Sevgili okuyucular,

Kürt sorununda çözüm sürecinin başlaması ile birlikte, bir gerçeğin altını çizmek gerekmektedir. Irkçılık, ırkçı söylemler giderayak yükselmektedir. Ama ırkçılık ve ırkçı söylemler para etmez! Türkiye’nin çeşitli milliyetlerden emekçileri, hakları ırkçılara pirim vermeyecektir.

Diyarbakır da Newroz kutlamaları, bu gerçeği gözler önüne sermiştir. Newroz kutlamaları ve sonrası gelişmeler, Kürt halkının barıştan yana olduğunu görülmüştür.

 Bayrak ve millet söylemelerini kullanarak ırkçı söylemleri öne çıkarmak beş para etmeyecektir.  Newroz kutlamalarından rahatsız olan ırkçı kesimler, ‘bayrak asılmadığı’ gibi gerekçelerle toplumu gaza getirme girişimlerine başlamıştır.

Irkçılar, kendine ‘ulusalcı’ diyen mandacılar boşuna çaba harcamaktadırlar. Halkımızın sağ duyusu, barış arzuları, ırkçıların bütün çabalarını boşa çıkaracaklardır.

MHP, ne kadar ırkçı söylemlere sarılırsa sarılsın, Türkiye toplumundan destek alamayacaktır. Bugüne kadar sadece kandan beslenen ırkçılar, akan kanın durmasıyla kendi inlerine çekileceklerdir. Kendi kendilerine, ‘vatan millet Sakarya’ söylemlerinden ileri gidemeyeceklerdir.

MHP kurmaylarının barış karşıtı, ‘milliyetçilik’ adı altında, Türk ırkçılığını öne çıkarması, tesadüfü değildir. MHP vb. örgütlenmeler savaşın sürekliliğinden yanadır. Savaşın devam etmesi, bu tür örgütlenmelerin toplumsal zeminde tutunma gerekçeleridir.

TBMM çatısı altında bayrak, ‘gösterisi’ yaparak, toplumsal algıyı anlamayan ırkçıların, çabaları boşunadır.

Parti binalarına, büyük boyutlu bayraklar, ‘asmak’ toplumun barış arzularını anlamamak demektir. Kürtlerin hassasiyetlerinin anlamak istemeyenlerin, CHP içinde ırkçılık boyutlanması demektir.

Sürekli olarak, ‘Türklerin hassasiyeti’ söylemleri kamuoyunun gündeminde tutulma çabası gösterilmektedir. Bunu anlayışla karşılıyorum. Çocuklarını savaşa kurban vermiş ailelerin hassasiyetlerini anlamakta zorlanmamalıyız. Bu hassasiyetleri, kendi siyasal çıkarları için kullanan ve nemalananlara fırsat vermemeliyiz.

Aynı orantıda, 30 yılı aşkın bir süredir, savaş hali yaşayan, her karış toprağında evlatlarının kanı  bulunan,  Kürt coğrafyasındaki, insanları da anlamak durumundayız.

Kürtlerin hassasiyetini kimler anlayacak? Bu sorunun cevabını da vermek durumundayız.

Parlamento içi veya dışı muhalif grupların, asker ölümlerini gerekçe göstererek, ırkçı söylemelerini topluma manipüle etmeleri, ‘Türklerin hassasiyetlerini’ anlamak değildir.

Kürt sorununda çözümü, içine sindiremeyenler, ‘vatan bölünüyor’ ‘Türklük elden gidiyor’ çığırtkanlıklarını sürekli gündemde tutacaklardır.   Önümüzdeki süreçte, olabilir ki, kitleleri sokaklara dökerek emellerine ulaşmak isteyeceklerdir. Demokrasi güçleri, Kürtler, emekçiler oluşabilecek provokasyonlara dikkat etmek durumundadırlar.

Çözüm sürecindeki, gelişmeleri toplumun tüm kesitlerine iyi anlatmak, çözüm sürecinde toplumun kazanımlarını ön plana alarak, öngörülerimizi anlatmalıyız.

Kürt sorununda çözüm, ülkede demokratikleşmeyi de, beraberinde getirecektir. Demokratikleşme, toplumun günlük yaşamında önemli bir değişimi sağlayacaktır.

Çocukları askerlik görevlerini yapan veya dağda gerilla faaliyetlerinde bulunan aileler, korkularından sıyrılacaklardır.

Ülke ekonomisi canlanacak, savaşa harcanan paralar artık istihdam için yatırıma yönelecektir. Bu ise, kişi başına düşen GMSH Gayri Milli Safi Hasılanın artması ve refah düzeyinin yükselmesini sağlayacaktır.

Savaş ortamının devam etmesi, ülkede emek sömürüsünün  daha katmerli olmasını beraberinde getirmektedir. Barış ortamının sağlanması sermaye çevrelerinin sömürü alanlarını da kısıtlayacaktır.

Aslında ırkçı söylemler, ‘tek bayrak’ ‘tek millet’ ‘tek din’ toplumdaki farklılıkları yok sayan, zihniyet sermaye çevrelerinin zihniyetidir.

Ülke, ‘bölünüyor’ vatan elden, ‘gidiyor’ milli bütünlüğümüz, ‘sarsılıyor’ söylemleri ırkçı ve barış karşıtı söylemdir.

Demokrasi, barış, özgürlük bölünme getirmez. Tam tersine birlik, bütünleşme ve kardeşlik duygusunu güçlendirir!

  25.03.13