Sevgili okuyucular,




Geçtiğimiz günlerde Silivri de görülen 'Ergenekon terör örgütü' davası sonuçlandı. Kelli felli Generaller, Subaylar, sivil ve askeri bürokratlar, Türkiye tarihinde ilk defa rastlanan cezalara çarptırıldılar.


Türkiye Cumhuriyeti Devletinin Silahlı kuvvetlerinin bir önceki dönem başkomutanı olan, Genelkurmaybaşkanı İlker Başbuğ, 'terör örgütü mensubu olmak' suçlamasıyla müebbet hapis cezasına çarptırıldı.


Silivri de mahkeme heyeti Ergenekon, 'terör örgütü' davasında, Hükümeti devirmeye yönelik, 'darbe girişiminde bulunmak' suçlamasıyla açılan davada sona gelindi.
Mahkeme heyeti oy birliği ile, 'ergenekon terör örgütü' davasında yer alanların, 'terör örgütüne üye olmak, terör örgütü yöneticisi olmak' suçlamasına dayanarak, olağanüstü cezalar verdiler.


Genelkurmaybaşakanı İlker Başbuğ, 'terör örgütü yöneticisi' sıfatıyla, mahkeme heyetinin karşısına çıktı ve müebbet hapis cezasına mahkum oldu.


Türkiye de, her zaman gündemde olan bir gerçeklik vardır. Demokrasi herkese ve her zaman lazım olan bir realitedir. Hukukun üstünlüğü, adil yargılanma, adaletin demokratik olarak işlemesi tüm herkese lazımdır.


Son  otuz yılı aşkın süredir, 12 Eylül askeri faşist darbesi ile oluşan süreçte, Hukuk, adil yargılanma, adaletin demokratik olarak işlemesi sürekli olarak ihlal edilmekteydi. Sosyalistlerin, devrimcilerin, demokrasi mücadelesi verenlerin yargı süreçlerinde, Demokrasinin D'si, Hukukun H'si, Adaletin, A'sından bahsetmek dahi mümkün değildi. Bir de cabası olarak, işkence, kötü muamele, ölüm, intihar vakaları, Yargı makamları tarafınfdan doğal olarak karşılanmaktaydı.


Mahkemeler, işkenceye, kötü muameleye tabi kıllanları, sosyalistleri, devrimcileri, 'terör' suçlusu olarak algılayıp dalga geçmekteydiler.


Askeri mahkemelerin uygulamalarını hatırlamak dahi istemiyorum. 12 Eylül askeri faşist darbe döneminin uygulamalarını, onay makamı gibi davranan mahkemelerin, yargıçların tavırları hafızalarda tazeliğini korumaktadır.


Bugün bu uygulamalara, Mahkemelerin siyasi iktidarın yedeklemesi gibi davranmasını, 'yadırgayan' kelli felli Generaller, Subaylar kendilerine, 'terör örgütü mensubu' olma suçlamasını içlerine sindirememektedirler.

Darbeye, 'teşebbüs' seçilmiş hükümeti devirme, 'girşimi' suçlaması karşısında, hep birlikte ayağa kalkarak, ''Türk silahlı kuvvetlerinin paşalarının darbeci olmayacakları'' savı sürekli olarak gündeme getirilmektedir. Aslında bu davranış, düpe düz iki yüzlülüktür.


Ülkemiz Türkiye de, geçmişte darbeleri yapanlar başka ülkelerden ithal edilen Generaller tarafından mı yapılmıştır. Yoksa Türkiye'de, ilk defa mı darbe girşimi gerçekleşti?

Gelelim,  'terör örgütü' suçlamasına, bir ülkede Darbe yapmak suçm udur. Darbe suçu, yasalarda, 'terör suçu' olarak yer almakta mıdır. 

Evet yer almaktadır.


Peki 12 Eylül askeri faşist girşimi, bir darbe olarak tarihimizde yer almakta mıdır? Evet, 12 Eylül  askeri faşist darbesi, bir kara leke olarak yer almaktadır.
12 Eylül askeri faşist darbesinin Generaller çetesi ve çete reisi Kenan Evren, yasalarımıza göre, 'terör örgütü' mesubu ve yöneticisidir. Öyleyse, TSK mensubları paşalar da, 'terör örgütü' mensubu olabilirmiş.


Bugün Silivri de, yargılanan Generallerin ve Subayların önemli bir bölümü, gerçekten terör örgütü mensubudur. Terör örgütü mensubu olmak ve terör nedir? Kısaca açıklamakta yarar vardır.


''Terör ya da terörizm, siyasal, dinsel ve / veya ekonomik hedeflere ulaşmak amacıyla sivillere; resmî, yerel ve genel yönetimlere yönelik baskı, yıldırma ve her türlü şiddet içeren yolun kullanımı olarak tanımlanır.


Bir toplumda bir gurubun halkın direnişini kırmak için yarattığı ortak korku olarak tanımlanır. Genellikle siyasal nedenlerle, halkın gözünü korkutmak ve halkı yıldırmak için dehşet öğesini kullanmak olarak tanımlanır.


Dehşete düşürme, sürekli ve sistemli şiddet hareketleri, cinayet vb. faaliyetlerle korku uyandırma, yıldırma, sindirme yoluyla bir siyasi amacı gerçekleştirmeye yönelik silahlı propaganda yöntemi olduğu noktasında dünyada toplumlarda genel bir kabul vardır.''


Görüleceği gibi, Silivri'de yargılananların önemli bri kesimi, yukardaki tanıma uymaktadırlar. Genelkurmay başkanıda bu tanıma uygun, 'davranış ve girişimde' bulunmuştur.

Demek ki, Silivri savcılarının ileri sürdükleri iddianamede, Generallerin 'terör' suçunu yeterince işlemektedirler.


Bu yargılamada, kurunun yanında, yaşında yandığı gerçeğini yadsıyamayız.


Son söz; Genelkurmay Başkanları da, kelli felli Generaller ve Subaylarda, 'terör örgütü mensubu' 'terörist' olabilirmiş!


Ülkemiz Türkiye de, her şey istenilmese de yaşanabiliyor.


08.08.2013