Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron'un, seçim kampanyasında yer alan ve son terör saldırılarıyla hızlanan yasa tasarısı, ülkedeki tüm din temsilcileri tarafından, "dinin vesayet altına alındığı" sözleriyle eleştirildi.

Meclis görüşmeleri, "bu yasa tehlikeli ve aptalca" diyen radikal sol parti lideri Jean Luc Melenchon ile İçişleri Bakanı Gerald Darmanin'ın sert tartışmasına sahne oldu.

Genel Kurul'da yasayı sunan Özel Komisyon Başkanı François de Rugy, "Yasayla herhangi bir dini hedef almadıklarını, Cumhuriyet değerlerini tanımayan, din adına ayrılıkçı propaganda yürüten hareketlerle mücadele etmek istediklerini" söyledi. De Rugy, "Umarım Cumhuriyet değerlerini koruma hedefi bizi birleştirir" diyerek, diğer gruplardan tasarıya destek vermelerini istedi.

"TEHLİKELİ BİR METİN"

Ancak radikal sol La France İnsoumise Hareketi’nin lideri Jean Luc Melenchon, yasayla Müslüman toplumunun incitildiğini belirterek, "Bu yasayla özgürlükler sınırlandırılıyor. Cumhuriyet değerlerine bağlılık için sözleşme imzalatılması hem tehlikeli hem de aptalca. Cumhuriyet değerleri bunun çok ötesinde garanti altındadır. Katolik Kilisesi bu yasaya karşı, Protestanlar ve Yahudiler de eleştiriyor. Bütün din adamlarının açıklamalarına bakın. Din ve siyaset arasındaki ayrım, devlet ve kilise ayrımı çok değerli. 1905 yasası çok nettir, devlet din işlerini organize edemez. Fanatikler, teröristler, her zaman vardı. Bunlarla cumhuriyet mücadele eder. Binlerce COVİD vakası varken, küresel ısınma varken, ülkede 10 milyon yoksul varken, bize bunları mı tartıştıracaksınız? Bunlar 1905'te tartışıldı, tarih bize öğretti. Yeniden başlamayalım. Protestanlara ve Yahudilere karşı yüzyıllar süren savaş yetmedi mi? İran gibi kıyafet polisi mi kuracaksınız? Bütün bunlar saçmalık. Evet türban kadının boyun eğmesinin sembolü diyelim, bununla ideolojik olarak mücadele edelim, ama bunu kıyafet polisi ile yapmayalım. Bu metin hiçbir işe yaramayan, tehlikeli bir metin" dedi.

Amerika'nın Sesi'nden Arzu Çakır'ın haberine göre, İçişleri Bakanı Gerald Darmanin, Melenchon'un eleştirilerine, "Benim dedem de dua ederdi cumhuriyete saygı duyardı. Düşüncelerinizde önemli bir sapma görüyorum, artık ipin ucunu kaçırmış görüyorum sizi. Ülkemizde politik İslam’la, toplumculukla, cumhuriyet değerlerine karşı çıkan bir yükseliş olduğunu herkes görüyor, bir siz görmüyorsunuz" yanıtını verdi.

GÖRÜŞMELER İKİ HAFTA SÜRECEK

Geniş bir yelpazede hazırlanan 51 maddelik "Cumhuriyet değerlerine saygıyı güçlendirme” yasa tasarısı üzerindeki görüşmeler 2 hafta sürecek. Yasayla, tüm dini kurumların ibadetlerine, günlük yaşamına da yansıyacak değişiklikler getiriliyor. Fransız Anayasası'nın temel taşlarından 1905 tarihli Laiklik Yasası, Dernekler Yasası; imamların eğitimi, ibadet mekanlarının yönetimi, evde eğitim, zorunlu eğitim yaşı, özel okullar, kamu hizmetinde tarafsızlık, sosyal medya üzerinden nefret suçu, yerel yönetimlere vali denetimine kadar pek çok alanda, "politik ya da radikal İslam’ın toplumu etkilemesine son vermek" amacıyla değişiklik öngörüyor.

İktidar, kendi partisi içindeki kırılma ve bölünmeleri de engellemek için "üniversitelerde türban yasağı" gibi tartışmalı konuları kapsam dışında bıraktı. Ancak yasa metnini, hem "fazla yumuşak" bulan sağ muhalefet, hem de "Müslümanlar’ın rencide edildiğini" savunan sol partiler sert eleştiriyor. Sağ partiler, yasanın daha da sertleştirilmesinden yana. Genel Kurul'da görüşülmek üzere yasa tasarısı üzerinde 2 bin 650 değişiklik önergesi verildi. Ana muhalefetteki merkez sağ parti Cumhuriyetçiler (Les Republicain) aşırı sağ Ulusal Bütünleşme Hareketi (Rassemblement National), "İslamcı İdeolojiyle Mücadele Yasası" adında bir karşı teklif hazırladı. Cumhuriyetçiler de, kendi alternatif yasa teklifini sunacaklarını açıkladı.

TÜM DİNLER ELEŞTİRİYOR

Ancak yasa metninde genel kapsamlı ifadeler içeren tasarıya Müslüman, Hıristiyan ve Yahudi din adamlarından ortak uyarı geldi. Din adamları, devletin "dini kurumları denetim altına alan" bir tasarı getirdiğini, 1905 Laiklik Yasası'nda yapılan değişiklikle, idari polise geniş denetim, valiliklere ise baskı yetkisi verildiğini dile getiriyorlar.

Fransa Baş Hahamı Haim Korsia, Le Figaro gazetesine yaptığı açıklamada, "Bütün dinler, İslam dahil, radikal İslam ile mücadele konusunda hemfikir. Ama son derece genel bir dille yazılan bu yasanın diğer dinler üzerindeki ikincil etkilerine dikkat etmek gerekir. Özellikle, başından beri Cumhuriyet değerleri ile örnek bir şekilde uyuşan dinler, kazanılan özgürlükleri neden radikal İslamcı grupların hatası yüzünden bu kadar pahalı ödesin" dedi.

Din adamları, "bir dini mekanın tanınması konusunun valiliklere bırakılmasının şok edici bir gerileme" olduğunu savunuyor. Din adamları, Cumhuriyetçi Taahhütler Sözleşmesi'nin ciddi çekinceler içerdiğini, böyle bir metnin "keyfi tüm yorumlara açık olduğunu" vurguluyorlar. Ayrıca bir ibadet mekanının kapatılması kararının "yargıdan alınıp, valilik gibi idari bir makama verilmesinin de büyük endişe kaynağı" olduğunu dile getiriyorlar.

Hıristiyan dini temsilcileri, özellikle "evde eğitime sert sınırlama" getirilmesine karşı çıkıyor ve "devletin, ebeveyn haklarını çiğneyerek, eğitim veren tek makam olduğunu iddia edemeyeceğini, özel karakterdeki okulların bu özelliklerine saygı duyulması gerektiğini" söylüyor.

Fransa Katolik Kilisesi Piskoposu "ılımlı bir din adamı" olarak bilinen Moulins-Beaufort da tasarıyı sert eleştirdi. Piskopos, "Radikal İslamcılar’ın projelerini gerçekleştirmelerini önlemek için yeni araçlar elde etme yolunda, devlet kontrolleri artırıyor ve bu dinler için yeni bir vesayet örgütlüyor. 1905 Laiklik Yasası’yla getirilen dengenin önemli ölçüde değiştiğini görmekten ve idari polisin gücündeki önemli artıştan da endişe duyuyorum. Laiklik Yasası bir özgürlük yasasıdır. Bu tasarı ile bir kontrol, polis ve baskı kanununa dönüşme riski var" dedi.

Katolik Kilisesi'nin eleştirilerine, Protestan ve Evanjelik kiliseleri de destek verdi. Fransa Protestan Federasyonu Başkanı François Clavairoly, "105 yıldır bu rejimle barış içinde yaşayan bizlerin özgürlüklerine de dokunuluyor. Yasa çıktığından bu yana asla bu yapılmadı" dedi.

"TÜRBAN ADIMI" GERGİNLİĞİ

Hükümetin hazırladığı yasa tasarısıyla, dini derneklerin denetimi, dini eğitim, finans kaynakları ve kadın-erkek eşitliği gibi pek çok konuda yeni düzenleme getiriliyor. Ancak, tasarının Meclis Genel Kurulu'ndaki görüşmelerinde en çok "türban yasağı" tartışması yaşanması bekleniyor.

Yasanın en çok öne çıkan maddeleri, devletin tarafsızlığı ilkesini güçlendiren madde. Kamuda türban tartışmasından hareketle getirilen yasanın birinci maddesiyle, yalnızca kamu çalışanları için değil, kamu için iş yapan özel şirket çalışanlarının da dini açıdan tarafsızlığını şart koşuyor.

Derneklere devlet yardımı için zorunlu hale getirilen "Cumhuriyetçi Taahhütler Sözleşmesi" de tartışma yaratması beklenen bir başka düzenleme.

Yasa metninin 2. maddesiyle, yerel yöneticilerin, oy kaygısıyla, "dini derneklerin taleplerini yerine getiren kararları vali denetimi altına" alınıyordu. Tasarının ilk halinde, "Vali, isterse belediye başkanının dini derneklere salon verme, finans yardımı yapma gibi kararlarını" iptal edebilecekti. Ancak belediye başkanlarının öfkeli eleştirileri üzerine, valilere yalnızca, "belediye başkanlarının dini derneklerle ilgili kararlarında hakime başvurma yetkisi verme" şeklinde değiştirildi.

Derste Hz. Muhammed karikatürü gösterdiği gerekçesiyle başı kesilerek katledilen tarih öğretmeni Samuel Paty olayı da yasada geniş yer buldu. Bu olaydan hareketle, kamu çalışanlarının güvenliği için 3 yeni suç tanımı getirildi. Öncelikle bir kamu çalışanını “korkutma, tehdit etme ya da şiddet uygulamaya” ceza verilmesi benimsendi. Komisyonda eklenen bir önerge ile "öğretmenlere karşı işlenen suçlarla" ilgili özel bir madde eklendi. Görevini yapan öğretmene "hakaret ve baskı da" cezai suç kapsamına alındı. Son olarak, Samuel Paty olayında olduğu gibi, “bir kamu görevlisini sosyal medya ya da başka yollarla tehdit etme, fiziksel bütünlüğünü, kendisinin ve ailesinin yaşamını tehlikeye sokacak, eşgalini ve yerini gösteren paylaşımlarda bulunmak da" suç kapsamına alındı. Yalnızca kamu görevlilerine değil, böyle bir saldırı ya da hedef gösterme tehlikesiyle karşı karşıya olan herkese koruma sağlanması da yasa tasarısında yer aldı.