Karşı evde, karşı mahallede, karşı köyde ve kentte insanlara başka gözlerle bakmak, daha çok ötekileştirerek değerlendirmek insanoğlunun doğasında mı var acaba!?

Bırakın çok uzaklarda yaşam mücadelesi verenleri; içimizdekilere, komşu ülkelerdekilere sevgiyle yaklaşma çok mu zor!?

Kadın, erkek ayrımı gibi el, yabancı değerlendirmesi ve insanın insanlara hoyrat yaklaşımı, düşünen beyinleri köreltmeye zorlamaz mı?

Kadın anadır kardeştir
Aileyi toparlayan eştir
Kucaklar sevdiklerini
Toprağı saran saçak misali


Empati yaparak sevmeyi, hoşgörüyle yaklaşmayı ilke edinmek önce insanın kendisini daha sonra da çevresini mutlu kılmayacak mı?

Bulunulan yerden çevrede olup –bitenleri görmek, gözlemlemek, dinlemekle ve çok uzaklara gidip-görerek karşılaştırmak arasındaki fark düşünülmeye değer.

Okyanuslar ötesinde yaşayan insanların yaşam biçimleri, acıyı – tatlıyı algılayışları yakın çevremizdekilerden çok farklı mı!?

SEVGİ, HOŞGÖRÜ, SAYGI her yaşta ve de herkese ama herkese gerekli. Bu üç ayrı anahtarın açamayacağı kapı yoktur. Günümüzde anahtarın en önemlisi „PARA“ dendiği gibi geliyor ama unutulmasın paranın açtığı kapılar arkası gelmeyebiliyor ve kapanıyor. Diğer üçünün kaynağı ise İnsanoğlunun içinde.

Gezdiğimiz, gördüğümüz ve hatta dilini bilmediğimiz halde el, kol, mimik hareketleriyle iletişim kurduğumuz insanların kendimizden farklı olmadıkları yaşayarak görmek aydınlatıyor, bilinçlendiriyor insanı. Dünya küçülüyor, bakış açısı değişiyor; insanları bir başka görüyor ve seviyor kişi. Gözünün ve yüzün şekli, derisinin rengi nasıl olursa olsun üzüntüleri, mutlulukları dışarıya çok da farklı yansımıyor. Sevince, sevinince, mutlu olunca gözlerinin içi gülüyor; yolunu kaybeden yabancıya rehber oluyor, ekmeğini paylaşıyor.

Üzünce, üzülünce, dışlanınca öfkesi dışarıya zehir saçıyor, halkın deyimiyle hiç düşünmeden „ Bir bardak suda boğma“ya kalkışıyor. Doğadaki farklı yiyeceklerle gereksinimlerini karşılıyorlar, değişik giyiniyorlar; kadınıyla erkeğiyle onlar da oluyor BİZLER.

Asyalı ben senim
Çekik gözlerin
Siyah düz saçların
Değişik iklimin çocuklarısın
Çok çalışmak kaderin
Bilki yine de ben senim
Sen de bensin
Afrikalı ben senim
Siyahtır tenin
Çekilmezdir kaderin
Alınyazısı diye öğrettiler yoksulluğu sana
Değiştirmenin yollarını arıyorsun
Dayanılması güç maceralara dalıyorsun
Acıyor acıtıyorsun
Yüreğimi burkuyorsun
Işte bu nedenle ben senim
Sen de bensin


Gezip – gördükçe halkımızın „ Çok gezen mi, çok okuyan mı bilir!?“ sorusu akla gelir. Ve görülür ki, gezerek ve görerek insanları değerlendirme çok daha gerçekçi ve de sağlıklı.

İnsanları daha iyi tanıma ve sevme olanağı sağlar, farklılıklar unutulur, yeterki olumlu bakmaya, eksik aramamaya çalışılsın!!!

Örülen beton duvara pencereler açtınız mı
Karanlıkta doğru yolu bulup gösterebildiniz mi
Parçalanmış dilimleri birleştirebildiniz mi
Düşmanınızı kucaklayabildiniz mi
Inanması güçtür ama
Yapılabilen seylerdir dost bunlar
Zoru başarmak erdemlilik değil mi
Mutluluğun reçetesi ne ola…!?


Hamburg,11.03.2016