Erdoğan nasıl gider sorusu, Erdoğan’ın yönetiminden memnun olmayan herkesin cevabını aradığı en güncel ve en yakıcı soru. Tam ve kesin bir cevap verebilmenin zorluğu, bütün cevapların tartışılabilirliğine ve spekülasyona yol açıyor. Buna rağmen demokrasi ve özgürlük için mücadele edenler, o sorunun cevabının en doğru şekilde verilebildiğini göstereceklerdir.

Bundan önceki iki yazıda Erdoğan’ın nasıl gitmeyeceğine dair belirlemeleri paylaşılmıştı. Erdoğan seçimle gitmeyecek, yapılacak seçimlerle gitmemesini sağlama alacak şekilde düzenleyecek veya seçimleri erteleyecek, iptal edecek. Yani ne yapıp edip seçimleri kaybetmeyecek. Aynı şekilde Erdoğan’a karşı darbe yapabilecek kimse de kalmamış durumdadır. O nedenle Erdoğan darbeyle de gitmeyecek.

Bu durum Erdoğan’a razı olmamız gerektiği anlamına gelmez. Tam tersine zaten Erdoğan’ın gitmesinin şifreleri bu itirazdan saklıdır. Erdoğan gidecek çünkü toplum onu kabul etmiyor, bu birincisi. İkincisi Erdoğan’ın gitmesini isteyen güçler örgütlüdür. İşte HDP ve benzeri örgütlülükler. Üç bu örgütlülükler her ne kadar ciddi zayıflıklar da taşısalar yine de önemli bir mücadele yürütmektedirler. Bu basit bir gerçeklik değil, tam tersine sonucu kökten değiştirecek olan bir durumdur.

Bir yerde haklı bir mücadele varsa ve bu mücadele örgütlü bir mücadeleyse ve bu mücadele bastırılamıyor ezilemiyorsa orada kazanmak doğal sonuçtur. Bunu nedeni çok açıktır. Tarih, örtülenmiş halkların haklı mücadelesinin eninde sonunda kazandığını gösteren sayısız örnekle doludur.

Peki Erdoğan nasıl gidecek? Esasında bu sorunun en doğru cevabı ne yazık ki en son akla gelen cevap olmaktadır. Erdoğan halkın örgütlü ve kararlı mücadelesiyle gidecek desek, hemen itirazlar gelecek. En başta cevabın somut olmadığını, genel ve soyut olduğunu söyleyecekler.

Halbuki tam tersine en somut ve en gerçekçi en çok duruma uygun olan cevap budur. Toplumun yoksulluktan dolayı, demokrasinin olmamasından kaynaklanan yaşam normlarının değiştirilmesi ve daralmasından dolayı biriken öfkesi örgütlü mücadelenin ortaya koyacağı dirençle açığa çıkacak ve patlayacaktır. Diktatörler kitlelerin rızasını alarak iktidarlarını sürdürmemektedirler. Diktatörlerin yaptığı devlet mekanizmasının olanaklarını kullanarak algı üretmek ve zorbalık yapmaktır. Bunları birincisinde kullandıkları medya yoluyla yaydıkları yalanlarıyla örgütsüz kitleleri aldatmaktadırlar. Baskı ve zorbalık yöntemiyle de yine örgütsüz kitlelerde kaygı ve korku yaratarak onları teslim almaktadırlar.

İşte Erdoğan’ın yıkılmasını sağlayacak olan gerçeklerin şifresi bu bilgilerde bulunmaktadır. Erdoğan’ın devasa bir yalan makinası var ama kitleleri aldatamamakta söylediği bütün yalanlar ellerinde patlamaktadır. Kimse Erdoğan’ın havuz medyasının söylediği hiçbir şeye inanmamaktadır. Erdoğan’ın bütün baskı mekanizmaları beş yıldan beri Türkiye tarihinin en hukuksuz en keyfi en büyük en çeşitli en kanlı en sistemli ve en sürekli baskılarını zorbalıklarını yapmaktadır. Ancak beş yıl boyunca aralıksız devam eden bu baskılara rağmen hiç kimse Erdoğan’a boyun eğmedi hiç kimse teslim olmadı. Toplumun örgütlü olan hiçbir kesimi boyun eğmedi.

İşte bu durum Erdoğan zorbalığında kurtulmayı sağlayacak olan yolu ve yöntemi çok açık bir biçimde ortaya koymaktadır. Yapılması gereken sadece ve sadece kararlılıkla örgütlenmek ve direnmektir. Yapılanın sonucunda ne olduğuna bakmadan bir kez daha direnmek bir kez daha örgütlenmektir.

Peki tam olarak nasıl olacak bu iş? Öncelikle her kes her birey ve her kurum görev ve sorumluluklarını harfiyen yerine getirecek. İşinde sosyal yaşamında fedakârlık yaptı bugüne kadar sonsuz fedakârlıkların sonsuz bedellerin sonucunda bu günlere gelindi. Ama o fedakârlıkların o bedellerin karşılığının aşılacağı bu günlerde ihmallik rehavet bugüne kadar yapılanların berhava olmasına tüm kazanımların kaybolmasına yol açmasını istemiyorsak biraz daha emek biraz daha çaba biraz daha fedakârlık göstermek zorundayız. Herkes her birey kurumlarına gözünün nuru gibi sahip çıkacak koruyacaktır.

Örgütlerimize sahip çıkmak bunları büyütmek her alanı her imkânı her fırsat ve imkânı sonuna kadar değerlendirerek ortaya konacak olan direniş Erdoğan zorbalığının sonunu getirecektir. Bunun dışında yol ve yöntemlerle Erdoğan’ın gidebileceğine dair bütün öngörüler sadece hayal olarak kalacaklardır. Üstelik Erdoğan’ın bu gidişi belirsiz bir gelecekte değil, yaşadığımız günlerde gerçekleşecektir.

Bütün bu örgütlenmelerden ve direnmelerden sonra ne olacak? Mesela bir Gezi’nin olmayacağını kim ileri sürebilir? Ya da tarihimizde yaşanan 15-16 haziranın. Veya Kürdistan da bir serhildanın olmayacağını ileri sürebilir miyiz?

Belki de tarih bizim önümüze bir devrim şansı getirmiştir. Kürdistan da başlayan ve devam eden devrimin yaratacağı olanakları ve sonuçları neden hesaba katmıyoruz. Aslında Erdoğan’ın bu baskılarıyla halkları bir devrime muhtaç ve mecbur ettiğini düşünmek için fazla nedenlerimiz var. O halde Erdoğan’ın gitmesini isteyenler bir devrim yapma perspektifi ve ruhuyla ve dolayısıyla daha zorlu bir mücadeleye daha net, daha kararlı, daha güçlü hazırlanmalıdırlar.

Tarih bizi bir devrimi yapmaya ve yaşamaya mecbur etmişse, bize de ne mutlu demek ve buna uygun bir pratiği ortaya koymak düşer.