Avrupa Alevi Birlikleri Konfederasyonu, Suruç katliamının ardından hükümetin gerçekte IŞİD’i değil muhalefeti hedef aldığını belirtti. Avrupa Birliği’ne çağrıda bulunan Aleviler, “Erdoğan’ın katliamlarını durdurun” dedi.

AABK imzalı açıklamada  şu görüşlere yer verildi.

  20 Temmuz 2015 tarihinde Sosyalist Gençlik Dernekleri Federasyonu´na (SGDF) bağlı gençlere yönelik, Suruç’taki Amara Kültür Merkezi’nin önünde bombalı saldırı gerçekleşti. Bu katliamda 32 genç yaşamını yitirirken, yüzün üzerinde insan yaralandı. Bu katliamı Erdoğan ve AKP’nin beslediği Işid üslendi. Işid’i bahane ederek operasyonlar başlatıldı.  Alevi toplumu olarak ölümler ve katliamlar üzerinden siyaset yapan bu zihniyetin yabancısı değiliz.



Edoğan’ın hedefi Işid değil, karşısında olan halk muhalefet güçleridir

Erdoğan ve AKP Işid islami terör örgütüne karşı sözde başlattığı operasyon gerçeği yansıtmamakta. Erdoğan ve AKP Hükümeti devletin tüm imkanlarını kullanmalarına rağmen 7 Haziran seçimlerinde istediği sonucu alamadı. AKP tek başına iktidar olma şansını yakalamayınca doğal olarak Erdoğan’ın „başkanlık sistemi“ suya düşmüş oldu. Başkanlık sistemi şansını kaçıran Erdoğan kendisine muhalefet eden Alevilere, Kürtlere, Sosyalistlere  karşı savaş ilan etti. Bu nedenle Erdoğan’ın hedefi Işid değil, karşısında olan ve onun kirli emellerine izin vermeyen halk muhalefet güçleridir. 

Erdoğan ve AKP savaş istiyor



Erdoğan başkanlık sistemini Türkiye anayasal sistemine getirmek için her türlü kirli oyunu oynamaktan kaçınmıyor. Türkiye’nin tekarar seçime gitmesi ve AKP’nin tek başına iktidar olabilmesi için her türlü senaryoyu oynamaya kararlı olduğunu açıkca gösteriyor. Böylece başkanlık sisteminin yolu açılacağını hesaplıyor. İnsanların ölmesi, ağır bedellerin ödenmesi diktatör Erdoğan için bir anlam teşkil etmiyor. O’nun tek derdi hırsızlığını ve katliamlarını kamufle etmekten, gündem değiştirmekten başka birşey değildir. Kendince bununda yolu bundan önceki diktadörler gibi savas çıkarmaktır.

Alevilerin İbadethanesi olan İstanbul Gazi Cemevine Erdoğan’ın polisleri acımasızca saldırıyor

Son üç gündür yapılan operasyonlarla önce Kürtlere yönelik başlatılan savaş ve siyasi tutuklanmalar, ardından sınır ötesi müdahaleler, sosyalistlere yönelik yapılan katliamlar ve son olarak Alevilere yönelik saldrılar başladı. Polis tarafından yapılan baskında katledilen Günay Özaslan’ın cenazesi üç gündür Alevilerin ibadethanesi olan İstanbul Gazi Cemevi morgunda zorla tutsak tutulmakta. Bir ibadet yeri olan Cemevi polis tarafından resmen üç gündür abluka altına alınmış durumda. Cenazenin defnedilmesine polis müsade etmiyor. Bu da yetmezmiş gibi devletin polisi tarafından Cemevine TOMA’larla tazikli su sıkılmakta ve yoğun gaz bombası atılmakta. Alevilerin canlısına olduğu gibi ölüsüne de saygıları, tahamülleri yok.


Aynen bundan tam 20 yıl önce 1995 tarihinde yine Gazi Mahallesinde polisin bizzat ateş etmesi sonucu onlarca Alevi ve devrimci kimliğine sahip mazlum ve suçsuz insan katledildi. Eğer bu operasyon bu şekliyle devam ederse yine 1995 yılında olduğu gibi birçok insanın katledilmesi yüksekle muhtemeldir. Bir devletin bir ibadethaneye haksız ve orantısız bir şekilde müdahale etmesini, saldırmasını kınıyor, kamuoyunun vicdanına havale ediyoruz. Herkesi empati kurmaya davet ediyoruz ve soruyoruz; böyle çirkin ve kabul edilemez bir saldırı ibadethane olan cami, kilise, sinagog ya da havraya yapılsaydı dünya kamuoyu nasıl davranır ve nasıl tepki ortaya koyardı? 

Sesleniyoruz: çok geç olmadan müdahale edin ve olabilme ihtimali yüksek olan katliamları durdurun. Aksi takdirde birçok mahsum ve suçsuz insan bir diktatörün kendi amaclarına ulaşabilmesi uğruna katledilecek.

Avrupa Birliği ve kamuoyu Erdoğan’ın katliamlarına artık dur demesi kaçınılmaz bir görev ve sorumluluktur !!!

Erdoğan ve AKP nihai amacına ulaşabilmek için Türkiye’yi bir savaşa, özelikle bir iç savaşa doğru sürüklemekte. Avrupa Birliği ve kamuoyu bu sürece mudahale etmediğinde, üstüne düşen görev ve sorumluluğu yerine getirmediğinde bu suçun ortağı olmuş anlamına gelmektedir. Çok geç olmadan Avrupa Birliği ve kamuoyunun bu konuda üstüne düşen görev ve sorumluluğu yerine getirmesini bekliyor, talep ediyoruz.