oluşturmaya gereken değeri vermek zorunda.

Emperyalist, kapitalist sistemin karşısında ezilenleri, sömürülenleri birleştiren şeyler, onları birbirinden ayıran noktalardan çok daha fazladır. Çıkarların ortaklaştığı noktalarda buluşularak belirlenen hedefe doğru birlikte yürümek siyasi olgunluktur. Birleşik güçler arasında sevgiye dayalı kopmaz bir ilişki aranamayacağı gibi, aralarında çelişkiler olması da normaldir. Çelişkilerin, farklılıkların olması ittifakların yaratılmasının önünde engel değildir.

İttifaklar; farklı siyasal güçler arasında, birbirinden farklı toplumsal sınıfları yansıtan ideolojik, siyasal yönelimler arasında oluşturulur. İttifaklar; belirlenen 'asgari programatik' hedeflere ulaşmak amacıyla oluşturulur. Politik doğrultusu vardır.

Biraraya gelen siyasi yapılar arasında mutlak birliktelik koşulu aranamaz. İttifaklar oluşturulduğunda, evdeki hesap her zaman çarşıya uymayabilir, ittifaklarda çatlamalar olabileceği kaygısıyla ittifaklardan kaçınmak kendine güvenmemektir.

İttifaklar; kısa veya uzun erimli devrimci seçenekler oluşturmayı hedefleyen güç/eylem birlikleridir. Hangi noktaya kadar birlikte yürüneceğini belirleyen 'asgari program' etrafında bir araya gelinir. İktidarların algı operasyonlarını boşa çıkarabilmenin yollarından biridir.

İttifaklar; masa başlarında tartışılarak değil, mücadele sürecinin içerisinde, kavga esnasında kurulur. Her ülkedeki devrim yürüyüşü kendi özgül yolundan zafere doğru gidecektir. Taktikleri belirleyen hazır devrim reçeteleri olamaz. Politikalar nesnel sürece ilişkin somut siyasal tahliller doğrultusunda belirlenir.

Geçmişten beri şöyle bir şey anlatılır. Stalin'e Vatikan'ın Yalta Konferansı'na katılmak istediği söylenir. Stalin'in yanıtı şudur: Taburları varsa katılabilirler. 'Taburları' olmayanların ittifak oluşturabilme şansları yoktur. Ha keza, “benden başkası öncü olamaz”, “en güçlü benim” benmerkezci anlayış ile birliktelikler yaratılamaz. Siyasal güçler, kendisine hak etmediği birtakım sıfatlar yakıştıranların tanımlamalarına inanarak onların kuyruğuna takılmaz.

Emperyalist sistemin küreselleşme adına her yere müdahale etmeyi en doğal hakkı saydığı bir ortamda, sınıf mücadelesini sürdürenler de enternasyonalizme ve ittifak/cephe türü birlikteliklere hak ettiği değeri vermek zorundadır.

Mücadele tarihinden örnekler konunun ciddiyetini göstermektedir.

1871 Paris Komünü farklı görüşlerin biraradalığı ile başarılmıştır. Komünün bileşiminde sosyalistler, anarşistler ve özgürlükçü cumhuriyetçiler gibi farklı anlayışlar bulunmaktadır. Paris Komünü, değişik eğilimlerdeki devrimcilerin iş birliği ile başarıldığından, Marksist sosyalistler ve anarşistler tarafından sevinçle karşılanıp desteklenmiştir.

Lenin, “Bütün bunlar; proletaryanın öncüsü için, onun bilinçli bölümü için, komünist partisi için, zikzaklı, dolambaçlı yoldan yürümenin, ayrı ayrı proleter gruplarla, ayrı ayrı işçi partileriyle ve küçük mülk sahipleriyle anlaşmalar yapmanın, uzlaşmalara varmanın kesin, mutlak gerekliliğini doğurmaktadır,”(1) yaklaşımı ile gerektiğinde uzlaşmalara başvurulabileceğini anlatmaktadır. Çünkü her duruma uyan basmakalıp reçeteler yazılamayacağı gibi, farklı gruplarla asla uzlaşılmayacak biçiminde sekter bir yaklaşım da olamaz. Değerlendirmeler her tekil durumun özgünlüğü içerisinde ve o günün koşullarına uygun olmak zorundadır. Nitekim, Bolşevikler 1905’te Çarlığa karşı liberal burjuvalar ile ittifakı savundu. 1907’de ise, “sosyalist devrimciler” ile seçim ittifakı yaptılar.

“Düşmana karşı birleşilebilecek bütün güçlerle birleşmek ve düşmanı azami ölçüde tecrit etmek,” gerekir der, Mao.

İttifağı oluşturan siyasi yapıların stratejileri, taktikleri, politikaları aynı çizgide olmak zorunda değildir. Hatta, ittifağın ortaklarından birileri, bir dönem sonra ortaklarına karşı mücadeleyi bile başlatabilir. Guomindang, ittifak ortağı ÇKP'ye karşı 1927 yılında savaş açarak bunun bir örneği olmuştur. Mao, ittifak yaptığımız güçler, bir süre sonra bizi sırtımızdan bıçaklamaya kalkışacak olsa bile, biz o sürece kadar onlarla birlikte yürüyebiliriz derken, bu gerçeğe parmak basmıştır.

Küba Devrimi'nde de ittifaklar üzerine tartışmalar yapılıp, gerçekleştirilmiştir.

“Toplantıda Batista'ya karşı diğer anti-Batista hareketleriyle birleşme, birlikte hareket etme üzerine konuşma ve tartışmalar vardı. Partinin [Ortodoks Parti -b.n.] ileri yaştaki tutucuları 'birleşmeye gidersek partimizin bağımsızlığı elden gider' endişesiyle Batista karşıtı hareketlerle yakınlaşma görüşünü reddettiler. (...) Fidel ise salonda bir konuşma yaparak birleşmeme tutumuna tepki gösterdi, öneriyi gelenekçi, komformist politika yapma çizgileri nedeniyle reddedenlere karşı Fidel'in sözleri “defolun gidin buradan' biçiminde oldukça sertti.”(2)

1970'li yıllarda El Salvador'da ABD destekli diktatörlüğe karşı mücadele eden beş sol siyasi yapı ve gerilla hareketi Farabundo Marti Ulusal Özgürlük Cephesi (FMLN) çatısında birleşmişlerdi.

1979 yılında devrimi gerçekleştiren Nikaragua'da da üç siyasal yapı, 1978 yılında Sandinista'yı (FSLN) oluşturmuşlardı.

Yakın dönemde Latin Amerika ülkelerinde sol ittifaklar başarılar kazandılar. Amerikan emperyalizmi güdümlü iktidarları alaşağı ettiler. Bunun en son örneği Şili'de yaşandı.

Antonio Gramsci’nin ifadesi ile, “Eskinin ölmekte olduğu yeninin ise henüz doğmadığı” “canavarlar zamanı” dönemini yaşıyoruz.

Canavarlar zamanına son verebilmek uğruna, en geniş katılımlı ittifaklar oluşturulmalıdır. Bu başarıldığı oranda faşist iktidarların kirli planları uygulamasının önüne set çekilebilir.

“Sol” Komünizm Bir Çocukluk Hastalığı, Sol Yay.

“Fidel Castro/Kendi Gerçeğini Yaratan Efsane”, Hatice Eroğlu Akdoğan, Ceylan Yay. 1.baskı, 2021, s.93