Başarıya ulaşmanın en önemli yolu açık ve net olarak hedef belirlemektir. Siyasal başarılarda kıstas, iktidar perspektifine sahip olmaktır. Çükü iktidar perspektifine sahip olmayanların, hedeflerine ulaşması sadece hayal olarak kalır.

Bugün içinden geçtiğimiz süreçte ülkemizde bir anayasa değişikliği referandumuyla karşı-karşıyayız. Anayasa değişikliğini içeren referandum, ülkemizin ve toplumsal yapılarımızın önümüzdeki, uzun bir süre için, belki de onlarca veya yüz yılı alacak bir süre yaşamımıza yön verecek düzenlemeleri içermektedir.

Ülkemiz Türkiye zaten 90 yılı aşkın süredir Cumhuriyet yönetimi altında, adı 'demokrasi' olan, demokrasiden uzak bir rejimle idare edilmekteydi. Mevcut anayasa referandumunu içeren değişiklikler, AKP ve Sarayın denetiminde, 'türk tipi' başkanlık olarak ifade edilen, tek adam diktatörlüğüne evirilerek, açık faşizme doğru yol almak olarak ifade edeceğimiz bir rejim ve sistem öngörülmektedir.

Bu süreçte, anayasa değişikliğini öngören, 'Türk tipi' başkanlık rejimine, ülkenin geniş toplumsal kesimleri tepki göstererek karşı duruş sergilemektedir. Bu karşı duruş, ülkemiz siyasal sahnesinde yer alan sol, sosyal demokrat ve sağ ekseni temsil edenlerinde içinde bulunduğu yeni, bir HAYIR cephesinin oluşmasına temel teşkil etmiştir. Bir gerçeğin altını çizmede yarar bulunmaktadır. Referandum sürecinde, HAYIR cephesinde yer alan toplumsal ve siyasal katmanlar içinde,
sosyal demokratların ve CHP'nin, önemli bir payı olduğunu kabullenmemiz gerekmektedir.

K.Klılıçdaroğlu referandum sürecinde önemli bir rol üstlenmektedir. Referandum da HAYIR oylarının yoğunluklu çıkması için, yeterli çaba harcamaktadır. Bu çabası toplum tarafından da önemsenmektedir. Ama bir sorun bulunmaktadır. Yazımın başlığın dada, belirttiğim gibi, iktidar perspektifi olmadan hedefe ulaşmak hayal ürünü olarak maziye bırakılacak anı olarak kalır.

K. Kılıçdaroğlu, referandumda neden, HAYIR denilmesi gerektiğini, 'anlatırken' sürekli olarak vurguladığı bir konunun altını çizmede yarar var. CHP kurmayları, K.Kılıçdaroğlu, ''16 nisan referandumdan sonra, hükümet yerinde kalacak, cumhurbaşkanı yerinde kalacak, rejim olduğu gibi kurum kurallarıyla işlevine devam edecek'' türünden açıklamalar ve buna benzer açıklamalar sürekli olarak vurgulanmaktadır. Bu yaklaşım doğru ve etkileyici bir yaklaşım değildir. Güven verici bir yaklaşımda değildir. Kitleler, toplumsal katmanlar, kamuoyu, yanlış karşısında doğru bir duruş sergilerken, kendilerine öncü olanların, yol göstericilerin güven verici bir duruş sergilemesini arzularlar.

Eğer birileri, ''iktidarın gasp edildiğini, rejimin kuşatıldığını, devlet imkânlarının tek taraflı olarak birileri tarafından kullanıldığını ve halka yabancılaştığını iddia ederek ve değişmesi gerektiğini'' anlatıyorsanız, alternatifini de, yerine koymak durumundasınız. Bir taraftan, referanduma sunulan anayasa değişikliğinin, ''toplumu cendere içine alacağını ve diktatörlükle'' sonuçlanacağını iddia edeceksiniz. Bu değişikliği talep edenlerin ülkeyi, 'kamplaştırdığını' kin ve nefret tohumları, 'ektiğini' ileri süreceksiniz: Ama ''referandumdan HAYIR çıksa dahi'' sisteminde yerli, yerinde yürüyeceğini ve sorumluların, 'yollarına devam' edeceğini ileri süreceksiniz.

Peki, ama neden, ''her şey yerli yerinde duracaksa'' insanlar HAYIR desinler? Bu kadar baskılara, yok saymalara, saldırılara can siper neden karşı dursunlar? Öyleyse, kitlelere güven verici açıklamalarda bulunmakta yarar var. 16 Nisan da, HAYIR oylarının yoğunluklu çıkması durumunda, AKP iktidarı ve Saray'ın egemenliğinin, keyfi davranışlarını sona ereceği, iktidar gaspının sarsılacağı ve yeni sürecin kapısının aralanacağı toplumsal güçlere detaylarıyla anlatılmalıdır.

Ülkedeki kamplaşmanın, kin ve nefret tohumlarının ekilmesinin sorumlularının, yargılanıp hesap vereceği gerçeği işlenerek, kitlelere güven verici mesajlar verilmelidir. İktidar perspektifi, açık ve net halka gösterilmelidir. Halkın, toplumsal güçlerin beklentilerini, 'öteleyen' belirsizliklere, 'umut' bağlayan politik öngörülerden uzaklaşılmalıdır.

AKP devleti, Saray, MHP ve HÜDA PAR (Kürt Hizbulah'ı) ortaklığında yürütülen, 'evet' kampanyası karşısında, toplumsal güçlere gerçekçi, tatmin edici perspektifler sunulmalıdır. Geleceği belirsiz, bütün yaşanılan olumsuzlukların, 'yerinde kalacaksa' Sarayın, 'kurulu düzeni' sarsılmayacaksa, hortumcular, rüşvetçiler, hukuksuzlar, faşizm hayranları yerlerinden edilmeyecekse, neden bu kadar uğraş?

HAYIR, yoğunluklu olduğunda, AKP devleti ve Saray sarsılmalıdır. Toplumsal güçlere bu hedef perspektif olarak sunulmalıdır!

Bir sonraki yazımda buluşmak dileğiyle,
 

06.Nisan 2017