Almanya'da kamuoyunu aşırı sağcı akımlar konusunda bilinçlendirmeyi hedefleyen Amadeu Antonio Vakfı tarafından sonuçları dün (05.05.) açıklanan araştırma “Aşırı Sağcı Kadınlar Gözden Kaçırılıyor ve Hafife Alınıyor ” başlığını taşıyor. Araştırmanın yazarlarına göre aşırı sağcı kadınların oluşturduğu tehdit, polis, yargı, medya ve sivil toplum tarafından küçümseniyor. Kadınların barışsever, apolitik ve pasif oldukları yönündeki klişeler bu küçümsemenin nedenleri arasında. Şiddet eylemleri bir anlamda kadınlara yakıştırılamıyor.

Oysaki kadınlar aşırı sağcı çevrelerde kilit bir rol oynuyor. Komşular arasında, kreşler ve okullarda gizli bir biçimde faaliyet gösteriyor ve aşırı sağcı ideolojiyi topluma yayıyorlar.

Her üç oydan birini kadınlardan alıyorlar


Araştırmaya göre son 20 yılda aşırı sağcı çevrelerde etkin olan kadınların sayısında artış var. Cinsiyet araştırmaları uzmanı Renate Bitzan aşırı sağcı partilerin her üç oydan birini kadınlardan aldığına dikkat çekiyor. Bu partilerin beş üyesinden biri kadın ve şiddet eylemlerinin yüzde 10'u bir kadın tarafından yapılıyor.

“Kadınlar ve Aşırı Sağcılık” adlı araştırma ağının kurucularından Michaele Köttig tüm bunlara rağmen kadınların aktivist olarak dikkate alınmadığını belirtiyor. Nasyonal Sosyalist Yeraltı hücresinin hayattaki tek üyesi olduğu sanılan Beate Zschäpe 1 yıldır Münih Eyalet Yüksek Mahkemesi'nde yargılanıyor. Sosyal bilimci Köttig, Beate Zschäpe'nin bir Neonaziye âşık olduğu için bu çevrelere karıştığı yönündeki düşüncenin bir klişe olduğunu belirterek “13 yıl boyunca yeraltında yaşayan biri, bunu iki erkekle yatağa girmek için yapmaz. İnsan siyasi inancı nedeniyle yapar” diyor.

'Birinin kız arkadaşı'

Amadeu Antonio Vakfı'ndan Heike Radvan da Nasyonal Sosyalist Yeraltı örgütünün tespit edilmesinin gecikmesinde kadınlar hakkındaki önyargının rol oynadığını belirtiyor. Radvan, güvenlik güçleri aşırı sağcı kadınları "birinin kız arkadaşı" ya da konuyla ilgisiz unsurlar olarak değerlendirmemiş olsaydı NSU'nun daha erken fark edilmiş olacağını vurguluyor.

Aşırı sağcılık uzmanı Esther Lehnert aşırı sağcı kadınların dikkate alınmamasının nedenini, “kurumsallaşmış ırkçılık ve cinsiyetçiliğin bir kombinasyonu” olarak tanımlıyor. Lehnert 2007 yılında göçmenlere yönelik cinayetlerle ilgili 600 kişilik soruşturma listesinde yer alan kadınların daha sonra listeden çıkartıldığına dikkat çekiyor. Bu nedenle daha sonra tanık sandalyesine oturacak olan Mandy S.'nin 2007'de soruşturma makamlarının elinden kurtulduğu biliniyor.