Sivas'ta 2 Temmuz 1993'te Madımak Oteli'nin yakılması ve 37 kişinin ölümüne ilişkin davadan dosyası ayrılıp yakalanamayan ve Almanya'da yaşadığı tespit edilen ve aralarında Murat Sonkur'un da bulunduğu toplam dokuz sanığın insanlık suçu işlediklerini hatırlatarak Lahey'de yargılanmasını istedi. 

Erdem 'Sivas katliamının yakalanamayan! firari baş sanığı Murat Sonkur'un nerede yaşadığı tespit edilmesine rağmen; 2017 yılından beri Türkiye tarafından kesinlikle iade talebinde bulunulmadığı Alman makamlarınca tarafımıza bildirilmiştir. Türkiye'de Ankara Ağır Ceza Mahkemesi ya da hükümetlerin Dışilişkiler Bakanları olayın yaşandığı tarihten bugüne kadar hiçbir şekilde firari sanıkların yargılanmasını talep etmediler. İnsanlık suçlarında zaman aşımı olmaz. Türk adalet sisteminden hiçbir beklentimiz yok. Bırakın Almanya'da bu sanıkaların bölge mahkemelerinde yargılanmasını, bu kişiler Uluslararası Ceza Mahkemesi'nde yargılanmalıdır' dedi. 

BÜTÜN BİLGİLER DAVAYA BAKAN AVUKATLARIN ELİNDE VAR 

Gerekirse Sivas katliamı davasını yıllardan beri izleyen avukatların Almanya'ya gelip, mahkemelere bilgi, dosya sunabileceklerici ifade eden Erdem 'Eğer gerçekten Türkiye, Sivas katliamının faillerini yakalamak ve olayın aydınlatılmasını istiyorsa; Alman mahkemelerine gereken bilgileri verebilir ya da faillerin iadesini isteyebilir. Bu nedenle Aleviler olarak hükümetten bir beklentimiz olmadığı için, Sivas katliamını yakından takip eden hukukçuların ellerindeki bilgilerin Uluslararası arena ve mahkemelerde paylaşmalarını talep ediyoruz. İnsanlık suçu işleyenler yargılanmalı ve cezalandırılmalıdır' şeklinde görüş bildirdi. 

Fedreal Sol Parti Milletvekili Gökay Akbulut ise konu ilgili sorularımızı yanıtladı. 

Hüküm giymiş İslamcı failler Almanya’da korunuyor mu?
Akbulut: Failler katliam sonrası, havaalanlarındaki polis kontrol noktalarından bir sorun yaşamadan geçerek Türkiye’den çıkmıştır. Almanya’da da kendilerini güvende hissetme olanağı bulmuşlardır. Kısmen bu şahısların evlilik yapmaları ve bu sayede Almanya’da daha güvenli bir oturum statüsü kazanmaları sağlanmıştır. Sonuç olarak, hüküm giymiş olan bu İslamcı faillerden en az birine Alman vatandaşlığı verilmiştir. Örneğin IŞİD’e karşı gösteri yapan barışçıl Kürt aktivistlerinin Alman vatandaşlığına geçme başvuruları, ekstremist oldukları şüphesi gerekçe gösterilerek engellenirken, bu hüküm giymiş İslamcı faillerden en az birine, en küçük bir tereddüt gösterilmeden Alman vatandaşlığı verilmesi mümkün olabilmiştir.

Federal Dışişleri Bakanlığı’nın, Berlin-Mitte’de ikamet eden fail Vahit Kaynar’ın 2011’de Polonya’da gözaltına alınması ve Türkiye’ye iadesinin an meselesi olması üzerine gösterdiği aktif çabalar son derece dikkat çekicidir. Federal Dışişleri Bakanlığı’nın sergilediği olağanüstü çabalar sonucunda Kaynar Almanya’ya geri getirilmiştir. Türkiye kökenli sol aktivistlerin Türkiye’ye iade edilme tehlikesi ile yüz yüze kaldıkları durumlarda, Federal Dışişleri Bakanlığı’nın bu tür olağanüstü çabalar sergilediğine henüz tanık olmadık.

Bu tür olaylar nedeniyle, “acaba bu failler bir Alman kurumu adına muhbir veya ajan olarak mı görevlendirilmiştir ve böylece kendileri için doğabilecek hukuksal sonuçlara karşı korunmakta mıdır?” sorusu, sadece bizim aklımıza gelen bir soru değildir.

Almanya'daki faillerinin sayısı? 

Akbulut: Federal Hükümet bugün, bu faillerden kaçının burada yaşadığı sorusuna bile “Federal Hükümetin elinde bu konuda bilgi bulunmamaktadır” şeklinde yanıt vermektedir. Böylece Federal İçişleri Bakanlığı, burada yaşayan ve hüküm giymiş İslamcı failler üzerinde denetime sahip olmadığını itiraf etmektedir. Görüldüğü kadarıyla arkalarında bir bakanlık, gizli servis örgütü ve polis teşkilatı bulunmayan sivil toplum aktörleri bile, bu tehlikeli failler hakkında Federal Hükümetten daha fazla bilgiye sahiptir. Somut olarak şunu söyleyebiliriz: Almanya’da Sivas Katliamının hüküm giymiş şu an toplam dokuz İslamcı fail ikamet etmekte.

Federal Anayasayı Koruma Teşkilatın (BfV) elinde hangi bilgiler var?
Soru önergesine verilen yanıtların bir kez daha gösterdiği gibi, Federal Anayasayı Koruma Teşkilatı (BfV) ne herhangi bir bilgiye sahiptir, ne de örneğin Yabancılar Merkezi Sicili üzerinden yapılabilecek sıradan bir sorgulama ile söz konusu şahısların hangi ülkenin vatandaşlığına sahip olduğunu ortaya çıkarabilecek durumdadır. Ya da elinde bulunan bilgileri gizleyip vermemek suretiyle, bilinçli bir şekilde milletvekillerinin bilgi edinme haklarını ihlal etmiştir.

Murat Sonkur adındaki failin durumu son derece ilginçtir. Bu şahıs, adresi araştırma sonucu ortaya çıkarılıp savcılığa iletildiği her seferde, yeni adresi bilinmeyecek şekilde -bir gün içerisinde- bir başka adrese taşınmış ve bu prosedür bir ay içerisinde toplam beş kez tekrarlanmıştır. Açıkça görüldüğü üzere, bu şahıs devlet kurumları tarafından korunmaktadır. Federal Hükümetin bu konuda bilgi sahibi olmaması inanılmaz bir durumdur! Eğer Murat Sonkur Alman devleti tarafından korunmuyorsa, bu durumda acaba Türk istihbarat servisi tarafından mı korunduğu sorusu akla gelmektedir. Eğer böyle bir durum söz konusu ise, acaba bizim resmi kurumlarımız Türk istihbarat servisi karşısında eli kolu bağlanmış ve hiçbir şey yapamayacak durumda mıdır?

SÜHEYLA KAPLAN