Demirtaş'tan Başbakanın emir eri gibi partizanlık yapan Valilere sert suçlama:

"Valiler işadamlarını tek tek Valiliğe çağırıyor ve “hele şu Tayyip beyin hesabına bir bağış yapın” diyorlar. 


Bitlis’te düzenlenen mitingde konuşan HDP'nin Cumhurbaşkanı adayı Selahattin Demirtaş, Türkiye’ye yeni bir yaşam teklif ettiklerini belirterek, “Kürtler olarak mücadele ettik, birliğimizi sağladık ve bugün bütün Türkiye’ye barış, kardeşlik ve eşitlik mesajı götürüyoruz” dedi.


Yeni yaşam teklifimizle hiç bir kimliği, hiçbir yaşam şeklini asla ötekileştirmeden, ezilmesine ve horlanmasına izin vermeden yeni bir devlet sistemi kurmak istediklerini belirten Demirtaş, “Devletin numaralı koltuğuna sadece ben değil, hep birlikte adayız” diye konuştu.

Demirtaş, Başbakan Erdoğan’ın açıkladığı mal beyanının gerçeği yansıtmadığını kaydederek, ”Yalan söylemek günah değil midir? Yalan söylüyor, yalan” dedi.


Dünyanın en zengin başbakanlarından biri olan Erdoğan’ın Cumhurbaşkanı seçim giderlerine bile servetinden para harcamak istemediğini söyleyen Demirtaş,  “Valiler işadamlarını tek tek Valiliğe çağırıyor ve valiler “hele şu Tayyip beyin hesabına bir bağış yapın” diyorlar. Valiler de bu işi yürütüyorlar. Seçim çalışmasında cebinden harcamak bile istemiyor. Seçim masraflarını da halkın, esnafın, işadamının zorla boğazına yapışarak oradan almak istiyor. Bu nasıl bir para sevdası, nasıl bir para tutkusudur? Allah gözünüzü doyursun” dedi.

BİTLİS HALKINA TEŞŞEKKÜR ETTİ

Bitlis’te binlerce kişiye hitaben konuşan HDP'nin Cumhurbaşkanı adayı Selahattin Demirtaş şunları söyledi:

“Bitlis’e gönülden bir teşekkür borcumuz var. Yerel seçimlerde Bitlis; Bitlis olduğunu ispatladı. Yerel seçimlerdeki birlik ve beraberliğiniz için binlerce kez teşekkür ederim. İnşallah bizi mahcup etmeyecek ve sizin huzurunuzda verdiğimiz bütün sözleri yerine getireceklerdir. Belediyemiz Bitlis halkına layık hizmetleri dürüstçe, açıkça ve şeffafça yürütecekler. Bir yönetici dürüstçe halkıyla birlikte nasıl olunur bunu gösterecekler.

‘90 YILDIR BU ÜLKEYİ HALK YÖNETMİYOR’

Bitlis halkının kendi gönlündeki Cumhurbaşkanını ilan ettiğini, buraya gelmeden ilan ettiğini biliyorum. İnşallah adil bir yönetim, adil bir başkanlık için çıktığımız bu yarışta sizleri mahcup etmeyeceğiz. Başkanlar sadece halkın hizmetkarı olabilirler. Cumhurbaşkanı da olsan halka hizmet ettiğin, halkçı, dürüst ve namuslu olduğun kadar değerli olabilirsin. Bu yarışta gönlümüzü ve yüreğimizi ortaya koyduk. 90 yıldır bu ülkeyi halk yönetmiyor. Halk iktidara gelemiyor, Başbakan olamıyor, cumhurbaşkanı olamıyor. Fakir, zengin, köylü, çiftçi, genç-yaşlı, kadın-erkek, Türk, Kürt, Alevi, Sünni, Ezidi, Süryani, Ermeni demeden gözünün yaşına bakmadan vergiyi topluyorlar. Yani vergiyi biz veriyoruz, vergiyi senden benden alıyorlar. Kuruş kuruş halktan vergisinin peşine düşenler ne yapıyor biliyor musunuz? Bizim halk olarak onlara emanet ettiğimiz paraları ne yapıyorlar işte şimdi görüyoruz. Şimdi açığa çıkıyor ki adil ve dürüst bir yönetim olmazsa halktan topladıkları vergileri kendi saltanatlarını devam ettirmek için kullanıyorlar. Adil bir hükümet olsa o ülkede yoksul, aç-perişan kalmaz ve kazanılan para eşit ve adil bir şekilde dağıtılır. Asgari ücretli 870 Lira alıp 1 ay boyunca yediği somun ekmeğin, lokmanın dahi hesabını yaparken öbür tarafta tek bir kol saati ile bütün bir Bitlis’in servetini koluna takanlar var. Böyle bir yönetim adil olamaz.

‘KİM Kİ KISA SÜREDE DÜNYANIN EN ZENGİN LİDERİ HALİNE GELMİŞSE..

Biliyor musunuz kimdir halk? Halk yoksul olandır. Emekçi olandır. Alnının teri ile namusuyla çalışıp kazanandır halk. Öbürü ise halkın yüreğinden, duygusundan anlamayandır. Para ve servet içinde yüzüyorlar. Vallahi, billahi bütün evlerini altından döşeyen Arap Şeyhleri ve Kralları bunları kıskanıyor. Peki bu parayı nasıl kazandılar? Alınteri ve helalle böyle servet kazanılır mı? Kim ki kısa sürede dünyanın en zengin lideri haline gelmişse orada alın terinden başka bir hile-hurda var. Halkın bunu sorması lazım. “sen benim emanetime hıyanet ettin. Ben sana güvendim oy verdim; sen Müslümanım, vicdanlıyım, dürüstüm dedin ama benim duygularımı ve güvenimi kötüye kullandın deyip onu cezalandırması lazım. Halkımızın “sen halkın başkanı olamazsın” demesi gerekir.

‘MAL BEYANI GERÇEĞİ YANSITMIYOR’

Halkın başkanı olacak kişi benim gibi olmalı. Benim kadar yoksulluk görmüş, emekçi, dürüst olmalıdır. Oğlunun, kızının, eşinin, akrabanın, damadının, yakınlarının; kısacası kimin üzerine malın varsa açıkla diyorum ama açıklamıyor. Şeffaf olman lazım. Ne kadar servetin varsa halkın bilmesi lazım. Şu anda açıkladığın mal beyanı gerçeği yansıtmıyor. Yalan söylemek günah değil midir? Yalan söylüyor, yalan. mal beyanında kendi malını, mülkünü saklıyor. Halkın başkanı kendi halkından bir şey saklamaz; saklayamaz. 5 yıl boyunca bu halkın Cumhurbaşkanı olacaksın. Fakat biz senin ne kadar malın mülkün var bilmiyoruz çünkü bizden saklıyorsun. Nasıl güvenecek bu halk sana? Yarın önemli kararlar alırken bu halk sana nasıl güvenecek? Elindeki paranın miktarını bilmiyoruz. Eşinin, kızının, damadının üstüne hangi mal mülk var? Oğlunun adına hangi gemiler ve şirketler var bilmiyoruz. Halktan bunu nasıl saklarsın? Ben bir suçlama yapmıyorum. Malını mülkünü açıkla diyorum. Kıyamet kopmaz. Bak ben açıkladım ve iddia ediyorum; ne kardeşimin, ne bir akrabamın, ne anamın-babamın adına benim tek bir kuruşum yoktur. Ne açıklamışsam malım, mülküm, servetim o dur. Cumhurbaşkanı adayı olarak, Başbakan olarak sen de eşinin, dostunun üstündeki malın mülkün nedir onu açıkla. Yurtdışı bankalarda paran var mı açıklaman lazım. Gayrımenkullerini açıklaman lazım. Bakanının kolunda sadece “saat kaç” diye baktığı saat 700 bin dolar. 1 buçuk, 2 trilyona yakın parayı bir kol saatine veriyor bunlar.

VALİLER ERDOĞAN İÇİN İŞBAŞINDA

Şimdi bir bağış kampanyası başlatmışlar ve seçim kampanyasını da halka mal edecekler. Valiler işadamlarını tek tek Valiliğe çağırıyor ve valiler “hele şu Tayyip beyin hesabına bir bağış yapın” diyorlar. Valiler de bu işi yürütüyorlar. Seçim çalışmasında cebinden harcamak bile istemiyor. Seçim masraflarını da halkın, esnafın, işadamının zorla boğazına yapışarak oradan almak istiyor. Bu nasıl bir para sevdası, nasıl bir para tutkusudur? Allah gözünüzü doyursun. Memleketi yiyip bitirdiniz ama hala doymadınız.

‘ONLARA DÜŞEN ‘ALEYKÜM SELAM’ DEMEKTİR’

Alınteri ile çalışan sizler; bunlara Belediyede bir ders verdiniz. Kim sizin değerleriniz ve inançlarınızla alay ederse, halkın gücüyle dalga geçerse elinizin tersiyle vurun. Ben de olsam, öbürleri de olsa bunu yapın. Çünkü siz halksınız ve güç sizin elinizde. Yeter ki el ele verin; asla sizin belinizi bükemezler. Yeni bir yaşam teklif ediyoruz Türkiye’ye. Kürtler olarak mücadele ettik, birliğimizi sağladık ve bugün bütün Türkiye’ye barış, kardeşlik ve eşitlik mesajı götürüyoruz. İnanın, her yer bu coşku ve heyecanla inliyor artık. Sizin mesajınızı ve selamınızı her yerdeki yoksullar ve emekçiler alıyor. Çünkü biliyorlar ki Kürtler geldi ve bu ülkeye barış, kardeşlik getirmek için mücadelesini büyüttü. Madem Kürtler artık kendi evladını, kendi içinden çıkardığı birini Cumhurbaşkanlığı adayı yaptılar; o halde Kürtlere düşen şey daha fazla sahiplenmek ve Türklere, Alevilere, Ermenilere, Süryanilere, Ezidilere Araplara, Çerkeslere, Boşnaklara, Pomaklara yani bu topraklarda yaşayan herkese düşen şey bu selamı almaktır. Bu topraklar bütün ülkeye “Selamın Aleyküm” diyor ve onlara düşen de bu selama “Aleyküm Selam” demektir.

‘DEVLETİN NUMARALI KOLTUĞUNA HEP BİRLİKTE ADAYIZ’

Yeni yaşam teklifimizle hiçbir kimliği, hiçbir yaşam şeklini asla ötekileştirmeden, ezilmesine ve horlanmasına izin vermeden yeni bir devlet sistemi kurmak istiyoruz. Devletin  numaralı koltuğuna sadece ben değil, hep birlikte adayız. Çünkü devletin  numarası olmayı halk hak ediyor. Sizin duygu ve düşüncelerinizi oraya taşımak istiyorum. Nerede bir mazlum, yeryüzünün neresinde ezilen bir mazlum varsa onun yanında olan bir Cumhurbaşkanı olacağım. Bir başörtülü kardeşim, bir Alevi kardeşim hakaret gördüğünde sabah evinde, yanı başında onun yanında olayım. İşçisi-işsizi, esnafı-köylüsü, genci, kadını ve erkeği eziyet gördüğünde onun yanında olayım istiyorum. Çünkü sizin bana emanetiniz budur. Siz bana emanet ettiğiniz bu mesajda kardeşçe, eşit ve adil bir şekilde bu topraklarda yaşayalım dediniz. Bu mesajı Türkiye’yi şehir şehir dolaşarak anlatıyorum ve bu mesaj vicdanı olan herkese ulaşacaktır.

‘BİZİM ALLAH’A VE HALKIMIZA GÜVENİYORUZ’               

Bunlar kendi iktidar güçlerine, etraflarındaki para babalarına ve medya patronlarına güveniyorlar. Çok şükür bizim halktan ve haktan başka kimsemiz yok. Bundan fazlası bize zarardır zaten. Biz Allah’a ve halkımıza güveniyoruz. Başka da kimseye güvenmiyoruz. Bakın bunlar otoritelerine, devletin gücüne güveniyorlar ve beni seçmek zorundasınız diyorlar. İşverene, işçiye, çiftçiye “Beni seçmezseniz istikrar bozulur. Beni seçmeye mecbursunuz” mesajını vermek istiyorlar. O kadar büyük bir kibiri var ki hiç kimse de yok. Bu, sanki küçük dağları kendi yaratmış gibi konuşuyor ve bizden de hazzetmiyor çünkü beyefendinin havasını, civasını, fiyakasını bozmuşuz. İyi ki de yapmışız. Daha da yapacağız inşallah. Etrafındaki tayfanın onun önünde düğmelerini iliklemesine, boyun bükmesine alışmış ya; bu zat-ı muhterem bizleri ve halkı sanıyor ki öyleyiz. Tayyip Erdoğan hiç kusura bakmasın biz Allah’tan başkasının önünde diz çökmüyoruz.

Yeni bir yaşam işte bu anlayışla inşa edilebilir. Despot bir anlayışla yeni bir yaşam ve kardeşlik inşa edilemez. Halkı dinlemeyen, halkı esas almayan, gözü halkta ve yoksulda olmayandan yönetici olmaz. Ondan adalet beklemeyin. Sizi anlamaz ve sizi dinlemezler. Siz bize güvenirseniz inşallah biz de sizi mahcup etmeyeceğiz. Bugüne kadar bize verilen hiçbir oyu mahcup etmedik. Tek bir kişi yoktur ki bize oy verdiği için pişman olsun. Tek bir kişi bile “elim kırılsaydı da bunlara oy vermeseydim” demedi; demeyecektir de.

‘SEÇİLİRSEK YENİ YAŞAM VE BARIŞIN GARANTİSİ OLACAĞIZ’

Biz zaten bütün dünyaya bu kardeşlik mesajını vererek kazandık. Bütün Türkiye bu mesajları aldı. Artık Tayyip Erdoğan da diğer aday da seçilirlerse eskisi gibi davranamayacaklardır. Şayet biz seçilirsek yeni yaşamın ve barışın garantisi olacağız. Ama koltuğu kazanmak herşeyi kazanmak değildir. Biz bu mesajlarla birlik ruhunu kazanmak bizim için Bin koltuktan daha iyidir. Oy verin ya da vermeyin ama dualarınızı bizlerden sakın esirgemeyin. Zorlu, zahmeti ve sıkıntılı bir yola çıktık; bizim için dua edin, Allah hepinizden razı olsun. Bu aziz günde elini açıp dua eden herkesten isteğim benim için değil; barış için, kardeşlik için, eşitlik ve adalet için dua edin. Allah hepinizin dualarını kabul edecektir.”