10 yıldır bölgede görev yapan The Guardian gazetesinin Ortadoğu muhabiri Martin Chulov, IŞİD’i anlattı. 2015’te the Orwell gazetecilik ödülünü, tam da IŞİD’in yükselişi ve Arap Baharı hakkında yazdığı analiz, haber ve seri haberlerden ötürü alan Martin Chulov son yıllarda vaktinin çoğunu Türkiye’nin güneyinde, Suriye sınırında geçirmesi ile biliniyor.

“Türkiye’nin IŞİD ile taktiksel veya stratejik ortaklığı bir anda kontrol dışına mı çıktı? Açıkçası bilmiyorum. Ama 3 yıl boyunca Batılı yasama üyeleri ve istihbarat yetkilileri Türkiye ile IŞİD problemini ne zaman konuşmaya çalışsalar ortaya sorun çıkıyordu. Türkler dinlemeyi reddiyordu IŞİD konusunu, ta ki 6 ay öncesine kadar” diyen Chulov’a Cumhuriyet'in soruları ve yanıtları şöyle:

Tampon bölge Kürtlere Yeni, IŞİD’den arındırılmış bölge hakkındaki adım nasıl?

Türk hükümeti açıklamaları ile açıkça en büyük düşmanlarının PKK veya YPG olduğunu, IŞİD olmadığını belirttiler zaten. Türk hükümeti YPG’nin son zamanlarda kazandıklarından, ele geçirdikleri topraklardan korkuyorlar. Bu yapılmaya çalışılan tampon bölge de PKK’ye karşı zaten. Şimdi YPG veya PKK, nasıl çağırırsanız çağırın bu grubu, bu güçler Irak sınırından Urfa’ya kadar olan yüzlerce kilometrenin sahibi. Türkiye, Kürtlerin Batıdan Doğuya süren bu koridorda sürekli bir şekilde etkili olmasını istemiyor. Türkiye’nin istediği tampon bölgesinin Urfa ile Halep arasında, tam da Kürtlerin olmadığı yerde istediği görülüyor. Kürtlerin buraya geçmeleri istenmiyor.

Türkiye’nin IŞİD’e karşı pozisyonunu nasıl değerlendirirsiniz?

Türkiye, IŞİD tehlikesine sadece son 6-9 aydır uyanıyor. Türkiye, IŞİD’i sadece Esad’a veya Kürtlere karşı bir araç olarak kullanamayacağını şimdi anlıyor. Halen Türkiye, ciddi ve güvenilir bir şekilde son 2.5 yıl içinde kendi ülkesini neden Suriye’ye akan cihadçılar için bir ‘cihad otoyolu’ haline getirdiğini ve -sözde- Halifelik projesinin bir realite haline gelmesine izin verdiğini anlatmak zorundadır. Bu politikanın ideolojik bir yanı var mıydı? Bu sorunun cevabı bana göre, evet, sanırım vardı.

Türkiye’nin bu göz yummayı Esad’ı devirmek için yaptığı iddialarına katılmıyor musunuz?

Bu da bir unsurdu elbet. Esad rejimine karşı güçlü bir muhalif ordu olması Erdoğan’ın hesapları için gerekli idi. IŞİD’in Osmanlı sonrası sınırları yıkmak talebi olduğunu, 100 yıldır süregiden tekci devletleri sonlandırma arzusu ortada idi. Eğer bu amacına ulaşırsa, Suriye-Irak çöktüğü takdirde, o zaman Kürt konusu de bir anda gerçekliğe dönmüş, canlanmış oldu.

El Kaide ‘işbirliği’

Türkiye ile El Nusra ilişkilerini nasıl karakterize edersiniz?

İşbirliği. Evet işbirliği şeklinde anlatılabilir. Türkiye’nin hiçbir zaman El Nusra grubu ile çatıştığını hatırlamıyorum. Veya Türkiye’nin kendi sınırlarını veya topraklarını El Nusra’ya saldırı için kullanılmasına izin verdiği bir olayı ben hatırlamıyorum.

Türkiye ile IŞİD arasındaki petrol alışverişi devam ediyor mu?

Şu an halen ciddi bir seviyede devam ettiğini sanmam.

Peki IŞİD ne ile para kazanıyor? Maaşlarını Ödüyor?

IŞİD şimdi kendi topraklarında yaşayan iş sahiplerine vergi koyuyor. Bunlar içinde Türk işadamları da var. Normalde petrol kaçakçılığı, fidyecilik ve Musul’un Merkez Bankasından yağmaladıkları gelire bina edilen yönetimlerini ayakta tutacak bu yeni sistemi uyguluyorlar artık.

IŞİD bir yıl öncesine göre güçlendi mi zayıfladı mı?

Sanıyorum taktiksel olarak bazı zararlara uğradı. Özellikle Kuzey Irak’ta, Kürtlere karşı ciddi yenilgiler aldı. IŞİD, elinde tutmak istediği topraklarda gücünü pekiştirdi. İstisna olan ise Erbil’den Musul barajına olan bölge. Buralarda küçük taktiksel mağlubiyetler yaşarken, sözde Halife topraklarında ise güçlenmeye devam ediyorlar.

Son yazıda Türkiye ile IŞİD’in arasındaki gizli ilişkiler bitecek mi diye soruyorsunuz. Sizin cevabınız?

Sanıyorum ki evet. Türkler son 6 ayda kontrol edemedikleri bir canavarın oluşmasına katkıda bulunduklarını anladılar. IŞİD’i, potansiyel olarak kendilerine hayati bir tehdit olarak görmeye başladılar.

Suruç saldırısından dolayı mı bunları söylüyorsunuz?

IŞİD’in Suruç’u vurmasının nedeni, bu saldırının ‘oyunun kuralları içinde kabul edilebileceğini’ düşünmeleri bence, çünkü IŞİD’in saldırısı Kürtlere karşı idi. Türkiye, ‘Bu saldırı bizim egemenliğimize karşı’ olarak algıladı gibi. Bunun Türklerde büyük etki yaptığını ve IŞİD’i eskiye oranla daha büyük bir tehdit olarak algıladıklarını sanıyorum. Bununla birlikte -ki bu önemli, Türkler halen Kürtleri daha büyük bir tehdit olarak görüyorlar.