Hayatı Yaşamak

Modern vatandaşlar arasında moda; ben hayatımı yaşayacağım.

Yaşayamazsın kardeşim.

Neden mi, söyleyeyim.

Hayatımı yaşayacağım dediğin zaman örneğin ben mutlu olacağım, keyfime göre takılacağım demek istiyorsun değil mi?

Peki. Keyif nasıl olacak?

Keyif için ilk elden paraya ihtiyacın var. Sana keyif veren şey neyse ona ulaşabilmek için para kazanmak zorundasın. Para kazanmak için işçiysen kol gücünü, sanatçıysan duygularını, teknik elemansan bilgini ... satmak zorundasın.

Hayatının bir kısmı paraya ait sana değil.

Devam edelim, keyif almak için gerekli parayı buldun diyelim. Neden keyif alıyorsun, mesela müzik. Ya gider bir CD alırsın, ya internetten indirirsin, ya da konsere veya canlı müzik yapılan bir mekana gidersin.

Müzik sana ait değil. Şarkı söyleyen bir başkası, gitar-saz çalan bir başkası, obuva üfleyen, def çalan bir başkası. O insanların herbiri senin keyif alman için kendilerini ortaya koyuyorlar. Senin keyfin o sanatçılara ait. Senin keyif hanende o sanatçılar var. Senin hayatının önemli bir bölümü o sanatçılara ait.

Devam edelim, sen hayatını yaşayacaksın ya, örneğin açık havada yürümeyi çok seviyorsun, üstelik bedava.

Ama yine hayatın sana ait değil.

Üzerine bastığın toprak, her adımda yumuşaklığını hissettiğin, her adımda ayağının altında sesini duyduğun toprak sana ait değil. Ama hayatının bir parçası o toprak.

Yol boyu sağlı sollu kiraz ağaçları, ıhlamur ağaçları, selvi, söğüt, akağaç, hiçbiri sana ait değil. O ağaçların yeşilliği, sonbahardaki kızıllığı, sarısı, baharda çiçekleri sana ait değil. Hayatının bu parçası ağaçlara ait.

Ağaçların dalları arasında cıvıldaşan kuşların, seni kendinden geçiren şarkıları hele hiç sana ait değil, senin hayatının parçaları ama.

Dereboyu, su sesi sana ait değil, ama hayatının parçası.

Gökyüzünün mavisi sana ait değil, ama hayatının parçası.

Sevgilinle elele, gözgöze, şarkılar söylemek, koşmak, sevişmekten mutlu oluyorsun ya, sevgilin sana ait değil, ama hayatının parçası, onun gülüşü, adını terennüm etmesi, saçlarına dokunuşu, gözlerine bakışı sana ait değil ama hayatının vazgeçilmez parçası.

Çocuğun mu var, annenle mi mutlu oluyorsun, iş arkadaşları, kankalarla mı mutlusun, herkimse, hiçbiri sana ait değil, ama herbiri senin hayatının parçası.

Roman mı okumaktan mutlu oluyorsun, ne romanı yazanın hayalleri, ne o hayallerin kahramanları, ne de kahramanların duyguları sana ait değil, ama senin hayatının parçaları.

Tarih mi seviyorsun, biyoloji mi, astro fizik... Hiçbiri sana ait değil, ama senin hayatının parçaları.

Peki sen kimsin be kuzum.

Söyleyeyim mi?

Sen koskocaman bir puzzelsin.

Hepsinin toplamı, hepsinin buluştuğu odaksın.

Kainatın aynasısın,

sen tanrısın.

O nedenle hayatın sana ait değil.

Benim hayatım derken iyi düşün, o senin mülkün değil.

Sen hayatına istediğini yapamazsın. Yukardaki saydıklarımın hepsinin ve saymadıklarımın sende parçası var. Yani hepsinin senin hayatında söz hakkı var, karar hakkı var.

Sen seni bil, onlarla birlikte olduğunu unutma, onlarla uyum içinde ol, onların gönlünü hoş tutmaya bak.

Onları ne kadar seversen, onlar da seni o kadar sever.

Sana ait olan bir şey var; duyguların, anıların.

Anılarını biraraya getiren ise bütünün parçaları.

Güzel anılar, hoş tatlar yaşamak istiyorsan, tek tek parçalarına iyi bakman gerekecek.

Tanrı olmak kolay değil 

Aşk ile.