Financial Times, Dombey'in o yazısını üç başlıkta özetlemiş:

"Stratejik dönüşüm: Muhalefet partilerinin birlikte elde ettikleri zafer, Ankara'nın başta Avrupa ve Orta Doğu ile ilgili konular olmak üzere dış politikasında değişikliğe gitmesi olasılığını artırıyor.

"Demirtaş'ın başarısı:
Seçmen, HDP liderinin 'daha geniş tabanlı bir hareket' çağrısına destek verdi. Şimdi hapisteki PKK lideri Abdullah Öcalan'ın Kürt siyaseti üzerindeki üstünlüğü eskisi kadar kesin değil.

" 'Kurtarıcı değil, yük':
Diğer siyasi partiler Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın kendisini dizginlemesinde ve yasalara uygun davranmasında ısrarlı. Erdoğan da artık birlikte çalışması ve uzlaşma yanlısı açıklamalar yapması gerektiğini kabul etti."

'Daha az otokratik, daha fazla pragmatik'

Financial Times muhabiri Daniel Dombey, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın kurucuları arasında olduğu AKP'nin ilk kez genel seçimde Meclis'teki çoğunluğunu kaybetmesine dikkat çekiyor. Erdoğan'ın seçimlerden önce günde iki-üç mitinge katıldığını hatırlatan Dombey; Cumhurbaşkanı'nın taktiğinin sonuç vermediğini, Türkiye'nin bir koalisyon hükümeti ile yönetileceğini veya erken seçime gidileceğini, AKP'nin bu seçimde oy kaybedebileceğini belirtiyor.

Daniel Dombey, Türkiye'de seçimler sonrası gözlenen değişimin, ülke sınırlarınının ötesinde de yankıları olacağını vurguluyor: "Türkiye, stratejik olarak hayati öneme sahip bir ülke ve özellikle Suriye Savaşı'ndaki rolü bir süredir oldukça tartışmalı. Sayın Erdoğan, Türkiye'nin politikasını sık sık 'Batı'ya karşı Müslümanlar' teziyle açıklamıştı. Ancak muhalefet partilerinin birlikte elde ettikleri zafer, bu politikanın yeniden ayarlanmasını çok daha olası kılıyor. Diplomatlar, ülkenin NATO müttefiki ve AB adayı statüsünün, Sayın Erdoğan'ın son yıllardaki otoriter duruşu nedeniyle ağır hasar aldığını söylüyor. Türkiye şimdi ise ülke içinde daha az otokratik, ülke dışında ise daha pragmatik politikalara yöneleceğe benziyor."

Atatürk, Gülen, Öcalan...

Dombey bu tespiti sonrası daha derin bir analize girişiyor ve dört kişilik kültünün Türkiye'nin çok büyük bölümüne şekil verdiği tespitinde bulunuyor. Bu noktada adını andığı kişilerden biri Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Dombey'nin. Diğerler ise Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk, sürgündeki Gülen Cemaati lideri Fethullah Gülen ve hapisteki PKK lideri Abdullah Öcalan.

Financial Times muhabiri, tespitini şöyle sürdürüyor:

"Sayın Erdoğan'ı farklı kılan şey, yargının ve kurumların kendi iradesi doğrultusunda hareket etmesini istemesi değil, başarısıydı. Erdoğan, bir tarafın kazancının diğer tarafın kaybı olduğu Türk siyasetinde, rakiplerinden daha iyi olduğunu kanıtladı. Ülkenin kurumlarını, kendi sempatizanlarını yerleştirerek bir koloniye çevirmekte de rakiplerinden daha başarılı oldu.

"Ancak Pazar günkü seçimle bir dönem daha son buldu. Evet, Meclis'te çoğunluğu elde eden muhalefet partilerinin benzer yönleri var az. Ancak üç muhalefet partisi de, Erdoğan'ın Başkanlık sistemi ısrarının son bulması ve onun yakın çevresi ile ilgili yolsuzluk iddialarının soruşturulması gerektiğini vurguluyor. Bu üç parti işbirliği yapmayı öğrendikçe, siyaseti kendi arzuladıkları yöne çevirme şansına sahipler."

'HDP laik Türklerden de oy aldı'

Daniel Dombey "karizmatik" olduğunu vurguladığı HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş'ın da "seçimin yıldızı" olduğunu belirtiyor.

HDP'nin sadece Erdoğan'ın soğuttuğu dindar Kürtlerden değil, onun yetkilerinin artmasını önlemek isteyen laik Türklerden de oy aldığına dikkat çekiyor Dombey. Bazı HDP mitinglerinde Öcalan posterlerinin yanında, üstünde Atatürk'ün resminin olduğu Türk bayraklarınının da taşındığını ekleyerek. Zaten Financial Times'taki haberin başlığın altında da tam da böyle bir fotoğraf var. "Öcalan'ın Kürt siyaseti üzerindeki üstünlüğü artık o kadar da kesin görünmüyor. Odak noktası, Sayın Demirtaş'a ve Meclis'e kaymışa benziyor" diyor Dombey.

Financial Times'taki uzun Türkiye analizi şu tespitlerle noktalanıyor:

"Aslında muhalefetin temel talepleri olan Suriye'de cihatçılarla olduğu iddia edilen bağların kesilmesi, yolsuzluk iddialarının soruşturulması ve Başkanlık Sistemi'nin reddi gibi konularda kamuoyu desteğine AKP değil diğer partiler sahip. AKP yetkilileri iktidarlarını muhafaza etmek için koalisyona girmeleri gerektiğini kabul ediyor. Laiklerin CHP'si ile bir büyük koaliyon mümkün. Sağcı MHP de alternatif bir ortak.

"Uzlaşmaya dayalı siyseti geliştirmek için basit bir anlaşmadan fazlası gerekecek. Yine de kutuplaşmanın tavan yaptığı dönem geçti. Uzun süredir hiç kimse iradesini ülkeye sayın Erdoğan kadar başarılı bir şekilde dayatmamıştı. Ancak onun siyasi başarı aurası daha önce hiç olmadığı kadar lekelendi.

"Türkiye şimdi yeni bir hükümet kurmakta zorlanırken, artık rakip siyasi kamplar arasında net bir şekilde bölünmüş değil. Daha uzlaşmacı bir siyasetin doğacağı yolunda sinyaller var. Bir dönemde de çarpıcı bir şekilde sona erdi. "Eski bir AKP sempatizanı olan yorumcu Mustafa Akyol da, 'Demokrasinin ne olduğunu öğrenme konusunda çok büyük bir adım attık. Türkiye bir hafta öncesinden daha iyi durumda' diyor." BBC