AKP devleti, Başbakan Ahmet Davutoğlu, AB Avrupa Birliği zirvesine katılmak için, Belçika ve Avrupa'nın başkenti Brüksel'e gitti. Brüksel de, başta Federal Almanya şansölyesi Angela Merkel olmak üzere, birçok Avrupa Birliği ülkesi liderleriyle düzenlenen zirvede, 'pazarlıklara' girişti.
Başbakan A. Davutoğlu, zirve sonrası yaptığı açıklamada, AB
ülkeleriyle, ''Kayseri pazarlığı'' yaptığını ilan eden açıklamalarda bulundu.Türkiye siyasal lügatına bir cümle daha eklendi. Türkiye siyasal lügatine AKP sayesinde her gün yeni cümleler eklenerek devam etmektedir. Aslında siyasal yaşamımıza eklendiği lügatlerin AKP'nin manipülasyonlarıyla at başı devam ettiği bilinmektedir. Bizzat R.T. Erdoğan'ın yine lügatimize eklemede geç kalmadığı, 'ucube' kelimesi hafızlarımızdadır. AKP'nin tüm yaptıkları, eklemeleri, 'fıtratlarına' uygun düşen, ucubelerdir. İşte, ''kayseri pazarlığı da'' böyle bir ucubedir.

Sözlükleri karıştırdım, ''Kayseri pazarlığı'' ile ilgili fazlaca
deyimlere rastladım. Kayseri pazarlığını en iyi ifade eden bir fıkrayla konumuz bağlayalım; ''Kayserilinin birinin ineği hastalanmış Allah'a dua etmiş ineğim iyileşsin, 5 gün oruç tutacam demiş, inek iyileşmiş Kayserili orucunu tutmuş ama 1 gün sonra inek ölmüş. Kayserili demişki ineği kurbana orucuda Ramazan'a sayarım demiş... ''

Gelelim, 'pazarlık' konusu yapılan, yani 'Kayseri pazarlığı'' ile
görmezlikten gelinen, kendi ülkelerini rızalıkları dışında, savaşın dayatmasıyla ülkelerini, 'terk' eden göçmenlerin, mülteci durumuna düşürülen insanların haklarının, 'pazarlanmasına' kelimenin tam anlamıyla ahlaksızlıktır.

Başta Suriyeliler olmak üzere, Irak, Afganistan vb. gibi geri
bıraktırılmış ülkelerin, emperyalist sermaye çevrelerinin çıkarlarına uygun düşecek davranışlarla, ülke bütünlükleri parçalanmıştır. Bu parçalanmanın sonucu olarak bu insanlar, göçmenler, Akdeniz'de, Ege denizinde ölümü göze alarak, Avrupa ülkelerine canları pahasına ulaşmak için, çaba harcamaktadırlar.
Bu insanlar, mülteciler yollara düşerken, Aylan, vb. çocukların
yaşamını Ege'nin derin sularında kaybetmek pahasına yolculuğa atılmaları, 'keyifleri' olsun diyerekten gerçekleşmemiştir.

Bugün başta Türkiye ve birçok ülkede mülteci olarak yaşamak zorunda
kalan insanları yerlerinden, yurtlarından, doğdukları büyüdükleri şehirleri, kasabaları ve köylerinden koparılmalarının asli sorumluları, bugün onlar üzerine, ''kayseri pazarlığı'' gibi kirli pazarlıklar içinde olan ahlaksızlardır.

Her şeyden önce temel insan hakları, asla pazarlık konusu yapılamaz.
Hele-hele kirli ilişkilere dayanan, ''Kayseri pazarlığı' için vesile olamaz. Yurtlarından, yerlerinden edilen insanların, göçmen ve mülteci durumuna düşürülen ailelerin, binlerin, On binlerin, Yüz binlerin, Milyonların, bu insanların sadece insan olmaktan kaynaklanan haklarının, 'pazarlık' konusu yapılarak, emperyalist sermaye çevreleri tarafından, 'çerez' yapılması gayri insani bir davranıştır.
İnsanların, inançları, dilleri, kültürleri, ruhi şekillenmeleri, yaşam
hakları asla ve asla, 'pazarlık' konu olamaz.İnsanların yaşam hakları üzerinden, bu insanlar mülteci, sığınmacı,
geçici sığınmacı olsalar dahi, insan bedenleri üzerinden pazarlık yapılamaz.
Gerek emperyalist sermaye çevreleri ve gerekse AKP devleti açıktan
mülteci olan, ülkemize sığınmış insanlar üzerinden, ''Kayseri pazarlığı''adı altında kirli pazarlıklar yapmaktadırlar.
Yukarda fıkrada olduğu gibi, bunlar, 'tanrıları' dahi, oyuna getirerek
pazarlık yaparlar. Bunlar her şeyi Dolara, Euro'ya sayarlar. Ayakkabı kutuları, para sayma makineleri ve ''sıfırlanacak' mekân ararlar. Çünkü bunların fıtratında herkesle, ''Kayseri pazarlığı'' vardır. Pazarlık adı altında kirli ilişkilere girmekten çekinmezler.

Türkiye toplumsal güçleri, batı kamuoyunun dikkatini çekmek isterim.
Bu tip kirli pazarlıklara gözlerimiz kapamamalıyız. Bugün, Suriye ve bölge insanlarının, 'çaresizliği' üzerinden, ''Kayseri pazarlığı'' yapılabilirler. Yarın, bizler, yerkürede yaşayan her insan, arzulamadığı halde mülteci ve sığınmacı konumuna düşebiliriz. Bugün bu yaşanalar, pazarlık için masaya oturanlar arzulamadığımız halde, bizler içinde oturabilirler.

Peki, bu tarz kirli pazarlıklar bizlerin üzerine, bedenlerimiz üzerine
yapılsa, rızalık gösterebilir miyiz? Öyleyse, zorunluluktan kaynaklanan ve sığınmacı ve mülteci konumuna sürüklenen bu insanlara yapılan muameleye sessiz kalmayalım. Tepkimizi gösterelim!
12 Mart 2016

E posta:
[email protected] Face:aliekber.pektas
Twitter: @AliekberP