-Avrupa Postası-

Türkiye kökenli 4 konuşmacının aralarında kadın ve hiçbir genç temsilcinin yer almadığı görülürken, söz hakkının 3'er dakika ile sınırı tutulduğu Panel'de, davetli konuşmacıları terleten sorular soruldu.

Panel devam ederken Hamburg Belediye Sarayının yan bölümündeki aralıklarda uluorta  namaz kılan gençlerin kareleri ilginç görüntüler yaratmaktaydı.

Katılımcıların önemli çoğunluğunun Türkiye kökenli olması ve tartışma dilinin almanca yapılması ise, sorular bölümünde beklenen canlılığı gösteremedi.

Hamburg Eyaleti Hükümet kasasından herhangi bir maddi yardımın öngörülmediği, sadece din dersi verecek eğitimcilerin masrafının Hamburg Eyaleti tarafından karşılanacağı açıklandı.
 


OLE VON BEUST'ETEŞEKKÜR

Açılış konuşmasını yapan SPD'li Andreas Dressel " Her zaman için memnun olmayanlar vardır,bu anlaşma bir Parti politikası değil, partiler üstü durumdur" açıklamasında bulunarak ön tartışmaların en "verimli" olarak yürümeye başladığı CDU'lu eski belediye başkanı Ole von Beust dönemini kastederek, kendisine açıktan teşekkür etti.

Ayrıca, Hamburg ve Kuzey Almanya'daki din konusunda yetkiye sahip olan Protestan kiliselerine de "Devlet Anlaşmasına" verdikleri destekten dolayi teşekkür etti.

Yapılan anlaşmayı salon toplantılarından sokağa,vatandaşa taşımak gerektiğinin altını çizen Andreas Dressel, "Hamburg şehrimiz için önemli olan bu konunun sadece politik olarak değil,toplumsal olarak da kabul edilmesidir" açıklamasıyla  "Devlet Anlaşması" nın kabul görmesinin uzun zaman alacağını belirtmiş oldu.


Devlet Anlaşmasını hazırlayan komisyon üyelerinden Prof. Dr. Wolram Weisse, "Bu anlaşma dinlerarası hoşgörüyü, kardeşlik ve barışı güçlendirecektir.Okullarımizda tüm dinleri anlatan din derslerine yer verilecektir" açıklamasında bulunarak "Hamburg çok kültürlü bir şehirdir. Bu anlaşmanın birlikte kabul edilmesi uzun bir sürec sonrasıdır bunu kararlılıkla savunmalıyız. Hamburg, Londra değildir, çocuklarımız okullarda farklı dinlere bakışı, yaşamı ve ölümü de öğrenme hakkına sahiptirler" açıklamasında bulundu.



DİNİ BAYRAMLARDA İZİN

Ramazan Bayramı ve Aşure Gününün
-resmi değil- Hamburg Eyaletinde, ilk etapta okullarda ve kabul eden işyerlerinde tatil sayılacağının önemli bir kazanım olduğunun dile getirildiği toplantıda, tüm konuşmacilar "Devlet Anlaşması" olarak kamuoyuna yansıyan uygulamadan dolayı memnuniyetlerini vurguladılar.

"Devlet Anlaşmasının
" bugünlere gelmesi için kimi temsilcilere göre 6, kimilerine göre 10, kimilerine göre ise 20 yıldır ikili görüşmelerin devam ettiği açıklanarak, sonucun Almanya'daki diğer Eyaletlere örnek olması temennisinde bulunuldu.


Toplantıda Berlin, Bremen ve Aşağı Saksonya eyaletindeki konuya yönelik ön tartışmaların yapıldığı da belirtilerek Hamburg Eyaletinin Almanya için bir örnek teşkil edeceği açıklandı.

MODERATÖR KAZIM ABACI KONUŞMACILARI TERLETTİ


Çekim yapan herhangi bir TV kameramanı olmamasına rağmen, TV'lerde yapılan açık oturumlardan geri kalınmadı ve  Kazım Abacı sorduğu bazı sorularla konuşmacı konukları yer yer terletti.

"Anlaşmaların belirli kuralları ve şartları vardır" diye söze başlayan SPD Hamburg Eyaleti milletvekili Kazım Abacı, ilk sözü Şura başkan yardımcısı Ahmet Yazıcı'ya verdi. " Bu bir sembolik tavırdır, bizim için önemli olan bu şehirde barışın inşaasıdır" diyen
Ahmet Yazıcı," Eyalet çocuklarımızı ve bizleri diskrimine etmemeli. Biz onu, o da bizi kabul etmelidir" açıklamasında bulundu.

DEVLET ANLAŞMASINDA KURUMLARA MADDİ DESTEK YOKTUR

Moderatör Abacı'nın " bu anlaşma gereği herhangi bir maddi destek söz konusu mudur" sorusuna, İslam Kültür Merkezleri Birliği başkanı Murat Pırıldar " hayır,söz konusu değildir" karşılığıni verdi.

  Abacı'nın "Çocuklarınızı okullarda yüzme derslerine gönderiyor musunuz, bu konuda düşünceniz nedir"? sorusuna Şura başkan yardımcısı Ahmet Yazıcı " Biz karşı çıkmıyoruz" kısa cevabını verirken, cevaptan tatmin olmadığı belli olan Abacı, sorusunu daha da açık bir dille tekrarladığında ise Yazıcı, "bu konuya islam teologları cevap versin" dedi.

Cami dernekleri temsilcilerinin Belediye Sarayındaki akıcı konuşmaları Cami çevresi dinleyicilerinin alkışlarıyla desteklenmeleri, toplantıya katılanlara "acaba seçim alanında mıyız" sorusunu sordurmuş olabilir.

Alevi Toplumu temsilcisi Ejder Tatar ise, Hamburg Eyaletinde kabul edilen devlet anlaşmasının 10 yıldır devam eden bir süreç sonrası hayata geçtiğini açıklayarak sonuçtan "Aleviler olarak memnun olduklarını" ifade etti.


DİTİB
Kuzey Almanya başkanı Zekeriya Altuğ'un konuşmasındaki  " iyi almanca konuşan imamlar yetiştireceğiz" sözünden sonra,  "kadınların önce ekonomik bağımsızlıkları sağlanmalıdır" açıklaması ise dinleyicilerin bir kesimine sol jargonları hatırlattı.

Altuğ, "Türbanlı kızlarımızın iş bulma şansları çok azdır. İş verenlerin önyargılı  tutumuna son verilmeden eşitlikten söz etmek anlamsızdır, eğer uyumdan söz ediliyorsa bunu dikkate almalıyız " diyerek devam etti.


MÜSLÜMANLARI TEMSİLEN NEDEN BU KADAR ÇOK KONUŞMACI VAR ?


İsrail kökenli bir dinleyicinin " Müslüman derneklerı adına neden değişik konuşmacılar vardır,tek temsilci seçmeniz mümkün değil miydi" sorusuna 


DİTİB başkanı Zekeriya Altuğ " Farklı düşündüğümüzden değil, bazı Camii dernekleri sadece dini konularla ilgilenirken bazıları da sosyal konulara da eğilmektedirller. Bu aramızdaki ayrılıkları değil, zenginlikleri gösterir" açıklammasıyla cevap verdi.


Bir başka dinleyicinin " Neden müslümanları temsilen sadece Türkiye kökenli temsilciler konuşuyor,nerede Afganlılar ve İranllar" sorusuna, cevap Ahmet Yazıcı'dan geldi. "Ben arap kökenliyim, Türkiye'de doğdum ve alman pasaportu taşıyorum"  açıklamasıyla sözlerine şöyle devam etti :


"Hamburg'daki 32 Camiinin % 95'inin iradesiyle buradayız. Aralarında Pakistan, Endonezya, Afrika ülkeleri de buna dahildir. Siz gelin aktif çalışın, önce Şura'nın yönetimine girin ondan sonra buyurun sizi destekleyelim" cevabıyla tüm kesimlerin desteğini alamadılar mı sorularının sorulmasına açık kapı bırakmış oldu.


CDU'
lu olduğunu belirten bir alman dinleyici ise, " kadın-erkek eşitliğini nasıl çözeceksiniz,bu anlaşmanın sokaktaki güvenirliği nasıl olacaktır " sorusuna ve dinleyicilerden Protestan kiliselerinden Friederike Raum-Blöcher isimli kadın papazın
"Din dersleri almanca verilecek ama, verenlerin yeterli almanca konuşması nasıl çözülecek, aksanlı almanca konuşmaları sorun olmayacak mı, dersler tam olarak anlşılacak mı"? sorusuyla birçok kişinin kafasındaki çelişkileri ilk ifadesiydi.


Önümüzdeki dönemde daha çok kez üzerine tartışılacak olan " Hak Eşitliği Anlaşmasi" ilk etapta Hamburg Eyaletinde yaşayan Türkiyelileri kısmi de olsa rahatlatacaktır. Göçün 50.yılında denk düşen böylesi insani ve sosyal hakların Eyaletler düzeyinde bile olsa adım adım yasalaşması göz ardi edilemeyecek kalıcı bir kazanımdır.