Son günlerde yaşanan olaylar akıl alır gibi değil!

Akıl tutulması yaşıyoruz!

Ankara katliamı sonrası birileri „IŞİD`in öldürdüğü insan da, PKK`nın öldürdüğü insan değil mi?“ diye saçma sapan bir soru sorulabiliyor. Kimse cevabını vermiyor. Üç maymun pozisyonu alınıp kafalar kuma gömülüyor. Siyaset ölüler üzerinde yapılıyor.

Ekmek almaya giden çocukların kafalarına kurşun sıkılıyor. Haberi bile yapılmıyor. Minnacık bedenler evlerdeki dondurucularda bekletiliyor. İnsanın kanı dönüyor. Sorumlulardan tık yok!

Rojava’da yaşamını yitiren Aziz Güler’in cenazesi ailesine verilmiyor. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi`ne başvuruluyor, uluslararası merciler devreye giriyor. Sorumlularda tık yok! En ufak bir açıklama yok. Ölüler üzerinden intikam alınıyor.

Dersim`deki mezarlar saldırıya uğruyor, bir Cem Evi yer ile yeksan diliyor. Kimseden tık yok! Saldırının devlet güçleri tarafından yapıldığı söyleniyor. Devlet yapmadık diye bir açıklamada bulunmuyor! Kimseden tık yok! Mezarlara kim saldırıyor? Tık yok!

Öldürülen PKK-kadın gerilla çırılçıplak soyuluyor, bir diğeri askeri aracın arkasına bağlayıp sürüklenirken videosu çekiliyor. Video intikam çığlıkları ile YouTube yükleniyor. Ülkede tık yok! Herkesin üzerine ince bir ölü toprağı serpiliyor. Sokağa çıkma yasağı ilan edilen mahallelere tanklar bomba yağdırıyor. Ülkede hak hukuk yok, ölen öldüğüyle kalıyor.

Madımakta ölenlerin anısına yapılmış Karşıyaka Mezarlığı`ndaki Anıt Mezar kimliği belirsiz kişilerce tahrip ediliyor. Rum mezarlarına çirkin saldırılar yapılıyor. Can Yücel`in anıtmezarı saldırıya uğruyor. Ülkede tık yok!

Tüm bunlar akıl alır gibi değil!

Hızını alamayıp, öfkesini kontral edemeyenler, cenazelere, mezarlara saldırıyor, tahrip ediyor, yıkıyor, yerde sürüklüyor, işkence yapıyor…Ülkede tık yok!

Yaşananlar akıl alır gibi değil!

Bunlar çağın hastalığımı diye merak ediyorum.

Tarihin derinliklerine, gerilere bakmalı diye düşünüyorum.

Yaşanmış gerçeklilik anlaşılmadan, yaşanan gerçeklilik anlaşılmaz tezi üzerinden 1400`lu yıllara uzanıyorum. O zamanlarda da bugün yaşadıklarımıza benzer akıl tutulmaları olmuş mu? Merak edip araştırıyorum…

1418 yılında İzmir-Karabun`da başlayan Şeyh Bedreddin ayaklanması sonrası onbinler kıyımdan geçirilmiş. Hızını alamayanlar, at sırtında bir haftalık mesafedeki Battal Gazi Türbesi`ne saldırmış. Türbe'deki mezarları yerle bir etmiş. 1925 yılında Eskişehir`deki türbeyi ziyaret eden Alman Karl Wulzinger, yayımladığı çalışmasından öğreniyoruz bunları.

Bu noktada sözü Wulzinger`e bırakalım: „1418 yılında Şeyh Bedreddin Ayaklanması ile Seyyid Battal Gazi Tekkesi arasında tarihsel bir bağlantı vardır. 1418 tarihinde ayaklanma bahane edilerek Seyyid Battal Gazi Tekkesi büyük bir yağma ve tahribata uğramış. Tekkedeki tüm duvar yazıtları, mezar taşları, sanatsal eserler yerle bir edilmiş.“ Karl Wulzinger, 1416 yılında dervişlerin yaşadığı Seyyid Battal Gazi Tekkesi'nde meydana gelen tahribatın son olmadığını, 1826 yılında tekkeye ikinci saldırının gerçekleştiğini yazıyor.

1826 yılında ne olmuştu? 1826 yılında II. Mahmud Yeniçerileri ortadan kaldırken Yeniçeriler`in manevi dünyalarını besleyen Bektaşî tekkeleri de yağmalanmıştı. Bu tekkelerin arasında 1418 yılında yağmalanan Seyyit Battal Gazi Tekkesi de vardı. Seyyit Battal Gazi Tekkesi ile birlikte resmi tarihe “Vaka-i Hayriye” (Hayırlı Olay) olarak geçen olayda, sayıları 700`u bulan Bektaşî tekkelerindeki mezarlarının tahrip edildiğini öğreniyoruz.

Kısa bir süre önce Alman bir tarihçi Friedrich Giese`nun Osmanlı üzerine bir makalesini okumuştum. Giese, “Osmanlı İmparatorluğu”nun Kuruluşunda Köken Sorunu” başlıklı makalesinde Osmanlı`nın kuruluşundaki sorunları irdeliyor ve başlarda çok sesliliğin, çok renkliliğin Sultan Selim sonrası Ortodoks Sünniliğin kabullenilmesiyle birlikte ortadan kalktığını yazıyor. “Tarihçilerin şeyhi” olarak bildiği Halil İnalcik, verdiği son röportajında “Tarih bilmek bugünü ve geleceği doğru yorumlamakta bize yardım eder” diyor ve günümüzde yaşanan sorunların kökenlerini Osmanlı`nın “Sünni” idelejiyi kabullenmesinde aramalı diye bir düşünce belirtiyor.

Maalesef yaşanmış gerçeklilik bize günümüzde yaşanan sorunların derinlerde olduğunu anlatıyor.