Haber Merkezi

1)Demokratik ve anti-faşist çevrelerin yoğun olarak yaşadıkları  İstanbul Nurtepe, Okmeydanı ve Gazi mahallesinde yaşanan üzücü olaylara karşı Alevi örgütleri ortak bir açıklamayla „ ilk taşı kimin attığı artık önemini yitirmiştir, çatışmaları durdurun“ içerikli çağrı yaparken, örgütlü sol çevrelerden benzeri bir yaklaşımın yeterince gelmemesini nasıl değerlendiriyorsunuz?



İrfan Cüre-
Örgütlü sol çevreler derken kimi kastettiğinizi bilmiyorum. Ancak Halkların Demokratik Partisinin (HDP) açıklaması var. Ayrıca PKK’nin de açıklaması var. HDP açıklaması, içinde ve yanında yer alan parti ve çevreleri temsil ediyor. Kaldı ki, ayrıca açıklama yapanlar da var. Yeterli olup olmadığı tamamen subjektif bir meseledir. Çağrı niye yapılır? Birincisi, muhatabınız sizin ne dediğinizine kulak vereceği beklentisi varsa; ikincisi, bu olmasa bile, kamuoyunu harekete geçirerek etkili olunabileceği düşünülüyorsa. Bunlar yoksa, hiçbir çağrı para etmez. Kaldı ki, eğer “istenmeden” bir çatışmalı durum ortaya çıkmışsa, sorumlu siyasetçi başkasının çağrısını beklemeden gereken davranışı gösterir.

2)Günden güne diktatörleşen  AKP hükümetine karşı Gezi direnişiyle birlikte toplumun farklı kesimlerini  biraraya getiren, olumlu ve hassas süreç önemli oranda darbe yedi. Bunun da dikkate alınarak, kamuoyunda  ve demokratik çevrelerde saygınlığı olan bir "akil insanlar komisyonu"nun kurulması,  son olaylar özelinde‚ sol içi şiddet‘e karşı çıkmak için bir başlangıç olamaz mı?

'MESELE DEMOKRASİ ANLAYIŞI VE KÜLTÜRÜ'

İrfan Cüre- Gezi Direnişi diye bir süreç yok. Direniş oldu ve bitti. Direnişin öne çıkardığı dayanışma, ortak mücadele, birlikte tartışma ve kararlaştırma, açıklık ve demokrasi gibi dersleri alanlar, buna göre davranırlar. Yok direnişin en kahramanı ve öncüsü kimdi yarışını yapanlar da ona göre. İnsanlar aynı şeyi yaşayabilir ama ondan öğrendikleri -hatta yaşadıklarının ne olduğunun tanımı da- tamamen farklı olabilir.

Bir akil insanlar komisyonunun pek işe yarayacacağını sanmam. Türkiye’de sorun, sol içi şiddet değil; daha da genel  bir çerçevede siyasi mücadelede şiddet. Eleştirilmesi gereken bence bu. Farklı düşünene şiddetle yaptırımlar uygulama hakkını kendinde görmek, çatışmayı sürekli üreten bir kaynaktır. Yani mesele daha genel anlamda demokrasi anlayışı ve kültürüdür.

3)12 Eylül darbesi  öncesi  ve sonrası Türkiye’de, Filistin ve Avrupa‘da sol, yurtsever, devrimci örgüt  ve Parti olarak bilinen güçler içinde ve  arasında ağır kayıplara yol açmış ‚'sol içi şiddet‘in kökenleri sizce nereden kaynaklanmaktadır.?

'ŞİDDETİN KAYNAĞI, KENDİNDEN OLMAYANI DÜŞMAN GÖRMEKTİR'

İrfan Cüre- Şiddetin kaynağı, toplumdaki çeşitliliği, farklılıkları belirli bir modele göre tektipleştiren anlayıştır. Başkasını yok sayan, kendinden olmayanı düşman gören anlayıştır. Ha bunu “Kürt yoktur, dağ Türkleri vardır” diye yapmışssın, ha “sosyalizm de devrim de bizden sorulur” diye yapmışssın fark etmez. Devletin tektipleştirmesine karşı çıkanların, kendilerini güçlü gördükleri yerde devlet gibi davranmaları çatışmayı sürekli yeniden üretir. Bu duruma çok çeşitli mülahaza ve gerekçelerle sessiz kalmak veya boyun eğmek de durumu vahimleştirir. Kısacası sol içi şiddet, toplumda varolan şiddetin özel bir halidir. Öyleyse, ona karşı çıkarken, çözümü de o zeminde aramak gerekir.

4) Sol içi şiddeti, solun gündeminden ve mücadele alanlarından kalıcı olarak söküp atmak için sizce ne yapılmalı, somut bir öneriniz var mı ?

İrfan Cüre- Solun gündeminde bugün şiddet diye bir madde olduğunu düşünmüyorum. Son günlerde ortaya çıkan olaylar da solun gündemine bunu koymaya yetmez. Bugün Türkiye’de tüm eksikliklerine rağmen HDP’de ifadesini bulan yeni bir dayanışma ve mücadele anlayışı gelişiyor. Buna güç verirsek, yeni bir siyasal iklim, kültür ve gelenek yaratabiliriz. Şiddeti tümüyle ortadan kaldırmak mümkün olmayabilir, ama şiddet uygulayanları teşhir ederek, eleştirerek, halk içinde tecrit olmalarını sağlayacak siyasal eğitim ve propagandayla en aza indirmek mümkün olabilir.