Türkiye, AB ile Gümrük Birliği’ni yenilemek isterken Türkiye'nin üyelik müzakerelerinin askıya alınmasını isteyen Avrupalı siyasetçiler Gümrük Birliği reformu için önce demokrasi ve insan hakları ihlallerinin son bulmasını istiyor. AB Komisyonu, Türkiye ile Gümrük Birliği’ni reforme etmek konusunda müzakerelere gelecek yıl başlamayı planlıyordu. Ancak yükselen itirazlar nedeniyle bunun geleceği konusunda soru işaretleri bulunuyor.

Türkiye’de demokrasi ve insan hakları ihlallerine tepki göstererek, AB’nin daha sert bir tutum belirlemesini isteyen siyasetçilerden Alman Sosyal Demokrat Parti (SPD) milletvekili Dorothee Schlegel, DW'ye yaptığı açıklamada, Ankara’nın Gümrük Birliği konusundaki beklentilerinin, AB için önemli bir koz olduğunu vurgulayarak, “Günümüz koşulları dikkate alındığında Gümrük Birliği'nin genişletilmesi yönünde atılacak bir adımla Türkiye’ye ancak yanlış bir mesaj verilmiş olunur” dedi.

Schlegel, “Şu koşullar altında Türk hükümetine hiçbir konuda taviz verilmemeli. Önce olağanüstü hal son bulmalı, Türkiye’nin güneydoğusundaki şiddete son verilmeli, tutuklu gazeteci ve HDP’li milletvekilleri serbest bırakılmalı” görüşünü kaydetti.

Avrupa ile güçlü bağlara sahip demokratik, özgürlükçü ve hukuk devleti ilkelerine uyan barışçıl bir Türkiye arzu ettiklerini vurgulayan Schlegel, “Türk hükümeti hukuk devleti zeminine dönmediği ve demokratik yollarla seçilmiş partilerle siyasi diyaloğu yeniden başlatmadığı müddetçe Gümrük Birliği'nde reform gerçekleştirilmemeli” şeklinde konuştu.

AB Bakanı Çelik yeni fasılların açılmasını talep etti

Türkiye'deki son gelişmeler nedeniyle, Türkiye’nin AB ile yürüttüğü tam üyelik müzakerelerinin geçici olarak dondurulmasını isteyen ancak kapıların tümüyle kapatılmamasını savunan Schlegel, şunları kaydetti: “Biz Türk hükümetine ve Cumhurbaşkanı’na, ülkedeki demokratik aktörlerle diyaloğu yeniden başlatmaları çağrısını yapıyoruz. Amacımız Türkiye’deki demokratik ve özgürlükçü gelişimi desteklemek. Bu nedenle Dışişleri Bakanı Steinmeier’in Türkiye’de sivil toplumun güçlendirilmesine dönük açıkladığı önlemler paketini destekliyoruz. Türkiye’deki sivil toplumu yalnız bırakmayacağız.”

Ekonomik baskı çözüm olur mu?

Avrupalı siyasetçiler, Türkiye’nin demokrasi ve insan hakları konularında adım atması için Gümrük Birliği’nin bir koz olarak kullanılabileceğini düşünürken, ekonomi çevreleri bu çağrılara temkinli yaklaşıyor. Almanya’nın saygın düşünce kuruluşlarından, Ekonomi Araştırma Enstitüsü'nün (Ifo) Dış Ekonomik İlişkiler Bölümü Başkan Yardımcısı Dr. Erdal Yalçın, ekonomik baskıların, istikrarsızlığa yol açabileceği uyarısında bulundu.

DW’nin sorularını yanıtlayan Dr. Yalçın, “Gümrük Birliği'nin modernleştirilmemesi, hatta bu yönde baskı amaçlı karar alınması, Türkiye’de iktisadi sorunların hızla büyüyüp devasa sorunlar sarmalına dönüşmesine yol açacaktır. Zaten zorlu bir süreçten geçmekte olan bir ülkeyi iktisadi baskılarla daha da istikrarsızlaştırmak ne Avrupa ne de Türkiye'nin çıkarınadır” şeklinde konuştu. 

Türkiye ekonomisinin zorlu bir süreçten geçmesinin en önemli nedenlerinden birinin ülkenin hangi istikamete yol aldığıyla ilgili belirsizlik olduğunu ifade eden Dr. Yalçın, “Bu da büyük bir istikrarsızlığa zemin hazırlıyor. Bizim argümanımız şöyle: Gümrük Birliği’nin derinleştirilmesi Türk ekonomisinde istikrarın sağlanmasına katkı sağlarken, Türkiye ile AB arasında da siyasi bir köprü oluşturulmasına vesile olur” görüşünü kaydetti.

Dr. Yalçın, Gümrük Birliği’nin geleceği ile ilgili yaşanan belirsizliğin Avrupalı yatırımcıların Türkiye’ye yapmayı öngördükleri yatırımları durdurmasına yol açtığını söylerken, “Milyarlar tutarında yatırımlardan söz ediyoruz. Yasal düzenlemelerdeki belirsizlik ve buna son dönemde eklenen siyasi belirsizlikler büyük Avrupalı yatırımcıların projelerini durdurmasına yol açtı” dedi.

Türkiye ile AB’nin son dönemdeki duygusal tartışmaları bir kenara bırakması, iktisadi olgulara odaklanması gerektiğini vurgulayan Dr. Yalçın, Gümrük Birliği’nin modernleştirilmesinin her iki tarafın çıkarına olduğunu, bundan her iki tarafın da yararlanacağını kaydetti.

Norveç modeli tartışması

Avrupa’da birçok ülkede yaklaşan seçimler, yalnızca Gümrük Birliği’nin değil, Türkiye’nin tam üyeliğine alternatif modellerin de yoğun bir şekilde tartışılmasını beraberinde getiriyor. Bazı Avrupalı siyasetçiler, Türkiye’nin AB üyeliğinin artık giderek imkânsız bir hedef haline geldiğini ifade ederken, Gümrük Birliği'ni reforme ederek Türkiye ile yeni bir ilişkinin tesis edilebileceğini kaydediyorlar.  Bu siyasetçilerin gündeme getirdiği bir model de AB üyesi olmayan ancak Avrupa Ekonomi Alanı’nın bir parçası olan Norveç örneği.



Dr. Yalçın, Türkiye’nin AB’de ne şekilde yer alacağı tartışmasının çok fazla siyasileştirildiğine dikkat çekerken, “Avrupa Birliği, Brexit ve son olarak İtalyan referandumu gibi o kadar büyük sorunlarla karşı karşıya ki, Türkiye konusu zaman zaman iç siyasi sorunları örtmek için kullanılabiliyor” dedi.Dr Erdal Yalçın

Ifo uzmanı, “Ancak şu anda önemli olan ulaşılabilir hedefler belirlemek. Gümrük Birliği ivedilikle çözümlenmesi gereken sorun, buna odaklanılabilir. Türkiye de tam üyelik hedefinden bağımsız olarak Gümrük Birliği müzakereleriyle, kendisinin siyasi malzeme olarak kullanılmasını önleyebilir” görüşünü kaydetti.

Türkiye'yi bekleyen tehlike

Gümrük Birliği’nin neden güncellenmesi gerektiğini ise Dr. Yalçın AB’nin 8’i aşkın ülkeyle yürüttüğü serbest ticaret anlaşması görüşmelerini örnek göstererek açıkladı: “Türkiye’de son 15 yılda, dünya çapında lider konumda olan ve Almanya’daki arabalar için üretim yapan, otomobil yan sanayisinde ciddi bir büyüme yaşandı. Aralarında Almanya’dan Bosch’un da yer aldığı çok sayıda yabancı yatırım sözkonusu. Ancak örneğin AB-Japonya Serbest Ticaret Anlaşması uygulandığında, Japon ara mal ihracatçıları Türkiye pazarına da avantajlı bir şekilde ürünlerini sokabilecek. Oysa Türkiye’de üretilen mallar Japonya’ya gümrüksüz ihraç edilemeyecek. Bu çok ciddi bir sorun. Eğer Gümrük Birliği reforme edilmezse ekonomi dünyası büyük uyum sorunları yaşayacaktır. Bu sorun sadece Türk şirketlerini değil, Bosch gibi Türkiye’de üretim yapan Avrupalı yatırımcıları da olumsuz etkileyecek.”

Avrupa Ekonomik Topluluğu (AET)  ile Türkiye arasında 1963 yılında imzalanan Ankara Anlaşması, Türkiye’nin tam üyeliği öncesinde, geçiş aşamasında Gümrük Birliği’nin tesis edilmesini öngörüyordu. AB Ortaklık Konseyi’nin 6 Mart 1995 tarihli toplantısında kabul edilen kararla Türkiye, 1996 yılı itibariyle AB’nin Gümrük Birliğine dâhil oldu. Geçici olarak öngörülmüş olan bu sürecin bugün artık 21 yılı geride bırakması, tam üye olamadığı için AB’nin karar mekanizmalarında yer almayan Türkiye’nin, buna rağmen AB’nin üçüncü taraflarla imzaladığı ticaret anlaşmaları nedeniyle yükümlülük altına girmesi, Gümrük Birliğinin revize edilmesi ihtiyacını gündeme taşımıştı. AB, siyasi ilişkilerde yaşanan sorunlara rağmen Türkiye’nin en önemli dış ticaret ortağı olmaya devam ediyor. Türkiye’deki yabancı yatırımların yüzde 70’i AB kaynaklı. (Deutsche Welle)