Federal Milletvekili Sevim Dağdelen, DLF'de (Deutschlandfunk Radyosu) Dirk Müller ile yaptığı röportajda, "Almanya'da terör tehlikesi artarak acil ve somut bir hal aldı" dedi. Aynı zamanda Türkiye'ye, terör milisi IŞİD'i desteklediği yönünde suçlamada bulundu.

Dağdelen, Deutschlandfunk Radyosu'nda, „Bir bombalama savaşıyla IŞİD zayıflatılamaz" dedi. Bunun, Tornado uçaklarının ve firkateynlerin görevlendirilmesi açısından da geçerli olduğunu söyledi. Bunu için en etkili yöntemin ikmal yollarını kesmek olduğunu belirten Dağdelen, ancak bunun Türkiye üzerinden gerçekleşmesi gerektiğini ve bu yönde bir gelişme kaydedilmediğini söyledi. „Türkiye-Suriye sınırının geçişken olduğu ve silahların ve özellikle de savaşçıların Suriye geçtikleri biliniyor" diyen Sol Parti'li siyasetçi, ayrıca Türkiye'nin islamist terör milislerini silahlandırdığının, IŞİD'in Türkiye'deki sınır kentlerine elini kolunu sallayarak geçiş yaptığının ve hatta buralarda yeni eleman kaydı için ofislerinin bulunduğunun da aynı şekilde bilindiğini ifade etti.

Dağdelen, Federal Hükümetin sığınmacıların gelişini engellemek amacıyla Ankara'nın örneğin Kürt politikası karşısında her iki gözünü yummasının bir „ahlaki iflas beyanı" olduğunu ve Almanya'nın dış politikasında bir değerler pusulasına ihtiyaç duyulduğunu açıkladı.

İşte Sol Parti Federal Milletvekili Sevim Dağdelen ile Deutschlandfunk'un yaptığı röportajın tamamı:

Dirk Müller: Sevim Dağdelen, telefon bağlantısının diğer ucunda anlatılanları dinledi. Kendisi, Federal Meclis Dışişleri Komisyonu'nda Sol Parti'yi temsil ediyor. Günaydın!

Sevim Dağdelen: Günaydın, Sayın Müller.

Müller: Sayın Dağdelen, bu soruyu bir kez de size yöneltmek istiyorum: Tornado savaş uçaklarının bölgeye gönderilmesi, Almanları hedef alan terör saldırıları tehlikesini artırdı mı?

Dağdelen: Ben, burada terör tehlikesinin acil ve somut olarak arttığını düşünüyorum. Bu da, IŞİD'in Federal Meclisin bu konuda aldığı karardan kısa bir süre sonra veya bu meclis kararıyla bağlantılı olarak yayınladığı ve Almanya'ya karşı somut tehditlerin yer aldığı tehdit videolarıyla bir kez daha açıkça ortaya çıktı.

Müller: Peki Federal Hükümetin kendisine yönelik şantajlara boyun eğmesi ve „en iyisi biz bu işe bulaşmayalım" demesi doğru olur muydu?

Dağdelen: Burada mesele, bir şantajın söz konusu olup olmadığı değil. Aksine meselenin özünde, IŞİD'e karşı en güçlü ve etkili mücadelenin nasıl yapılabileceğı sorusu yer alıyor. Bence bunun yolu, kesinlikle Tornadoları, fırkateynleri göndermekten ve özellikle de Rakka da dahil olmak üzere 200.000'den fazla insanın yaşadığı kentlerdeki sivilleri, suçsuz insanları bombalamaktan geçmiyor. Ben bu yolu asla doğru bulmuyorum ve bir bombalama savaşıyla IŞİD'in zayıflatılacağını düşünmüyorum. Örneğin ikmal yollarını keserek IŞİD'le daha etkili mücadele edilebileceğini her uzman bilir. Tabii bu da Türkiye üzerinden gerçekleşmek zorunda.

Bir bombalama savaşı IŞİD'i zayıflatmayacaktır

Müller: Peki IŞİD'in ikmal yolları nereden geliyor, sadece Türkiye'den mi?

Dağdelen: En azından Suriye ile Türkiye arasındaki sınırın, özellikle de IŞİD'in ana eğitim karargahının ve benzeri tesislerinin bulunduğu bölgedeki sınırın bugüne dek henüz kapatılmadığı biliniyor. Türkiye'nin bir NATO partneri olarak bu sınırı neden kapatmadığı sorusu yöneltilmek zorunda. Bu bölgeden gelen haberlerden, „New York Times" bile bu konuda haber yaptı, silah ikmalinin buradan yapıldığı, özellikle de takviye savaşçı birliklerinin buradan geçiş yaptığı, ayrıca kaçak petrolün bu güzergah üzerinden Türkiye'ye sokularak karaborsada satıldığı biliniyor.

Müller: Buna göre Erdoğan ikili mi oynuyor?

Dağdelen: Türkiye, özellikle de Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın ve AKP Hükümetinin izlediği politika altında IŞİD'e uzunca bir süredir destek sağlıyor ve bu anlamda Türkiye'nin IŞİD'e karşı gerçekten mücadele sürdürdüğü iddiası inandırıcı değil. Çünkü örneğin bu sınır, bugüne kadar kapatılmadı. ABD Dışişleri Bakanı Kerry, kısa bir süre önce bu sınırın mutlaka kapatılmak istendiğini açıkladı ve vurguladı. Fakat sınır şimdiye dek henüz kapatılmadı.

Müller: İthalat ve ihracat konusunda veya IŞİD'li savaşçıların Suriye'ye geçişleri konusunda Erdoğan'ın biraz ılımlı davrandığını biz de biliyorduk. Bugüne kadar, özellikle de Türkiye'nin kendisinin IŞİD saldırılarına hedef olduğu gözetildiğinde bu konuda bir değişiklik yaşanmamış olması herkesin açık bilgisi dahilinde olan bir durum değil. Siz bu bilgilere nereden ulaştınız?

Dağdelen: Sadece savaşçılar değil. Buraya kısa bir ekleme yapmak istiyorum: Türkiye, sınırlarını sadece terör milisi IŞİD'in savaşçıları için geçişken tutmuyor. Aksine silah ikmali için de, başka terör milisleri için de kolay geçilebilir hale getirerek destek sunuyor.

Türkiye pek inandırıcı değildir

Müller: Bu iddialarınızı belgeleyebilir misiniz?

Dagdelen: Bakın şimdi. ARD'de yayınlanan „Monitor" programında geçtiğimiz yaz, Türk Hükümetinin İslami Cephe'ye bağlı islamist terör milislerine veya Ahrar'uş Şam'a silah gönderdiği, bizzat Federal Hükümetin kendisinin bunun bilgisine sahip olduğu ve bu yönde açıklama yaptığı konusunda haberler yayınlandı. Adı geçen örgütler, örneğin İslami Cephe IŞİD'le birlikte çalışıyor. Bunlar, Türk Hükümeti, yani bir NATO partneri tarafından silahlandırılan islamist terör milisleri ve buna rağmen hiçbir şey olmuyor. Ben bunu son derece korkunç buluyorum. Ayrıca Türkiye'de valilerin ve kaymakamların kendi yaptıkları basın açıklamalarında, IŞİD komutanlarının ve IŞİD üyesi savaşçıların Türk hastanelerinde ücretsiz olarak tedavi edildiklerini duyurdular ve Ankara bu konuya hiçbir müdahalede bulunmadı. İki gözü olan herkes, özellikle Türkiye'deki sınır kentlerinde IŞİD'in nasıl elini kolunu sallayarak giriş-çıkış yaptığını, hatta buralarda yeni eleman kaydı için ofislerinin bulunduğunu ve buralarda hücreler kurduğunu görebiliyordu. Bütün bunlar yıllardan beri herkes tarafından görülebiliyordu. Federal Hükümetin neden buna rağmen Türk Hükümetine destek verdiği ve Erdoğan'ı destekleyerek onun yanında yer aldığı sorularına ben yanıt veremiyorum.

Bu bir ahlaki iflas beyanıdır

Müller: Federal Hükümet de bu söylediğinizi yaptığını iddia etmiyor. Sayın Dağdelen, burada konu reel siyaset. Biz demokratik meşruiyete sahip cumhurbaşkanlarını kendimiz seçemeyiz. Hükümet başkanları veya yeni hükümetler hakkında konuşurken, bunu ne Macaristan'da, ne de Polonya'da yapıyoruz. Federal Hükümetin, sığınmacı sorunu bütün bu adımları tepeden etkilediği için, en azından Erdoğan ile mümkün olan en pragmatist şekilde ve herhangi bir biçimde uzlaşma yolları bulmaya çalışması, buna Kürt sorunu da dahildir, reel siyasetin getirdiği bir zorunluluk değil mi?

Dagdelen: Pek öyle değil. Bence sığınmacıların gelişini engelleme uğruna, Kürt halkına karşı, yani Türkiye'deki halkın bir kısmına karşı sürdürülen savaşa gözlerini kapatmak bir ahlaki iflas beyanıdır. Almanya'nın, Türkiye'de Cumhuriyet gazetesinin tanınmış, uluslararası düzeyde tanınmış genel yayın yönetmeni gibi gazetecilerin tutuklanmasına seyirci kalması ve izin vermesi, bir ahlaki iflas beyanıdır. Adı geçen gazeteci, Türk Hükümetinin islamist terör milislerine Türk istihbarat servisinin refakatinde silah gönderdiğini belgeleyen videolar ve fotoğraflar yayınladığı için şu anda demir parmaklıklar ardında tutuluyor ve Erdoğan kendisi için iki-üç defa müebbet hapis cezası verilmesini talep ediyor. Bence Alman dış politikasının bir değerler pusulası olmalı ve bir ülkenin cumhurbaşkanı, islamist terör milisleriyle işbirliği yaptığında bu duruma gözlerini kapatmamalı.

Müller: Bu sabah, Sol Parti Federal Meclis Grubu'ndan dış politika uzmanı Sevim Dağdelen konuğumuz oldu. Bize zaman ayırdığınız için teşekkür ederiz.

Dağdelen: Ben teşekkür ederim.