Doğrusuda budur ve ırkçı faşist zihniyete karşı güçlü bir duruş sergilenmelidir..

Ufak bir ayrıntıya dikkatinizi çekmek isterim. Bu el ele tutuşumuzu daha önce neden yapmıyoruz ve yapamıyoruz. Neden Türkiye'deki siyasetin buradaki mağdurları oluyoruz.

Sorunlarımız ve çözümlerimizin aynı olmasına rağmen biribirimizi neden sürekli ötekileştiriyoruz. Bunun kime ne faydası olacak.

Hanau'daki ırkçı saldırıda saldırgan bu Alevi mi, yoksa sünni. Yok Kürtdü kayırayım da mermim Türk'e veya Arap kökenliye isabet etsin diye bir ayırım yaptı mı?
-Elbette yapmadı..

Yabancıysan bu iğrenç ırkçı saldırgan ona seni öldürme hakkını verdiğine inanıyor. Bunun gibi suç meyilli en az 12 bin 700 kişinin daha Almanya'da yaşadığı bilinmektedir..

Bakınız ırkçıların oranı istatistiklere göre artıyor. Üstelik Almanya'da AFD denilen bir partiyle pis pis parlamentodan gülüyorlar.

Bundan sonra eskisi gibi pek rahat ve huzurlu olamayacağız. Çünkü hepimizin üstünde ırkçıların faşist zihniyetli kılıcı sallanıyor olacak. Artık kime isabet ettiyse. Okulda, Camide, Cemevinde, bir dernekte, yoldayken, belki bir Türk kahvehanesinde..

Bunları bile, bile hatta Almanya'da Türkiye,'deki siyasetle tepinip, birbirimizle uğraşıp kavga ederken ırkçılar devletin, çeşitli kurumlarına sızıyor ve siyasetin içinde planlı olarak güçleniyorlar..

Hanau'daki saldırıda gördüğüm fotograf net bir şekilde şudur; eline silah alan bir ırkçı nargile kafeye girince, içerdekilerin Türk, Kürt; Alevi, Sünni, dindar, ateist, laik, Atatürkçü veya hangi partiden olduğuna bakmıyor.

Tetiği çekiyor..

Diyeceğim o ki, şimdi belki ürktük, korktuk kendimiz veya çocuklarımız için endişelendiğimiz için sokaklarda el ele tutuşurak ırkçılığa karşı birleşiyoruz.

Be güzel kardeşim mesele iş başa gelince değil, mesele ondan önce bir araya gelebilmek. İçimizdeki ön yargıları kırarak, Türkiye'nin siyasetini 80 milyon vatandaşına bırakarak, amasız, fakatsız el ele tutuşmakla güçlü bir ses olabiliriz. Irkçılığa karşı ancak birlikte hareket ederek başa çıkabiliriz. Lakin gecikmeden..