Bu yazıyı, devrimciliğe ilk adım attığım dönemde 'kadınlardan devrimci olmaz' diyen biri olarak kaleme almış olmam ayrı bir gurur nedeni.  

Kapitalist toplum ilişkileri içinde; kadınları, erkeklerin düşünce, davranış ve yetenekleriyle karşılaştırdığımda ortaya muhteşem bir tablo çıkıyor. Bu tablo da sosyal insan (Homo Komünus) olarak kadınların farklılığı tartışılmaz bir yer tutuyor. Tıpkı Avusturalya yerlileri Aborjinlerin telepatileri, Alevi kültürünün özü olan hümanizmi, kuşların manyetik-kuantum navigasyonu, Kedinin-köpeğin-yılanın vb. hayvanların reseptörleri gibi kadınların da hisleri-duyuları olağanüstüdür. 

Gelin kapitalist ve feodal beylerin neden kadınlardan korktuklarının hikayesine bakalım.  

KADINLARIN BASTIRILAN VE GÖRMEZLİKTEN GELİNEN ÖZELLİKLERİ 

Sınıflı toplumların geldiği en son aşamadayız. Bu kapitalist toplumu değiştirecek ve yerine yeni bir toplum kuracak olan sınıf, emekçilerdir. İşçi sınıfının esas olarak 4 temel özelliği( mülksüz olması-kolektif üretim yapması-teknolojiyle içli dışlı olması-koşulların onu disiplinli hale getirmesi) onu, diğer sınıflar karşısında öncü ve dönüştürücü bir güç yapıyor. Tarihsel olarak çalışan kadın ve erkek işçiler, ezilen sınıflar içinde yer alır. Bu sınıflı toplumların diyalektik gerçeğidir. Ama işçiler bir sınıf olarak son 200-300 yıldır, kadınlar ise binlerce yıldır, Anaerkil denen dönemleri saymazsak ezilmekte ve hala da bu statü içindedirler. Onların sömürüsü ve gördükleri şiddet ikilidir: bir çalışanlar olarak, iki kadın olarak. Bu açıdan on binlerce yıllık erkek egemenlerin her türlü baskı, ötekileştirme ve vahşetlerini sömürü çarkı içinde yaşayarak bu kötülüklere karşı korunma yol ve yöntemlerini, duygusal ve ruhsal alanda biriktirip içlerine akıtmışlar ve yaşam formlarını buna göre şekillendirmişlerdir. Yani evrim yasasının gereği olarak şartlar onların olağanüstü insancıl bazı güçler edinmesine yol açmıştır. Eğer biz erkekler, onların gelişmiş ve sağlam özelliklerini görebilme yeteneğini kazanmak istiyorsak, içimize işlemiş ve belki de farkında olmadığımız hâkim durumda olan erkek egemen ideolojiyi, kodları paramparça etmeliyiz. 

Bu nedenle, kadınların aşağıda sıraladığım bariz özellikleriyle yüzleşmek şart:  

1) Kadınların binci farklılığı güvenilirlik üzerinedir. Sadece taksitli olan ticari işlemlerde kefilsiz ürün alabilmelerinden bahsetmeyeceğim. Esas olarak, cinsel ve tüm ilişkilerinde; eğer birini sevmişler yani erkekten herhangi bir itici veya kötü davranış görmemişler ve de psikolojik kırılma içinde değiller veya kapitalizmin pisliklerine bulaşmamışlarsa onlardan daha güvenli kimse yoktur. Ama erkek öyle midir? Örneğin istisnaları saymazsak ezici bir çoğunluk(bunun içinde kendine devrimci diyenlerde dahil) eşlerini aldatmayı yani ihaneti, feodal toplumlarda övünerek açıktan yaptıkları gibi, din ile kisveleyerek yapmaları nerdeyse günlük yaşamın doğal ve yasal bir parçası iken, kapitalist toplumlarda bu pratik gizlice yapılmaktadır. Kadınlar ve erkekler arasındaki ilişkilerde olumsuzluklar kadınlara ve tüm olumluluklarda erkeklere yazılır. Kadın sevdiği, beğendiği veya mesleki, siyasi vb. düzeylerde arkadaş olarak kalmak istediği bir erkekle bunu özgürce sürdüremez veya var olan bir ilişkiden istediği zaman kopamaz. Daha da ilginci; normal bir arkadaşını, örneğin siyasi anlamda değer verdiği bir yoldaşını kucaklayamaz ve öpemez. Çünkü Erkek Egemen toplumun erkek ve erkekleşmiş kadın yargıçları onu gıyabında veya yüzüne karşı yarılayıp infaz etmek için onu sürekli gözlemekte olacaklardır.  

Diğer bir örnek; kadınların kapitalist işletmelerde veya satış işlemlerinde, kasalarda istihdamı ve insan ilişkilerinde ki tartışmasız öncelikleri vardır. Bu görev tek başına geri erkekleri etkileme olarak değil daha çok satış yapabilmek için gerekli olan ikna etme, etkileme ve taraftar yapma gibi doğal güven kapasitelerinin yüksek olmasıyla birlikte düşünülmelidir. Kapitalistlerin propaganda için ponpon kızlar yerine erkekleri çıkarttığını düşünsenize sanırım asrın komedisi ve güven bunalımına neden olurlardı.  

İşte tüm bu nedenlerden dolayı, çağdaş anlayış ve kültüre göre kadınların beyanı esastır.     

2) Kadınları erkeklerden farklı kılan bir başka özellik, üretim yapabilmeleridir. Sizlere sadece doğum yaptıklarından veya kocası kahvedeyken tarlada çalışan kadınlardan bahsetmiyorum. Esas olarak, insanlarla olan ilişkilerinin tamamında, eğer kendilerini güvende ve özgür hissederlerse yapıcı, dönüştürücü, sorunları çözücü, erkeklerin-oğulların göğüslerine başlarını koyup ağladıkları, kızlarının tek güvenli limanı, hastaların mutlaka ihtiyaç duyduğu vb. özellikleriyle ön plana çıkan yanlarını söylemek istiyorum. Hayatın yenilenmesi, örgütlenmesi, canlanması, neşe ve sevgi ortamını sağlayan olağanüstü canlılardır onlar. Hastanelerde erkeklerin değilde kadınların ezici oranda bakıcı olmasının sizce nedeni nedir? Onlar, canlı ürünler doğuran yani  üreten ve de bu ürünleri koruyan-kollayan, onlara ruh verebilen Kibelelerdir.  

Evrene sürekli ve artan oranda pozitif duygu sinyalleri gönderen tek canlılardır.  

3) Kadınları, erkeklerden farklı kılan bir başka özellik, barış yanlısı ve şiddet karşıtı olmalarıdır. Şiddet, kadınlarda tıpkı komünist düşüncede olduğu gibi bir savunma aracı olarak vardır. Siz hiç evcil hayvan kesen veya işkenceci bir kadını, istisnalar dışında gördünüz mü? Şiddet onlar için en son ve kendilerini korumak için o da belki vardır. Bunun dışında şiddete başvuran ve ya zalimlerin askerliğini yapan kadınlar, sistemin kurbanlarıdır. ABD ve İsrail devletinde ki işkenceci ve zalim kadınlar, asla cinslerinin temel özelliklerini taşımayan, düzene teslim olmuş ve erkekleşmiş kesimlerdir. Ama diğer yandan hiç bir çıkar gözetmeden devrim için elline silah alanlar veya IŞİD gibi canavarlara karşı savaşan kadınlar, kötülerin korkulu rüyasıdırlar.                                                                                                                      

Şiddet esas olarak üç biçimde kendini gösterir: sözel, duygusal ve fiziki. Çocuğuna vaya kişilere fiziki olarak eziyet eden anne yok mudur? Vardır! Bunlar psikolojik sorun yaşayan ve azınlıkta olan kadınlardır. Çocuklarına veya kişilere duygusal olarak şiddet daha doğru bir ifadeyle baskı yapan kadınlar yokmudur? Evet vardır ve bunlar da ailelerinden, çevrelerinden ve sistem öğretilerinden etkilenerek çocuğunu kendine bağlama veya kişilerin üzerinde etkinlik kurma yolunu seçen ve fazlaca olan kadınlardır. Örneğin anneler; bazen çocuğunun sevgisini kaybetme korkusu yaşar. Çünkü çevresinde ona ait olan her şeyi alan veya çalanlar ona bu duyguyu yaşatmıştır. Onu harekete geçiren ivme, sevgiyi kıskançlıkla koruma duygusudur. Çünkü çevresinde bu paylaşım veya sevgi temalı ilişkiyi görmeyen ve yaşamayan kadınlar, genel kadın kültürü yerine, erkek egemen sömürü sistemi kodlarına göre hareket ederler. Aynı şekilde sözel şiddet uygulayan anneler ve kadınları, bunu uygulamaya iten temel hareket ettirici unsur da, yukarıda açıkladığım duygusal şiddet ile bir ve aynıdır.                                                                                                                                         

Diğer önemli bir konu Kaynana-gelin ilişkisidir. Kadın eğer bizim gibi feodal kültürün hâkim olduğu bir ülkede erken yaşta gelin olmuş ve de kocasından, kaynanasından ağır baskı ve şiddet görmüş veya aile ortamında bu yol ve yöntemi görerek büyümüşse bilin ki sorun yumurta tavuk ikilemi gibidir. Baskı uygulayan kaynananın da benzer baskıları yaşayan veya ailesinde bu kültürle yetişmiş birisi olduğundan emin olabilirsiniz. Yine aynı şekilde baskı gören bir gelin, kaynana olduğu zaman gelinine aynı yöntemle davranacağı neredeyse genel bir gerçek gibi duruyor olsa da, bu yola başvurmayan muhteşem kadınların olduğunu da burada not etmemiz gerekiyor. Baskı uygulayanlar için sorun, kültür ve erk konusunda toplanır. İktidarı elinde tutan erkeklerin davranış biçimlerini de çoğu kaynanalar kendi bu küçük iktidarlarında aynen uygularlar. Neden? Çünkü feodal toplumsal ilişkilerin hâkim olduğu yani burjuva kültürün gelişmediği tüm toplumlarda bu vb. ilişkilerin etkisi altındadırlar da ondan. Bu, sömürücü erkek egemen toplum kodlarıyla hareket eden erkekleşmiş kadınların eylemidir. Tıpkı emperyalist-kapitalist ülkeleri(bu ülkelerde ki çoğu yerde burjuva kültürün göstermelik biçimi vardır)  yöneten Demir Leydiler gibi. Bu özellikler, geleneksel kültürün etkisindeki geri toplumlarda etkin iken, gelişmiş burjuva toplumlardaki halk arasında bu tür ilişkilere pek rastlanmaz veya ilişki, kapitalist biçimlere bürünür.  

Söylemem gerekir ki kadınlar huzurun-refahın ve barışın adresidir.  

Devam edecek...