Elele tutuşabileceğimiz, saçlarını okşayabileceğimiz, hoşgörülü seveceğimiz ilişkilerimiz yok. Farklılığın zenginliğine tahammülümüz yok.

Yaşamın temel sorunu olan demokrasi de eksiklerimiz devam ediyor. İnsana dair anlatılanlar, anlatamadıklarımız bizim hikayemiz. Bütün çelişkimiz doğru diye sarıldıklarımızla hesaplaşamıyoruz.  Kendimizle yüzleşmemizin ipuçlarıyla buluşamıyoruz. İnsanı anlamayı ve yorumlamayı, kavramlarımızı alıntılarımızı temize çekmenin olanağını bulamıyoruz. Kavratılan alışkanlıklarımızdan kurtulamıyoruz. Duygularımızı, vicdanlarımızı sorgulayamıyoruz.

Demokrasi’nin ne menem bir şey olduğunu  içinde yaşadığımız ilişkilerde temize çekemiyoruz. Hayatımızı değiştirecek referandumda Hayır oyu diyenleri sokakta evire çevire döven polisleri seyrediyoruz. Referandumda Evet-Hayır oylaması için sokakta yaşananlar ortadır. Hayır’cıların sıkıntılarını ve onlara yapılan insanlık dışı uygulamaları hep birlikte görüyoruz ve yaşıyoruz. Devlet kanalı TRT’nin tek yanlı „Evet“ programlarını görüyoruz ve seyrediyoruz. TRT  „evet“ oyu reklamını gösteriyor. Acaba „Evet“çilerden reklam parası alınıyor mu? Alıyorsa ne kadar aldığını açıklayabiliyor mu? Çünkü TRT‘de Hayır’cıların reklamı yoktur. Neden? Niçin? Hayır’cıların reklam verecek parası mı yoktur. TRT’de ki tartışmalarda konuşacak ya da katılacak ve neden Hayır diyorum diyebilecek  insan mı yoktur?

„Evet“çilere gelince miting alanları serbest, TRT’de propaganda yapmak serbest, Afiş,bildiri dağıtmak serbest ama Hayır’cılara gelince her şey yasak oluyor ve bunun adı da demokrasi oluyor!

Tüm bu haksızlıkları birlikte yaşıyoruz, birlikte görüyoruz.  Bu haksızlıkları görmeyen insanda  insani ve vicdani duygu olabilir mi? Halklar arasında kindarlığı kini ve nefeti geliştirenler görülmek istenmiyor. Neden?. Niçin? Hayır‘cılara polis saldırıyor? Neden? Niçin?

MHP içinde Hayır‘cılara tekme tokatla, taş, sopayla saldıranlar da demokrasi var diyor.

AKP iktidarı devletin maddi olanaklarıyla referandum çalışmaları yapıyor. Bunlar da demokrasi var diyor. Dün Demokrasi’ye kötü diyenler bugün demokrasi kavramına sarılıyor. İşin acı yanı demokrasinin ve faklılığın düşmanları, demokrasi kahramanı ilan ediliyor. Peki kendi gibi düşünmeyen gazetecileri, yazarları, öğretmenleri, akedemisyenleri işten atanlar, parti başkanlarını, belediye başkanlarını cezaevlerine tıkanlar kimler?. Hayır standlarına saldırılar düzenleyenler kimler? Referanduma Hayır diyen partilere seçimden dolayı var olan haklarını kısıtlayanlar, vermeyenler kimler? Yasakalamaların ve baskıların adı ne zamandan beri Demokrasi oluyor. Kindarcılar içi boş sözlerle yalanla dolanla demokrasiyi ağızlarına alıyor. Demokrasi’nin anlamını merak etmeyenler ne kadar çok acı veriyor. 

Trajikomedi: Avrupa'da "Evet" oyu kulananlar, Türkiye'yi bu kararlarıyla daha çok uzaklaştırdıklarını ve izole ettiklerini farkında bile değiller..


Avrupa’nın Laiklik anlayışından yararlanan islamcıların Avusturya’da 270 camisi var. Avrupa genelinde karşımıza çıkacak rakamı bir düşünün. Hz İsa'nın Paskalya bayramı öncesi Mısır/Kahire’de Kiliseye bombalı saldırıyı kınayamayan kimlerdir? İslam dininin barış dini olduğunu söyleyenler bu terör saldırısını ne sokakta ne de camilerde protesto etmiyor. Neden? Niçin? 

Avrupa’da ırkçılar bir caminin duvarına gamalı haç yaptıkları zaman yeri göğü inletiyorlar. “Irkçılar yine devrede, camiye çirkin saldırı, ırkçı nefretlerini gösterdiler” diye teşhir ediyorlar. (tabi ki ırkçı saldırılar nerede olursa olsun teşhir edilmelidir. Irkçılığı teşhir etmek insanlık görevidir. Ama Kahire’de ki dinci ve ırkçı saldırı da teşhir edilmelidir. Şengal’de Ezidilere yapılan ırkçı saldırılarda teşhir edilmelidir. Şii ya da Sunni camiler bombalandığı zamanda vicdani duygularla haraket edilmelidir.)

Evetçiler; demokrasi kültürü içinde, sosyal devlet de  yaşarken, anne ve babalarına, akrabalarına ve yakınları için yaşam kalitelerinin düşmesi için evet oyu kullanıyorlar. 
 

Referandum'da "Evet" çıkarsa, Türkiye/Avrupa ilişkileri daha da kötüleşecek. Avrupa ile arasında iş ve çalışma koşullarında çok ciddi sorunlar yaşanacak. Turist vizeleri, aile birleşimleri ve oturum vizeleri daha da  zor olacak. Avrupa’da “Evet” oyu verenler, Avrupa da yaşayan göçmenlerin geleceğini karartacaklarının reklamını yapıyorlar. Avrupa’yı “Nazi”likle suçlayanların yarattığı kırılmalar görülmek istenmiyor. Avrupa’da yaşayan “evet”çiler  sorun çıkartmadan, duble yollarla övünenlerin yanına gitmeyi de düşünmeliler. Hazırlıklarını da unutmasınlar.


AKP li bakanlar Devletin parasıyla “Evet “propagandası yapmaya gelmesi haksızlık değil mi? AKP’li Bakanlar devletin olanaklarıyla Avrupalı Türkleri mağdur etti. Yaratılan kriz sonrası Avrupalı Türkler isteyerek ya da istemeyerek işlerinden olanlar oldu, AKP iktidarı ile Avrupa ülkeleri arasında restleşmeler daha kötü sonuçlar doğuracak. Yeni Yabancılar kanununun hazırlanmasına vesile olacak. Kendileri isteyerek gitmezlerse, Tayyip Erdoğan’ın “Nazi devletleri”(!) diye suçladığı devletlerle evetçiler hesaplaşacak. Nazi suçlaması öyle basit bir suçlama değil. Avrupa devletleri bunu uluslararası mahkemeye götürebilir. Evetçi Türkler kendilerini kovdurtmak için Avrupa’yla sorun çıkartan Bakana Avrupa’nın Fatih’i (!) diye sarılıyor. Ama Avrupa’da yaşayan 5 milyondan fazla emekçi mağdur edilmek isteniyor.

Osmanlı kıyafetleriyle „Evet“ oyu pozu verenler hemde „Gavurun“ ürettiği teknolojiyle poz veriyorlar. Avrupa da yaşamasına rağmen „ ekmeğini yediği, karnını doyurduğu Avrupa’lıya „Gavur“diyorlar. Oysa bunlar Türkiye de Almancı diye soyulurlar, soyulacak kazlar geldi diye alay edilirler, Hevesle geldikleri Türkiye’de mağdur edilirler, gelen çarpar giden çarpar.

 Avrupalı Türkler Avrupa’da da göçebelik sıfatından hiç kurtulamadığı için ne uyum sağlıyabiliyor ne de diyalog kurabiliyor. Evetçi Türkler, Diyalog ve iletişim sorunundan dolayı 40 yıl yaşadığı ülkenin dilini öğrenmez, kendini bilmez ama kendi zavallılığını kanıtlamak için Avrupalıya „Gavur“ diye bağırır. İşte bunlar ekmeklerini burda kazanırlar ama kafaları „Reisimiz beş çocuk yapın dediğinde yaparız haaa" diyenler...

Düşünşenize; Birlikte yaşadığı ülkenin insanlarına saygısı olmayanlar, sokaklarda kaba saba, küfürlü konuşuyor. Kadınlara her türlü hakareti yapıyor. Ağızlarında “Gavur”u düşürmüyor. Avrupa’da islam ve Kur’an yok diye kiliselere yarasa evi diyor. Sosyal devlet olanaklarından yararlanan “Evetçiler”..(sosyal yardımla yaşamını sürdürenler) işsizlik parası alıp ama kaçak olarak çalışıyorlar, işçi bulma kurumlarını işsizim diye dolandırıyorlar. Yoksulum diye kira yardımı alanlar, aylık gelirim az diye hastahane ve ilaç parası ödemiyen bu insanlar Referendumda oyum “Evet” diye Osmanlı kıyafetleri ile poz veriyorlar. “Gavura vurur gibi bastım mühürü“ diyenler malesef Avrupa’da yaşıyorlar. Peki bu insanlar “Evet” çıkarsa  Kutsal Vatan topraklarına dönüp orada yaşayacaklar mı?

Nitelik ve durumları birbirine büsbütün aykırı olan zıt karşıtlığı sergilemek ancak bu kadar olabilir Trajediye özgü bir görüntüyü acı verici bir durumu  komediye özgü yöntemle sergiliyorlar

Avrupa’da çıkartılan suni krizin mağdurları kimler?