Almanya'da günden güne kurumsal boyutlara ulaşan ve toplumu tehdit eden ırkçılık üzerine çeşitli medya organlarında konuya yönelik yorumlar dikkat çekmektedir.

Önceki gün Der Spiegel muhabiri Özlem Gezer'in duygu dolu Hanau izleniminden sonra, bugün de Freiburg Üniversitesi'nde çalışan feminizm, ırkçılık karşıtlığı, pop kültürü ve medya estetiği üzerine yazıları ile tanınan Hengameh Yaghoobifarah'ın Die Tageszeitung( Die Taz) gazetesindeki Hanau saldırısından bir yıl sonra: Senin Yasın, Benim Yasım! başlıklı yorumuna yer veriyoruz.

Aynı zamanda yazar olan Yaghoobifarah'ın Alman resmi yetkililere yönelltiği 9 soru yanıt beklemektedir.

İşte o makale:

Bazen ırkçı terörle İslamcı terörün kurbanlarının hatıraları birbirlerine karşı koz olarak kullanılır. Bunu yapan kim olursa olsun, o; şiddeti zararsız gösterendir.

Hanau’daki ırkçı saldırının soruşturmasıyla ilgilenen yetkililerin sayısız başarısızlığına anlam vermek hayli zor.

Saldırı sırasında öldürülenlerin yakınlarının yanısıra, saldırıda hayatta kalanlar da yılmadan-yorulmadan şu sorularını yöneltmeye devam ediyorlar:

Saldırı faili 19 Şubat 2020 tarihinden önce, Yahudi karşıtı, ırkçı ve insanlık düşmanı manifestosunu kendilerine açıklamış olmasına rağmen; Savcılık neden ona karşı bir soruşturma yürütmedi?

Polis tarafından bilinmesine ve bir direktifle zorunlu olarak kliniğe yatırılmasına rağmen; sanık nasıl olupta yasal olarak bir silah sahibi olabildi?

Nasıl olurda, öldürülen Hamza Kurtović yerine yaşayan babası adına bir ölüm belgesi düzenlenebildi?

Neden öldürülenlerin yakınlarının izni alınmadan otopsi yapıldı? Yoksa bu insanların ölüm sebepleri yeterince açık değil miydi?

Suç mahallerinden Arena Bar’daki acil çıkış kapısı neden kapatıldı?

Neden ölenlerin yakınları, olaydan hemen sonra haberdar edilmedi? Neden bu ailelere fail gibi muamele edildi? Ve oğlunun ideolojisini sürdüren, muhtemelen saldırı planından haberdar olan failin babası, neden olay öncesinde bir uyarıda bulunmadı?

Bu kararlar-hükümler; Hessen'in İçişleri Bakanı Peter Beuth’un yetkililere değilde hayatta kalanlara, öldürülenlerin yakınlarına ve gazetecilere övgüde bulunduğu gibi, mükemmel bir polis çalışmasının ürünü olmasa gerek. Kurumsal başarısızlığın bu boyutta olması, olay çok küçümsenmiş gibi bir intiba bırakıyor.

***

Ve sonrasında toplumsal bir başarısızlık da var. 19 Şubat 2020, toplumun dörtte birine yapılmış bir saldırıdır. En az dörtte birine. Bir yandan o tarihten beri, yürüyüşlerde, mitinglerde, sosyal medyada ve yerel çalışmalarda; Ferhat Unvar, Hamza Kurtović, Said Nesar Hashemi, Vili Viorel Păun, Mercedes Kierpacz, Gökhan Gültekin, Sedat Gürbüz, Fatih Saraçoğlu ve Kaloyan Velkov'u düşünmeden tek bir gün bile geçirmeyenler var. Onlar; yürüyüşlerde, mitinglerde, sosyal medyada ve yerel çalışmalarda hatırlanıyorlar.

Hanau yerine Karnaval ve Breitscheidplatz'de. (2016 yılında, Berlin’de, 12 kişinin ölmesiyle sonuçlanan saldırının olduğu yer.)

Diğer yandan ise 20 Şubat 2020’de Karnaval kutlayanlar veya geçen Cuma Twitter'de “Breitscheidplatz” akını yaratanlar var. Bu insanlar, Hanau sebebiyle 19 Aralık 2016’daki İslamcı saldırıda ölenlerin anısına, kendilerini sosyal açıdan dezavantajlı duruma düşmüş hissettiler. Bu insanların pek çoğunun profili, İslamcılığa karşı çok az şey yaptıklarını, ırkçı olduklarını ve yabancılara terk verilmesini talep ettiklerini gösteriyor.

Muhtemelen bunlarla, İslamcılığa karşı gerçekleştirilen sol gösterilerde karşılaşamayacaksınız. Onlar, yetkililer tarafından başarısızlığı dile getirilse de, Breitscheidplatz’daki Saldırıyı Araştırma Komisyonu’nun çalışmalarıyla da pek ilgilenmeyecekler. "İslamcılığa karşı mücadeleleri" milliyetçilik biçiminde gerçekleşecek ya da gerçekleşmeyecek.

Hanau'nun yıldönümü vesilesiyle, bir acının diğerine karşı koz olarak kullanılması ve böylelikle dikkatlerin tutulan yastan başka bir tarafa çekilmesi, dayanılmaz bir durumdur. Her iki saldırı da topluma yönelik bir saldırıydı. Bu saldırı, nargile barlarında ve büfelerde ve Noel Pazarları’nda yaşandı. Kim ki sadece son yeri kendi sembolü olarak algılarsa, o da bu hukuki başarısızlığın bir parçasıdır.