Türk Girişim ve İş Dünyası Konfederasyonu (TÜRKONFED) tarafından düzenlenen 35'inci Girişim ve İş Dünyası Konseyi Toplantısı Bursa'da Almira Otel'de yapıldı. Toplantının açılışında konuşan Gümrük ve Ticaret Bakanı Hayati Yazıcı, önlerinde muazzam bir proje bulunduğunu, bunun da Anayasa olduğunu dile getirdi. Bugüne kadar 5 Anayasa yapıldığını hatırlatan Bakan Yazıcı şöyle konuştu:

"İlk defa böyle bir ortam var. Genel seçimler öncesi bütün siyasi partiler bu konuda vaatte bulundular. Ondan öncede sivil toplum kuruluşları ittifak ettikleri konuların başında 82 Anayasası'nın değiştirilmesi vardı. Düşünceleri farklı, zıt da olsa da, bu Anayasa'nın değiştirilmesi konusunda bir ittifak var. İnşallah meclis o yeni Anayasa yapmasını sağlar" diye konuştu.

Türk Ticaret Kanunu ile ilgili değerlendirmelerde de bulunan Yazıcı, insan odaklı çalıştıklarını belirterek, ticaret erbabının hayatını kolaylaştırmak, şeffaflık, sağlamlık konusunda ticaret yaşamını rahatlatmayı hedeflediklerini kaydetti. Mevcut kanunun 55 model olduğunu dile getiren Yazıcı, değişen dünyada Türk sanayicisinin böyle bir araçla mücadele edemeyeceğini söyledi. Türk Ticaret Kanunu ile ilgili olarak yaklaşık 40 uzmanın 11 yıldır çalıştığını ifade eden Yazıcı, "Türk ekonomi hayatının içinde aktif rol oynayan hemen herkes katkı verdi. Bütün siyasi partilerin ittifakıyla seçimlerden önce mecliste yasalaştırıldı" dedi.

'ÇALIŞMAYI DÜN BİTİRDİK'

Kanunda bazı değişiklikler ve eksiklikler olduğunu söyleyen Yazıcı, uygulanma sürecinin ötelendiğini kaydetti. Kanunun 2011 yılında hiç konuşulmadığına dikkat çeken Yazıcı, konunun bazı yazarların yazıları sonucu 2012 yılının başından itibaren gündeme geldiğini dile getirdi. Konuyla ilgili bazı değişiklikler yapıp 10 bölgede toplantı düzenlediklerini de açıklayan Yazıcı, Bakan Yardımcısı'nın da desteği ile çalışmayı dün bitirdiklerini ifade etti.

Taslağın önümüzdeki haftaya kadar parlementoya gideceğini açıklayan Bakan Yazıcı, aldıkları eleştirilerde, şirketten borç para alabilme, internet sitesi içinde bazı bilgilerin paylaşılması, bağımsız denetçilerin getirdiği mali yük, ekonomik suça ekonomik ceza, denetçilerin yetkilerinin çok olması, şirket kuruluşlarında ortaklardan 4'te birinin yüksek okul mezunu olma zorunluluğunun çoğunluğu oluşturduğunu söyledi.

'BÜTÜNLÜĞÜNÜN BOZULMAMASI GEREKİYOR'

Kanunun bütünlüğünün bozulmaması gerektiğini vurgulayan Yazıcı, bir kesim kanuna dokunulmamasını, bir kesimin de 'iş dünyası ne istiyorsa yapalım' anlayışının bulunduğunu ancak ikisinden de uzak durduklarını açıkladı. Arafta kaldıklarını belirten Yazıcı şunları söyledi:

"Madde itibariyle fazla olabilir ama, çoğu isim düzeltmeleridir. Teknik unsurlar. Taslak 55 maddeden oluşuyor. 30'u tamamen iş dünyasını ilgilendiriyor. İşlem denetçisini tamamen kaldırmaya karar verdik. Dün beni hocam aradı ve 'İşlem denetçiliğini sermaye arttırmasında tekrar getirin aksi durumda maliyet artar' dedi. Bunu tekrar arkadaşlarımızla görüşeceğim. Kanun delik deşik olmayacak. Kaygı duymanızı gerek yok. Farklı bir şey olmazsa 1 Temmuz 2012 tarihinde yürürlüğe girmesini planlıyoruz."

BAYNER: YENİ TTK'YI YAKINDAN TAKİP EDİYORUZ

Programda konuşan Türk Sanayici ve İşadamları Derneği (TÜSİAD) Yönetim Kurulu Başkanı Ümit Boyner de, sanayi stratejisi içinde yer alan eylem planlarının Türkiye'nin yatırım ve iş yapma ortamını iyileştirici reformları kapsadığını kaydetti. Bu unsurlara üst düzey siyasi destek sağlanmasının önemli olduğuna dikkat çeken Boyner sözlerini şöyle sürdürdü:

"Bu doğrultuda geçtiğimiz sene tekrar başlayan reform ivmesini kaybetmemek için, başta yeni Türk Ticaret Kanunu'nun  ikinci düzenlenmeleri olmak üzere gerekli bütün reformların kararlılıkla yapılması gerek. Yeni TTK ile ilgili tartışmaların arttığı bu dönemde her aşamasını yakından takip ediyoruz. TTK'ya verilen desteğimizi bir kez daha hatırlatmak isterim. TTK'nın şirketlerin şeffaflaşması, hesap verebilir hale gelmesi, ülkenin önemli sorunlarından olan kayıt dışı ekonomi ile mücadele adına reform niteliği taşıdığına inanıyoruz. Bu konuda son günlerde yapılan açıklamaları yakından takip ediyoruz. TÜSİAD olarak yasanın hazırlık evresinde, yasada uyum ve uygulanabilirlik adına değişiklik önergelerimizi sunmuştuk. Geçtiğimiz 5 - 6 sene içinde bunu yaptık." 

'MEDENİ KANUN'DAN SONRA EN ÖNEMLİ YAPISAL DEĞİŞİKLİK'

Bugün Cumhuriyet döneminde, Medeni Kanunu değişikliğinden sonra en önemli yapısal değişikliği sağlayacak düzenlemelerden birine gidildiğini kaydeden Ümit Boyner, şöyle konuştu:

"Genel ilkelerde problem olduğu algısı piyasa ekonomisi ve kurumsallaşmaya zarar verebileceği için değişiklik önerilerinin son derece sınırlı ve odakta tutulması gerektiğini düşünüyoruz. Süreci yakından takip etmeyi ve yasanın özüne sadık kalınması konusunda desteğimizi sürdüreceğiz. Türkiye'de politika üretmek ve politika yapmak kavramları iç içe geçmiştir. Bu sebeple politika üretmek seçilmişlerin görev ve yetki alanında görülmektedir. Oysa ki bu bakış açısı, katılımcı ve çoğulcu demokrasiye geçişte bir engeldir. Zira politikaların oluşturulmasında, yönetimin ve yönetilenlerin birlikte çalışması, toplumsal mutabakatın sağlanmasında etkili ve verimli bir yoldur. Kamu politikalarının açık, şeffaf, anlaşılabilir ve somut bir şekilde çerçevesi birey ve hak özgürlüklerden oluşmak çok önemli."

'ANAYASA'YI UZLAŞMA FIRSATI OLARAK GÖRÜYORUZ'

Yeni anayasa konusunda umut ve beklentilerini de dile getiren Boyner, şunları söyledi:

"Yeni Anayasa sürecinin aslında toplumda gerginlik oluşturan husus için bir uzlaşma fırsatı olarak görüyoruz. Yeni her zaman kolay değildir. Bir silkelenme, zihniyette dönüşüm, yanlışlarla hesaplaşma ve cesaret gerektirir. Bu cesareti gösterememek eskiyi eleştirirken, eskinin mutsuz eden, zarar veren yapısına razı olmak, zihniyette dönüşüme direnmek insana sadece enerji ve kaynak kaybetmekle kalmaz, hem kendisinin hem çevresinin mutluluğundan çalar. Yeniye alışmak her zaman kolay değildir. Umut vaat eder. Yüklerden kurtulmayı gerektirir. İlerleme konusunda enerji verir. Toplumda kendini farklı hisseden ve farklı düşünen herkesin asgari temelde mutlu ve huzurlu, güvenli hissetmediği toplumsal barışın sağlanamadığı bir ülkede kendi ideal dünya algımızı birbirimize dayatarak, birbirimizin mutsuzluğuna rağmen mutlu olamayız. Özellikle böyle dönemlerde siyasete çok önemli rol düşüyor. Siyasetin temsil ettiği farklı görüşleri meclis çatısı altıda uzlaştırıcı bir yaklaşımla dengelemek ve toplumun tümünü mutluluğa huzura ulaştıracak engelleri kaldırmak asli sorumluluklarıdır. Siyasiler tarafından kullanılan dil, topluma bu yönde umut ve ilham vermeli. Müzakere ortamını zorlaştırıcı değil, kolaylaştırıcı üslup içermelidir. Özü itibariyle özgürlükçü, baskı ve korkudan uzak bir Anayasa'yı yeni özgürlükçü, baskı ve korkudan uzak bir müzakere ortamında yaratabiliriz. Önümüzde çok önemli bir fırsat var. Bu fırsatı kaçırma lüksümüz olmadığını ve süreci tüm paydaşları net bir şekilde kabul etmek zorunda. Uzlaşmaya büyük ölçüde ihtiyacımız var. Hem iktidar ve hem de ana muhalefet partisi arasındaki uzlaşma büyük önem taşımakta. Bu ortamı çok önemli görüyoruz. Bu sürecin çanlı tutulması için her türlü girişimi destek veriyoruz. Bütün siyasi partileri yapıcı ve şeffaf bir müzakere ortamına davet ediyoruz."

ST,SÇ(FK/COŞ)