-Ali Akdemir-

 


O Bir Işık Seliydi


„ Bu dünyadan Göçer olduk,

Kalanlara Selam olsun…

Hasta iken halimizi,

Soranlara selam olsun“

 

Niye bu kadar şaşırdınız ki şimdi, neden böyle acılar içinde ağıtlar yakıyorsunuz ki ardımdan? Siz bilmiyor musunuz ki hiçbir ağlayışın, hiçbir yakarışın artık beni geri getiremeyeceğini? İyi de ne anlamı var ki şimdi bunca feryat etmenin, bu kabullenememezlikte neyin nesi şimdi. Oysa, kimse ölmek için genç değildi zaten, siz beni genç yaşta öldü diye mi üzülüyorsunuz yoksa?
Neden halen daha ağlıyorsun be anne? Sen baba; niye halen daha içine içine akıtıyorsun o inci gözyaşlarını?


Merak etmeyin, iyiyim ben… Sadece karanlıktan korkuyorum biraz hepsi o ve birazda soğuk oluyormuş burası kar yağdığı zaman ama onada alıştım artık, hiç merak etmeyin siz…Ha anne, baba! İlaçlarınızı da ihmal etmeyin sakın, yoksa gelemezsiniz yanıma. Üzülürüm işte bende o zaman ve yine hiç belli etmem ama ağlarım burada sessiz sessiz, o yüzden ne olur kötü olmayın siz…
Neyse, hadi veda etmeliyim size…Sık sık yanıma gelmeyi de unutmayın sakın tamam mı. Şimdilik hoşça kalın ve Allah’a emanet olun.
Hepinizi de çok seviyorum…“

 

Ölümde, yaşam kültürünün bir parçasıdır

 

Veda töreninde helallik alındı, lokma dağıtıldı. Cem evinin bir köşesinde Hayriye'nin etrafı karanfillerle süslenmiş fotoğrafı vardı. Etrafında ışıl ışıl mumlar yanıyordu. Mikrofanda  Mustafa Mısır dede ölüm üzerine konuşma yapıyor, dini vecibeleri yerine getiriyordu. Ölen kızın başta annesi, babası, teyze, amcası ve diğer yakınları bir yandan taziyeleri kabul ediyorlar diğer yanda gelen konuklara lokma dağıyorlardı.


Ortama son derece duygusal bir hava  hakimdi. Ağızları bıçak açmıyordu. Ben yapmayı düşündüğüm konuşmayı o ortamda yapamıyacağımı anlayıp vazgeçtim.


Gül
ve Halil çiftinin 22 yaşındaki kızları, Umutun ablası, Cemal ve Cemile'nin yeğeni Hayriye Çağıl, zamansız bir şekilde aramızdan ansızın ayrıldı. Onun genç yaşta ölümü başta ailesi olmak üzere sevenlerini acı ve üzüntüye boğdu.


Yaşadığı kısa süre içersinde güleryüzlülüğü, sevecenliği ve yardımsever kişiliğiyle herkesin taktirini kazanan bu güzel insanın „ gözlerinde dört nala yaşamın ışıklarını, sevincini, tutkusunu görebilirdiniz „ 


Çevresindekiler meslek eğitim yerini  bulduğu zaman yaşadığı sevincin tarif edilmez olduğunu söylediler.  Şu illet hastalık kendisini bulmasaydı, bir yıl sonra meslek eğitimini tamamlayıp iş hayatına atılacaktı. Alacağı ilk maaşla neler alacağını dahi planlamıştı. Geleceğe ilişkin mutlu  düşler kurarken, beyaz gelinlik giyip, çocuk sahibi olmayı arzuluyordu.


O tüm bu isteklerini gerçekleştiremeden, hayal ve düşleriyle göçüp gitti aramızdan. Onu sonsuzluğa ışıklar içinde uğurladık. O artık bedenen aramızda yaşamıyor. Tüm sevenlerinin başısağolsun!!! Mekanı cennet olsun...

 

“ Her veda,

Elveda değildir,

Geldiğinde vakit

Tekrar kavuşmakta var “

 

Ölüm Üzerine Birkaç Söz

 

Ölüm insanların eşitlendiği bir olgudur. Ölüm yaşam kültürümüzün bir parçasıdır. Tekrar dirilişin bir ön aşamasıdır. Ölüm denen gerçekle herkes yüzleşecektir. Ölümün girmediği ev yoktur. Yaşlısı, genci, fakiri, zengini herkesin yaşayacağı bir olaydır ölüm.  Ölüm söylemesi kolay olsada aynı zamanda kabullenmesi zor bir olaydır.


Yaşarken en yakınının başına geldiğinde kendininde yaşayamayacağına, bu olaya katlanamayacağını düşündüğün, fakat yakınını kaybettiğinde yaşamaya devam ettiğin bir gerçekliktir. Insan yaşadığı sürece anlamlı dolu dolu yaşamalı. İnsan olmanın gereklerini yerine getirerek, toplumsal sorunalra karşı sorumlulukların bilinciyle hareket etmeli...