Sevgili okuyucular,

Ülkemiz Türkiye, tarihinin en vahim vakalarıyla karşı-karşıya. Seçim süreci bahane edilerek, toplum önemli derecede gerginlik şantajı ile karşı-karşıya bulunmaktadır. Ülke yönetimini gasp edenler cephesinden bakıldığında, ‘mağdurum da, mağdurum’ çığırtkanlığı ayyuka ulaşmış. 

Kendilerini, ‘muhalif’ olarak ilan edenlerin genel, tepkileri, mağdur olan, onlar değil, ‘biziz’ iddialarını yuvarlanarak topluma sunmaktadırlar.

Gencecik çocuklar, sokakta misket oynaması, topaç çevirmesi gerekirken, polis kurşunlarıyla, gaz bombalarıyla katledilmekteler.

Henüz sekiz yaşında, Kürt coğrafyasında, Silvan sokaklarında polisin attığı gaz fişeği ile yaralanan, Mehmet Ezer, hastanede yoğun bakımda yaşam kavgası vermektedir.

Sokak ortasında kadınlar, bu sistemin çarpıklığının bir sonucu canice katledilmektedirler. Yetmezmiş gibi, polis, asker ve güvenlik güçleri tarafından saçlarından tutularak sürüklenen ve karakollarda tacize uğrayan kadınların sayısı giderek kabarmaktadır.

Yoksulluk, açlık, başlarını sokacak bir ev bulamamak, topluma ‘takdiri ilahi’ ve ‘kader’ olarak sunulmaktadır. Bir paket makarna, bir paket tereyağı, birkaç kilo patates, bir torba kömür verilerek sadaka toplumu yaratan, AKP iktidarı, çarpık sistem, ‘tanrıya şükretmekle’ yetinmeyi topluma lütuf olarak sunmaktadır.

Ülke ekonomisi, ülkeyi yönetenler tarafından talan edilmekte, yolsuzluk, hırsızlık, rüşvet, ihaleye fesat karıştırma ve nüfus ticareti ile kamu mallarının gasp edilmesi, sıradan bir vaka olarak topluma servis edilmektedir.

Bütün bunlar vb. vakalar olabildiğince yaşanırken, başta iktidar olmak üzere, kendini muhalif olarak kurgulayan hakim güç partileri, temsilcileri ‘mağduruz’ rolünü oynamak için ellerinden gelen çabayı harcamaktadırlar.

Bu güçlerin bir diğer özellikleri de, ‘mağdur’ rolünün yanında, inkarcılıklarıdır. Yolsuzluklarını, hırsızlıklarını, talancılıklarını, sistemin çürümüş ve kokuşmuşluğu ile iç-içe geçen yaşamlarını inkâr etmeleridir.

Bu güçler, iktidar koltuğunu işgal eden AKP iktidarı, Başbakan R.T. Erdoğan, hem, ‘mağdur’ oynamayı, hem de, inkâr ‘etmeyi’ ciddi şekilde meslek edinmiş durumdadır.

Daha dün, 14 yaşında, sokakta misket oynaması gerek, okulunda sınıf arkadaşlarıyla aynı sırada oturarak, teneffüs (mola) olduğunda okulunun bahçesinde koşması gereken, Berkin Elvan, gaz bombası fişeği ile katledildi. Başbakan, R.T. Erdoğan, Berkin Elvan konusunda dahi, ‘mağdur’ ve inkar üzerine kurduğu çirkin düşüncelerini pazarlamaya çalışmaktadır.

Mehmet Ezer, henüz 8 yaşında. AKP’nin, başbakanın, ‘kahraman’ olarak ilan ettiği, ‘destan yazan’ polisleri tarafından hedef gözetilerek gaz bombalarıyla ağır bir şekilde yaralandı. Hastanede, yoğun bakımda yaşam mücadelesi veriyor.

AKP kurmayları, yine ‘mağduriyet’ ve inkâra yöneliyorlar. Mehmet Ezer, ‘arkadaşlarının attığı taşla yaralanmıştır’ yalanını tekrarlayarak, çirkinliklerin yeniden kusuyorlar.

Toplumsal belleğe yerleşmiş bir deyim vardır. ‘’biz bu filmi daha öncede gördük’’ Evet, biz bu filmi daha öncede gördük.

Türkiye Cumhuriyeti Devleti, polisi, askerleri, güvenlik güçleri defalarca katliamlar düzenlemişlerdir. Bu katliamlarda yüzlerce, binlerce günahsız insan yaşamını yitirmiştir. Asker ve sivil bürokratlar, hem ‘mağduru’ oynamış ve hem de inkârı, sonuna kadar savunmuşlardır.

Örnek mi?  Koçgiri, Ağrı, Dersim, Malatya, Maraş, Çorum, Sivas’da Menekşe, Koray, Gazi Mahallesi, Faili meçhul cinayetler, Uğur Kaymaz, Roboski, Gezi Parkı direnişi, Berkin Elvan ve son olarak, Mehmet Ezer bu katliamların sadece bir kesimidir.

Devlet, İktidar sahipleri, sivil ve askeri bürokratlar ne yapmaktadır? 

Sadece, inkâr, inkâr, inkâr ve utanmazca, ‘mağduriyet’ rolünü oynamaktadırlar.

27 Mart 2014  

Twitter: AliekberP

Facebook: aliekberpektas