Tıpkı Recep Tayyip Erdoğan'ın bugün temel insan haklarını ve en basit hukuk kurallarını ayaklar altına alan uygulamaları gibi, 52 yıl önce de dönemin başbakanı Süleyman Demirel de baskı, tertip ve komplolarda ölçüyü iyice kaçırarak 1971 faşist darbesinin zeminini hazırlamıştı.

İstanbul Teknik Üniversitesi öğrencisi Vedat Demircioğlu'nun polisler tarafından katledilmesi üzerine 30 Temmuz 1968 tarihli Ant'ta yazdığım "Faşizmin ayak sesleri" başlıklı yorumda şöyle diyordum:

"AP iktidarı, nihayet maskesini atmış ve gerçek çehresi bütün iğrençliğiyle ortaya çıkmıştır. Bu, Türkiye'nin bağımsızlığı ve vatandaşlarının insanca yaşaması için savaşan vatan çocuklarını öldürtecek kadar gözü dönmüş, kanunsuz ve zorba bir iktidardır. Binbir tahrike başvurarak kitleleri sokağa dökmek, birbirine kırdırmak, ondan sonra da memlekette huzuru sağlama gerekçesi altında kanlı bir teröre gitmek hesabı peşindedir. İktidar kanlı imha planını uygulamak için iki kuvvete dayanmaktadır: Polis ordusu ve irtica ordusu... Ancak teröre doğru bu dolu dizgin gidişin AP iktidarının da kontrolunu aşması ve bir faşist darbeye zemin hazırlaması da uzak ihtimal değildir."*

Tıpkı bugün olduğu gibi iktidarın emir ve kontrolü altına girmiş olan savcılar bu yazı üzerine hakkımda "devletin emniyet ve muhafaza kuvvetlerini tahkir ederek Türk Ceza Kanunu'nun 159. maddesini çiğnediğim" gerekçesiyle derhal dava açmıştı.

İstanbul 5. Ağır Ceza Mahkemesi 20 Haziran 1969 tarihli duruşmada beni bir yıl hapse ve 6 ay Balıkesir'de sürgüne mahkum etmişti.

O tarihte çeşitli yazılarımdan dolayı sivil mahkemelerde hakkımda açılmış 23 dava vardı ve toplam 46 yıla kadar hapse mahkum edilmem isteniyordu. O tarihten sonra hakkımda ve İnci başta olmak üzere benimle birlikte Ant'ta mücadele veren arkadaşlar aleyhine açılan davaların sayısı hızla artacak ve istenen cezalar yüzlerce yılı bulacaktı.

Bunlara ek olarak 1967 yılında ABD'nin Doğu Anadolu'ya atom mayınları döşeme projesini açıkladığım için dönemin faşist genelkurmay başkanı Orgeneral Cemal Tural'ın emriyle "vatana ihanet" iddiasıyla açılan ve 7 yıl hapsim istenen dava da İstanbul 1. Ordu Askeri Mahkemesi'nde devam ediyordu.

Bu, sıkıyönetim ilanından ve 12 Mart darbesinden önce bir gazeteci hakkında askeri mahkemede açılmış olan ilk davaydı.

Demirel'in hazırladığı zemin üzerine önce 15-16 Haziran 1970 işçi direnişinden sonra kurulan sıkıyönetim askeri mahkemesinde, 1971'de de 12 mart faşist darbesinin ardından İstanbul, Ankara, Diyarbakır gibi kentlerde kurulan sıkıyönetim askeri mahkemelerinde yüzlerce gazeteci, bilim insanı, sanatçı, işçi ve gençlik lideri yargılanarak ağır hapis cezalarına mahkum edilecek, Deniz Gezmiş,Yusuf Arslan ve Hüseyin İnan idam sehpasında katledilecekti.

Bu zemini hazırlayan Süleyman Demirel ise başbakanlıktan ayrıldıktan sonra Meclis'te askerin dayattığı tüm baskı yasalarını ve uygulamalarını destekleyecek, Meclis'te Deniz'lerin idamına oy verecek, sonraki yıllarda da yine defalarca başbakan, hattâ cumhurbaşkanı olacaktı!

*Yazının tam metnine aşagıdaki linkten erişilebilir:
https://www.info-turk.be/Yorum83.jpg