9 Ocak 2013’te Paris'te merkezi tren istasyonu Gare du Nord yakınındaki Kürdistan Enformasyon Bürosu'da Ömer Güney tarafindan düzenlenen saldırıda, Sakine Cansız ile Fidan Doğan’ın başlarından ve Leyla Söylemez ise karnından kurşunlanarak öldürülmüştü.

Olaydan 3 gün sonra yakalanan Güney 22 Ocak 2013’te tutuklanmıştı. Ömer Güney'in, olaydan üç yıl sonra beynindeki tümör sonucu kaldırıldığı hastanede hayatını kaybettiği açıklanmıştı.

Fransa’da yeni açılan bu soruşturmayı, Cumhuriyet’ten Mine Kırıkkanat köşesine taşıdı. Gazeteci Kırıkkanat, cinayete dair “Hiç Kimse” adlı bir romana imza atmıştı.

İşte Mine Kırıkkanat’ın “Hiç Kimse MİT mi?” başlıklı bugünkü köşesi:

"Bazı kurgular, açığa çıkması zaman alan gerçeğin önünde giderler. 2013’te PKK’lı üç kadın militanın Paris’te öldürülmesiyle sonuçlanan gizemli suikastı yüzlerce haber okuyarak didikledikten sonra; tümüyle altıncı duyuma ve Kartallı Kazım diye andığım uzmandan aldığım teknik bilgilere dayanarak Hiç Kimse* başlıklı bir casusluk romanı yazdım. 2016 yılında yayımlanan romanın kurgusunda, söylenemeyeni dillendirdiğim için sosyal medyada PKK’lıların yanı sıra iktidarın çakma kurtlarının da saldırısına uğradım.

Ancak Hiç Kimse susturulamıyor, romanın doğrulanması sürüyor.

Paris’teki suikastın sahte katil zanlısı, tıpkı öngörüp romanın sonunda yazdığım gibi mahkemeye çıkarılamadan 2016 yılında hapisanede öldü ve adli dosya kapandı.

Sıra, MİT’in suikasta dahil olduğu kurgusunda.

Fransa’nın saygın gazetecilerinden, arkadaşım Sylvie Braibant, 17 Mayıs’ta Le Monde gazetesinde konu hakkında yayımlanan bir makaleyi, “Yoksa Hiç Kimse, MİT miydi?” sorusunu ekleyerek gönderdi.

İşte Jacques Follorou imzalı makalenin bire bir çevirisi:

Türk gizli servisleri cinayet suçlamasıyla

Fransız yargısının hedefinde Casusluk dünyasında yazılı olmayan bir kural vardır: Yabancı örgütlerin eylemleri, ancak gelip sizin toprağınızda cinayet işlemezlerse görmezden gelinir.

Fransız yargısını, kapanmış sanılan bir dosyayı 14 Mayıs 2019 itibarıyla yeniden açmaya kuşkusuz bu kuralın ihlali itti. Savcılık, 9 Ocak 2013’te Paris’te öldürülen üç PKK militanı Sakine Cansız, Fidan Doğan ve Leyla Söylemez’in katline ilişkin yeni bir soruşturma başlatmış bulunuyor.

Soruşturma konusu üçlü infazda yegâne Türk sanık Ömer Güney, Paris Özel Ağır Ceza mahkemesinde yargılanacağı ilk duruşmanın arefesinde, beynindeki kanser tümörü yüzünden hapisanede ölmüştü.

MİT’İN CİNAYETLERDEKİ OLASI ROLÜ

“Bir terör örgütüyle bağlantılı cinayetlere ortaklık ve organize terör suçu şebekesiyle işbirliği” gerekçesiyle açılan yeni soruşturma infazlarda Türk gizli servisleri MİT’in olası sorumluluğuna odaklı olup; bir antiterör savcısı tarafından yürütülüyor.

Kurban aileleri tarafından 2018’de yargıya yapılan yeni şikâyet başvurusu ve dilekçeye ekli pek çok belge, MİT’in cinayetlerdeki muhtemel rolünü işaret ediyor. Kendi ülkelerinde Kürt sorumluların katli ya da katil girişimiyle karşılaşan Belçika ve Alman yargıları tarafından teslim edilen suç kanıtları da Fransa’daki dosyaya eklendi.

Türk gizli servisleri MİT’e ilişkin kuşkular 2014 yılında açığa çıktı. Dosyadan sorumlu savcı, zamanında “Yargı soruşturması bu üçlü cinayetin katil zanlısı Ömer Güney’in Fransa’da Türk gizli servisleri MİT’in bünyesinde yaptığı muhtemel işlerle bağlantılı olduğunu ortaya koyuyor” demişti.

MİT’LE SIKI İLİŞKİLER

Suikastın gerçekleştiği tarihte Ömer Güney’in Fransa’daki Kürt topluluğuyla bağlantıları çok yeni görünüyor ve azmettirilmiş bir sızma hareketini akla getiriyordu.

Cinayetlerden bir yıl önce Güney’in Türkiye yolculuklarında büyük artış gözlenmişti. Öte yandan, Fresnes cezaevindeyken ziyaretçileriyle yaptığı görüşmelerin sesli kayda alınması, zanlının Almanya ve Belçika’daki MİT casuslarıyla sıkı ilişkiler içinde olduğunu gösterdi. Alman polisinin yaptığı baskınlar; Ömer Güney’in Salpetriere hastanesindeki tedavi seanslarından birinde MİT’in lojistik desteğiyle kaçırılma planını suya düşürdü.

Son olarak, zanlıya atfedilen cinai tasarımlara dair ve MİT’e ait olduğu Alman polisi tarafından doğrulanan bir “görev emri” Fransa’daki soruşturma dosyasına eklendi.

SUİKAST KOORDİNATÖRÜ TÜRK DİPLOMAT MIYDI

Bu belge, Fransa’daki bir Türk diplomatın Avrupa’ya sığınan PKK yöneticilerine karşı girişilen gizli servis eylemlerini koordine ettiğine işaret ediyor. Diplomata yönelik suçlamalar, 2016 yılında Belçika polisinin PKK yöneticilerinden Remzi Kartal’a gönderilen ölüm tehditlerine değin topladığı bilgilere dayandırıldı.

Belçika polisi, 14 Haziran 2017’de Fransa plakalı bir arabayı durdurup içindeki üç şüpheliyi denetledi. Şüphelilerden ikisinin Fransız numaralı cep telefonu kullandıkları, ancak Belçika polisine Türk polis kimlikleri verdikleri görüldü.

Arabanın sürücü ve sahibi, Fransa’da Argenteuil (Paris çemberindeki Val d’Oise bölgesi) kentinde oturuyordu.

Belçika yargısının verdiği bilgiye göre, Belçika’daki kontrole takılan iki Türk polisin, Paris’te dört başka Türkle buluştukları saptandı. Bunların arasında, yüksek rütbeli bir Türk emniyet mensubu ve bir “keskin nişancı” vardı.

Ankara, Türkiye’yi ve MİT’i hedef alan tüm suçlamaları 2014’ten beri yalanlıyor. Bugüne değin Türk gizli servislerinin hiçbir yetkilisi yargı tarafından sorgulanmadı, dolayısıyla ithamlara yanıt vermek zorunda kalmadı.

Le Monde gazetesinin görüşme talebinde bulunduğu Türkiye’nin Paris büyükelçisi İsmail Hakkı Musa, olay hakkında konuşmak istemedi.

***

Bazen hiç kimse herkes, bazen herkes hiç kimsedir, değerli okurlarım.

Tarihin en bağımsız ve seçkin lideri, aziz Atatürk’ün İstiklal Savaşı’nı başlattığı 19 Mayıs’ın kutsal 100. yılı Türkiye’ye yeniden, mutlu bir başlangıç olsun!

* Kırmızı Kedi Yayınevi, 2016