KCK Yürütme Konseyi Eşbaşkanı Cemil Bayık, Paris’te karanlık bir suikast sonucu öldürülen Sakine Cansız, Fidan Doğan ve Leyla Söylemez’e yönelik suikastı MİT’in gerçekleştirdiğini söyledi.

Bayık, ardında uluslararası güçlerin bulunduğunu söylediği suikastın MİT’in içindeki birtakım kanatlar tarafından gerçekleştirildiğini belirterek, “MİT “Bizim tarafımızdan yapılmıştır bunu inkâr etmiyoruz” dedi. Hakan Fidan öyle söyledi. İçinde çeşitli kanatlar olsa da bize göre MİT bir bütün olarak cinayetten haberdardır” dedi. Kandil bölgesindeki bir köyün kırsalında gerçekleştirdiğimiz söyleşide Cemil Bayık, konuyla ilgili Cumhuriyet'ten Ahmet Şık'ın sorularını şöyle yanıtladı:


MİT içindeki bazı kanatlar Sakine Cansız’lara yönelik suikastın faili sizce kim? Kürt medyasında yazılanlar sürekli MİT’e işaret ediyor. Yani sizinle masaya oturan MİT Kürt hareketi için önemli isimlere yönelik katliam mı yaptı?

CEMİL BAYIK: Paris suikastı bir tek gücün yaptığı bir katliam değil. Uluslararası birçok gücün denklemin içinde olduğu bir saldırıdır. Böyle olmasa Avrupa’nın ortasında Paris gibi bir yerde böyle bir suikast yapılamazdı. Önder Apo’yu kim İmralı’ya getirdiyse onlar bu işin içindedir. Bu cinayetler önder Apo’nun geliştirdiği süreçle bağlantılıdır. Çözüm süreci başlamadan önü kesilmek istendi. Önder Apo’nun Nevruz’da açıklamalar yapacağına dair bilgileri vardı. Bunu engellemek için öncesinde katliamı gerçekleştirerek süreci engellemek istediler.

Peki, Türkiye içerisinden kimler dahildi bu denkleme?

- MİT, “Cinayet bizim tarafımızdan yapılmıştır, bunu inkâr etmiyoruz” dedi. MİT içinde bazı kanatların olduğu ve onları yaptığı söylendi. Bizimle görüşenler olayın kendileri dışında olduğunu söyledi. Hakan Fidan öyle söyledi. Ama bize göre MİT bir bütün olarak o cinayetlerden haberdardır.

Her şey karartıldı ama failler belli Hakan Fidan da dahil mi?

- O, MİT’in başındaki kişidir ve haberinin olmaması mümkün değil. Haberi yoksa nasıl MİT’in başında duruyor? Altında neler geliştiğini bilmezken nasıl orada o görevi yapabilir? Bu ciddi bir durumdur. Biz MİT’in bu olayda parmağı var dedik. Hakan Fidan bizim resmi kâğıtlarımız kullanılmış dedi. Kurum içerisinde kurum teknolojisiyle üretilmiş belgeler var dedi. MİT’in bunun dışında olduğunu inkâr etmedi ama dedi ki biz yapmadık. MİT’in içinde olan çeşitli kesimler yaptı. MİT içinde cemaatçiler, ulusalcılar var onlar yaptı dedi. O kesimleri kastetti. Ama bize göre hepsinin haberi var. Ömer Güney bir tetikçidir. Bu çok açık, o bir tetikçidir. Ve onun arkasında birçok güç var. O güçler bizim tarafımızdan az çok biliniyor ama onun gerçeğinin açığa çıkması mümkün değil. Her şey karartılmış durumda. Ama bizim açımızdan failler belli.

Susturuculu silah kullanıldı

PKK’nin kurucularından ve Avrupa sorumlularından Cansız 9 Ocak 2013’te KNK (Kürdistan Ulusal Kongresi) Paris temsilcisi Fidan Doğan ve Leyla Söylemez ile birlikte Paris’teki Kürdistan Enformasyon Bürosu’nda susturuculu silahla başından vurularak öldürülmüşlerdi. Saldırının ardından Paris polisi Ömer Güney isimli tetikçiyi tutuklamıştı. Suikasttan sonra Ömer Güney’in PKK’nin içine sızan milliyetçi görüşlere sahip bir MİT ajanı olduğu iddiaları ortaya atılmıştı. Bu iddiaları destekleyen ve Güney ile MİT’çiler arasında geçtiği öne sürülen bir ses kaydı da geçen yıl internet üzerinden sızdırılmıştı. 

Hem yalanlama hem soruşturma

AKP ve Gülen Cemaati arasındaki savaşın şiddetlendiği bir dönemde sızdırılan bu ses kaydından birkaç gün sonra da bu kez Paris suikastları için MİT tarafından tetikçi Güney’e 6 bin Avro verildiğini iddia eden bir belge sızdırılmıştı. MİT’ten yapılan açıklamalarda ise ses kayıtları ile belge ve dile getirilen iddialar yalanlanmıştı. Açıklamada, “çözüm sürecinde aktif rol üstlenen teşkilatın yıpratılmak istendiği” savunuldu. Açıklamada iddialar ile ilgili olarak kurum içerisinde de idari soruşturma başlatıldığı belirtilmişti. 

Önce kayıt sonra belge

Almanya merkezli bir blog sayfasında ve YouTube’da “Ben Paris’te üç kadını öldüren Ömer Güney’in yakınıyım. Ömer 17 Ocak’ta tutuklandı. Ömer, tutuklanmadan bilgi ve belgeleri ‘Başıma bir iş gelirse bunları açıklarsın’ diyerek verdi. Ömer öldürme talimatlarını MİT’ten almış. Esas hedefi Sakine Cansız’mış” şeklindeki giriş yazısıyla bir kayıt yayımlandı.

Kaydı yayımlayan kişi, “Eylemden önce defalarca Türkiye ’ye giderek MİT’çilerle bir araya gelip eylemi planlamışlar. Uçak biletlerini MİT’çiler almış. Öldürmek için kullandığı silahı ve diğer şeylerini almak için parayı Ömer’e MİT’çiler vermiş” iddiasında bulundu. Konuşmalarda suikast hedefleri arasında ilk sırada PKK’nin Avrupa’daki kasası diye bilinen Nedim Seven, ikinci sırada örgütün Paris komutanı Şiar ve sonra da Heval Soro adlı örgüt üyesi sayılıyordu. Konuşmalarda öldürülecek dördüncü hedef olarak da DEP eski milletvekili Remzi Kartal’ın adı zikrediliyordu. 

MİT 6 bin Avro ödeme yaptı

Bu kayıtlardan birkaç gün sonra 14 Ocak 2014’te bu kez de tetikçi Güney’e MİT tarafından 6 bin Avro para ödendiğine ilişkin bir belge sızdırılmıştı. 18 Kasım 2012 tarihli belgede “Sara Kod Sakine CANSIZ, KONGRA-GEL (PKK) KCK’nın FRANSA/Paris’teki faaliyetlerinin deşifre edilmesi, ayrıca üst düzey örgüt mensuplarının etkisiz hale getirilmesi” denilerek Cansız’a yönelik eylem planından bahsediliyordu. 

İmzaları var

Cansız’ın Paris’e gidişi ile ilgili “Lejyoner” kod adlı MİT ajanının verdiği bilgi notları paylaşılan belgenin altında MİT yöneticilerinin imzaları bulunuyordu. ‘Lejyoner’in, 2012 Ekim ayı içinde Cansız’a ilişkin bilgiler yer alan bir e-posta gönderdiği belirtilerek, “Kaynak, tarafımızla görüşmek üzere ülkemize son gelişinde, AVRUPA’daki örgüt hedeflerine yönelik saldırı/sabotaj/suikast tarzı operatif imkân/ kabiliyetleri çerçevesinde belirlenen kişilere yönelik hazırlık yapması, çalışma esnasında gerekli ekipmanı temin etmesi, tarafımızla gerçekleştirdiği her türlü haberleşmeye azami derecede özen göstermesi yönünde talimatlandırılmış, olası harcamaları için 6.000 Avro ödeme yapılmıştır” deniliyordu.

Süreç hedef alındı

Paris suikastının çözüm süreciyle bağlantılı olduğunu öne süren KCK Yürütme Konseyi Eşbaşkanı Cemil Bayık, “Çözüm süreci başlamadan önü kesilmek istendi. Önder Apo’nun Nevruz’da açıklamalar yapacağına dair bilgileri vardı. Bunu engellemek için öncesinde katliamı gerçekleştirerek süreci engellemek istediler” dedi.

Kürtler için ekip kurdular

PKK’ye yakın ANF ajansında 19 Şubat 2015’te yayımlanan Ferda Çetin imzalı bir yazıda da milletvekili adayı olmak için istifa ettiği dönemde Hakan Fidan’ın yerine vekâleten MİT müsteşarlığına atanan İsmail Hakkı Musa’nın Kürt siyasetçilere yönelik suikast planlarını yöneten kişi olduğu iddia edilmişti. Yazıda Musa ile ilgili de şu iddialar dile getirildi:

“2011 baharında, Musa’nın ekibi önce hedef belirledi, ardından cinayeti işleyecek ‘profesyonel ekip’ bulundu. Balkan ülkelerinden birinin vatandaşı olan bir şahısla, Brüksel’de görüşmeler yapıldı. Prensipte anlaşıldı. Para miktarı ve teslimini konuşmak üzere suikastçı İstanbul’a gitti. Bir otelde MİT mensupları ile görüşme yapıldı. Remzi Kartal’ın öldürülmesi karşılığında 500 bin Avro’ya anlaşma yapıldı. Brüksel- Ankara hattında bu hareketliliğin yaşandığı tarihlerde, İskandinavya ülkelerinden birinin istihbaratı Remzi Kartal ve Zübeyir Aydar’a ulaşarak bu bilgileri iletti. Kartal ve Aydar, bu bilgiyi anında Belçika makamları ile paylaştılar.”

Cemaat izi

Yazıda İsmail Hakkı Musa’nın, Brüksel’de görevli iken Gülen Cemaati’nin MİT ve emniyet imamları ile yakın ilişkileri olduğu da öne sürüldü. Yurtdışındaki eylemleri ve suikast planlarının bu üçlü tarafından planlandığı öne sürülen yazıda Cemaatin emniyet imamı olduğu dile getirilen Kozanlı Ömer lakaplı Osman Hilmi Özdil ile MİT içinde ayrı bir örgütlenme yaptığı öne sürülen Murat Karabulut ile Musa’nın irtibatlı olduğu belirtilerek iddialar şöyle sıralandı:

Kotarılan işlerin kefareti

“Sakine, Leyla ve Fidan cinayetinde de bu üçlünün rolü ve payı en üst düzeydedir. Hakan Fidan da bu ilişkileri çok iyi bilmektedir. Gülen-AKP çatışması dönülmez bir noktaya ulaştığında, önce bu iki kişi teşhir edildi, ardından aynı gün ve aynı uçakla Pensilvanya’ya doğru uçuruldular. Bu kadar ağır suçlamalar ve yoğun teşhir sonrasında, bu kadar kolay bir seyahatin, MİT’in ve Hakan Fidan’ın bilgisi dışında gerçekleşme olasılığının bulunmaması gerekirdi. Onlara bu rahat uçuş olanağı, bir zamanlar birlikte kotarılan kirli işlerin kefaretiydi.”