Grand Yazıcı Otel’de iki gün sürecek 7 oturumda yaklaşık 50 konuşmacının yer alacağı zirvenin ilk gününde 'İş Lideri Türkiye 2023: Hedef ilk 10 ülke', 'Üretim Cephesinde Neler Oluyor?', 'Otomobilin Yarını', 'Turizmde yeni dönem', 'Geleceğin sektörleri', 'CEO'nun yeni ajandası', 'Finans merkezine doğru' başlığı altındaki konular tartışılıyor.

Zirvede, Doğan Şirketler Grubu Holding A.Ş. Yönetim Kurulu Başkanı Begümhan Doğan Faralyalı, Akbank Yönetim Kurulu Başkanı ve Murahhas Üyesi Suzan Sabancı Dinçer, Karsan Murahhas Azası Jan Nahum, Hyundai Assan Yönetim Kurulu Başkanı Ali Kibar, Renault Mais Genel Müdürü Ali Aybar, Strateji Profesörü Pankaj Ghemawat, TÜSİAD Başkanı Ümit Boyner, TÜRSAB Başkanı Başaran Ulusoy, Zorlu Holding Yönetim Kurulu Başkanı Ahmet Zorlu ile Ethem Sancak, Ali Ağaoğlu, Ali Özdoğan gibi iş dünyasının önemli isimler yer aldı.

ONUR KONUĞU BAKAN BABACAN

Zirvenin onur konuğu olan Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, konuşmasının başında Afganistan’da düşen helikopterde şehit olan 12 askere rahmet, ailelerine de başsağlığı diledi. Babacan, “Türkiye’den kilometrelerce uzaklıkta, barış, istikrar ve güven için Afgan halkının yanında olmak için hizmet veren tüm askerlerimize başsağlığı diliyorum. Afganistan’da şu an 1800 askerimiz bulunuyor onların da acılarını paylaşıyorum” dedi.

”BU ZİRVEYE HEP BERABER SAHİP ÇIKMAMIZ GEREKİYOR”

Babacan, Uludağ’ın Türkiye’nin önemli değerlerinden biri olduğunu kaydederek, şunları söyledi:

“Tarihte Uludağ’ın yüklendiği fonksiyon turizm potansiyelinde çok önemli bir rolü olduğunu düşünüyorum. Bu zirve aslında her yıl geleneksel olarak devam ettirilmesi gereken önemli bir etkinlik. bu zirveye hep beraber sahip çıkmamız gerekiyor. Uludağ Ekonomi Zirvesi, her sene daha yenilenerek, hem de uluslararası boyuta taşınması gereken bir organizasyon. Davos’la benzerlikleri konuşuluyor ki bu doğrudur. Dünya Ekonomik Forumu’nu yani Davos’u organize edenler bize geldiklerinde, ‘Avrupa toplantısını İstanbul’da yapalım’ dediler. Biz de, ‘Olur’ dedik. Düzenlediler ve bu toplantı başarılı geçti. Avrupa, Asya, Kuzey Afrika, Orta Asya, Orta Doğu etkinliklerini de bir araya toplayarak bir noktada birleştirip bunu da Türkiye’de yapmak istediklerini bize ilettiler. Haziran ayında İstanbul’da Davos’tan sonra en etkili toplantı yapılacak.”

“KRİZİN KÖKÜNE İNİLMEDİ”

Başbakan Yardımcısı Babacan, 2008-2009 yılında başlayan küresel krizin halen devam ettiğini kaydederek, şöyle devam etti:

”Krizin köküne inilebilmiş değil. Çözümü için köklü adımılar atılabilmiş değil. Ağırlıklı olarak Merkez Bankaları devletlere ve bankalara geçici destekler sağlıyor. Bunun nedeni de çöküşü erteleyebilmek ve bu anlamda Avrupa’da mutabakat arayışları var. Şu an küresel krizin etkileri o denli büyük ki ABD'deki firmaların kullanmadıkları nakit 3 trilyon dolar. Şirketler güven duymadıkları için yatırım yapamıyorlar. Halk da güven duymadığı için harcama yapmıyor. Avrupa’da durum farklı değil. Likidite operasyonları yapılıyor. Ancak bankalar birbirlerine güvenmiyor. Ayrıca siyasi karar alma mekanizmalarında da aksaklıklar yaşanıyor ki bu da küresel krizde en büyük risk kaynağı.”

”SCHRÖDER SEÇİLEMEYECEĞİNİ BİLMESİNE RAĞMEN REFORM YAPTI”

Avrupa’da ciddi bir liderlik sorunu olduğunu vurgulayan Babacan, dönemin Almanya Başbakanı Schröder ile yaptığı bir konuşmayı aktardı. Babacan, "Sayın Schröder ile başbakanlığı döneminde birlikte bir yemek yemiştik ve çok enteresan şeyler söylemişti. ‘Öyle bir reform yapacağım ki bir daha seçilemeyeceğimi biliyorum. Ama birilerinin bunu yapması gerekiyor’ dedi. Kaos ortamında en sağlam ekonomi Almanya ekonomisi olarak görülüyor. O gün alınan kararların bugün faydası görülüyor” diye konuştu.

”ÖNÜMÜZDEKİ DÖNEM BELİRSİZLİKLERİN YAŞANACAĞI BİR DÖNEM”

Merkez bankalarının aldığı likiditeyle ilgili tedbirlerin mecburen atılması gereken adımlar olduğunu ifade eden Babacan konuşmasını şöyle sürdürdü:

”Bol bol para bastılar. Ama bu hükümetleri rehavete sürüklememeli. Bu son derece riskli bir tutum. Pek çok ülkede bütçe tedbirlerinin alınması gerekiyor. Tüm ileri ekonomilerde önümüzdeki süreçte ağır vergi yükleri gelecek. Kamu yatırımlarında kesinti yapmak zorunda kalacaklar. Güney Amerika Latin Amerika, Japonya dışındaki Asya’da ekonomik aktivite hızlı bir şekilde yükseliyor. Ticaret hacmi artıyor. Ekonomik güç batıdan doğuya doğru kayıyor. Önümüzdeki dönem belirsizliklerin yaşanacağı bir dönem. Avrupa Birliliği’ndeki 25 ülkenin birlikte eşit sayıda düzenlemeler yapması gerekiyor.

Örneğin Yunanistan’da bu kadar borcun silinmesine rağmen 2016 yılı için borcu milli gelirin yüzde 120’sine düşürülmesi için çalışma yapılıyor. Tabi bunun da sürdürülebilir olup olmayacağı da tartışma konusu. Ciddi endişeler var. Avrupa’da parlak bir tablo yok. Kafa karışıklığı ve belirsizlik sürecinin yaşandığı bir tablo var önümüzde.”

”TÜRKİYE’DE KAMU BORÇ STOKU ARTIK PROBLEM YARATACAK DURUMDA DEĞİL”

Babacan, Türkiye olarak bugüne kadar yaptıklarıyla krizin etkilerinden korunduklarını söyledi. Kriz öncesi ve sonrası alınan önlemler, Türkiye'yi bu belirsizlik sürecinden koruduğuna dikkat çeken Babacan, bununla ilgili şunları söyledi:

"Örneğin krizden önce bütçeye çeki düzen vermek gerekiyordu bunu sağladık. Krizin oluşmasında önemli iki neden var. Bunlardan biri zayıf bankacılık sistemi, diğeri de zayıf kamu maliyesi yapısı. Yunanistan’da programa göre, 150 bin memurun bu süreçte işten atılması gerekiyor. 10 milyonluk bir ülkede 150 bin memurun işten atılması söz konusu bakalım neler olacak. Türkiye’de ise kamu borç stoku artık bir problem yaratacak bir durumda değil. 2010 yılında Türkiye’de yüzde 9 oranında büyüme gerçekleştirdik. 2011’de yüzde 8,5 büyüme tahmin ediyoruz. Tabii bu süreçte güven ortamı bizi ne kadar memnun etse de biz gerekli tedbirleri almaya devam ediyoruz. Bu süreçte para politikalarını sıkılaştırdık. Şu ana kadar yaptıklarımız önemli ama uygulayacağımız politikalar da önemli. Belirsizliğin olduğu dönemlerde hızı düşürmek gerekiyor. Manevra kabiliyetimizi koruyabileceğimiz bir hızla devam edeceğiz.”

”REFORMLAR DEVAM EDECEK”

Yapılan reformların devam edeceğini ve önceliğin yatırım ortamının daha da iyileştirilmesi olacağını kaydeden Bacan konuşmasını şöyle sürdürdü:

”Yatırım ortamının daha da iyileştirilmesi önceliğimiz. Kendi yatırımcımıza yatırım yaptığı süre içerisinde eziyet ederken, yabancı sermayeye gelsin bizde yatırım yapsın denmesi ve bunu beklemek hayal. Geçen yıl doğrudan sermaye girişi Türkiye’ye 15 milyar dolar. Ama aynı yıl dünyada 1 trilyon 600 milyar dolar sermaye akışı gerçekleşti. Bütün bundan aldığımız pay sadece 15 milyar dolar. İş gücü konusundaki reformlarımızda devam edecek. Sadece çalışanı değil, çalışanın işini koruyacak bir düzenleme içinde olacağız. Bu konuda dikkatli olmalıyız.”

“EĞİTİMDE KÖKLÜ REFORMLAR YAPMAMIZ GEREKİYOR”

Türkiye’nin büyümesi için yapılması gereken önemli reformların başında eğitim ve yargının geldiğini ifade eden Babacan, “Eğitimde köklü reformlar yapmamız gerekiyor. Esneklik şart. Her türlü klişeyi, tabuyu, yasağı, ideolojik çatışmaları bir kenara bırakıp Türkiye için en iyisini yapmalıyız. Onun içindir ki biz 12 yılın zorunlu olmasını istiyoruz. Aynı zamanda eğitim sistemimizde esneklikler şart. Öğrencileri belli bir kalıba sokmak doğru değil" dedi.

Gerçek anlamda bir hukuk devleti olmak isteniyorsa, şu anki yargı sistemiyle bunun pek mümkün görünmediğini söyleyen Babacan, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Yargı sistemi düzelmediği sürece dünyanın ilk 10 büyük ekonomisi arasına girmemiz hayal olur. Türkiye’de en basit dava bile 2-3 yıl sürüyor. Zaman aşımları oluyor. İnsanların hayatları kararıyor. Şu an içeride bulunan 140 bin insan var. Ve bu 140 bin insanın büyük bir çoğunluğu tutuklu. Ve bu kişiler hangi suçu işlediklerine dair bilgilendirilmiyorlar. İşte biz bu yargıdaki eksikleri sorunları giderecek bir çalışma içerisinde olacağız. Tabi güven ortamı sağlanması vatandaşlarımızın da harcama yapmasına neden oluyor. Kazanmadan harcama kredi kullanma konusunda vatandaşlarımızın tasarrufa yönelmesi için tedbirler almamız gerekiyor. Tüm bunları yaptığımızda Türkiye ekonomisinin çehresini değiştirecek önemli adımlar atmış olacağız ve biz bu adımları atıyoruz.”

İŞ BANKASI GENEL MÜDÜRÜ: REFAHINIZI BORÇLA TEMİN ETMİŞSENİZ

İş Bankası Genel Müdürü Adnan Bali ise dünyanın beklenmeyen ölçüde derin, yaygın ve daha önce alışık olmadığımız şekilde kendini gösteren global kriz ile karşı karşıya olunduğunu söyledi.

Adnan Bali, bugüne kadar ne küresel bazda alınmış devasa ölçeklerdeki önlem paketleri, ne de ekonomilerin kendi dinamikleri krizi bitirmekte başarılı olamadığını ifade etti. Bali, şunları söyledi:

“Bu kapsamda 2011 yılı da belirsizlikler ve belirsiz atmosfer ile başlayan piyasalarda öne çıkan dalgalanmanın oluşturduğu bir yıl oldu. Büyüme hızı 2011'de global bazda yüzde 5,2’ye ulaşmışken, şu anda yüzde 3,8 düzeyine indiği tahmin edilmekte. 2012 yılında da küresel büyümeye ilişkin aşağı yönde risklerin devam ettireceği beklenmekte. Euro bölgesi başta olmak üzere gelişmiş ülke ekonomilerindeki sorunları kısa vadede çözülemeyeceği ya da radikal nitelikteki önlemlerin alınmasının önündeki engelleri dikkate alındığında kaygılar daha da artmakta. Aslında borçla edinilmiş olan refahla vedalaşmak istenmemesi. Son derece basit görebiliriz. Refahınızı borçla temin etmişseniz ve borcunuzu ödeyemiyorsanız o refah size ait değildir. Dolayısıyla size ait olmayan aktiflerle, varlıklarla, refahla vedalaşmak zorundasınız. Yapılamayan veya yapılmak istenmeyen budur”

”BOZULMAYAN EZBER KALMAMIŞTIR”

Türkiye ekonomisinin ise büyüme, mali disiplin, bütçe istatistikleri bakımından iyi, sağlam ekonomik temellere dayanan bir performans gösterdiğine işaret eden Bali, şöyle devam etti:

“Merkez Bankası bu süreçte daha sorumluluk alarak tanımlanabilecek fiyat istikrarının ötesinde finansal istikrar sorununu üstlenmiştir. Değişen koşullara göre politika denetimli değişiklikler yapmak üzere çok araçla ve çoklu amaçlara yönelik politika zenginliği göstermiştir. Bugün AB yaşadığı sorunları ABD borç dağılımına ilişkin tartışmalarından sonra ilk defa not indirimine uğradığını düşündüğümüzde aslında bozulmayan ezber kalmamıştır. Böyle bir ortamda rutin politikaların rutin olmayan sorunlara çözüm getirmesi beklenemezdi. Dolaysıyla uygulanan politikalarda da aynı çeşitliliği ve esnekliğin gösterilmesi gereği vardır.”

2012'DE BÜYÜME YÜZDE 3-4 ARASI OLUR

“Unutulmaması gereken bu süreç bizim kendimizden kaynaklanan büyük ölçüde dışardan kaynaklanan sorunları yönetiyor olduğumuzdur” diyen Adnan Bali, “2012 yılında Türkiye Cumhuriyeti ekonomisi bütün bu koşullar içerisinde belirli bir yavaşlama trendini yüzde 3 ile 4 arasında bir büyüme aralığına oturacak diye beklenilmektedir. Enflasyon açısından da yılın son çeyreğinden görünüm bir miktar bozulmuş olsa bile ekonominin ılımlı yavaşlama ve sürdürülebilir mali disiplinin yukarı yönlü baskıya engelleyeceği sınırlandırabileceğini beklemekteyiz” dedi.

EN AĞIR KOŞULLARDA BİN 100 ŞUBE VE 2 BİNDEN FAZLA İSTİHDAM

Adnan Bali, 2008 en ağır koşullarda bin 100 şube açtıklarını ve yılda 2 binden fazla istihdam sağladıklarını kaydetti. 2011 yılında 65 yeni şubenin yanında 2 binin üzerinde istihdam sağladıklarına işaret eden Bali, Türkiye’nin en büyük bankası olduklarını söyledi. Bali, bunu sadece nicel bakımdan değil, muhteviyat açısından da önemsediklerini dile getirdi. Reel bankacılığa önem verdiklerini belirten Bali, kredileri yüzde 43 oranına yükselttiklerini söyledi. Bali, yurtdışında genişlemeye devam ettiklerini de sözlerine ekledi.

İŞ STRATEJİLERİ İÇİN KURULDU, BORÇLARI TARTIŞIYOR

Bursa Ticaret ve Sanayi Odası (BTSO) Yönetim Kurulu Başkanı Celal Sönmez ise ilk Davos zirvesinin 1971 yılında yeni iş yapma stratejileri konuşulduğuna işaret ederek, 41 yıl sonra Avrupa’nın Davos’unda borç krizinin konuşulduğunu kaydetti.

Dünya ekonomisinde dinamiklerin olağanüstü hızla ilerlediğine işaret eden Sönmez, “Üretim, beceri ve zenginlik Doğu’ya kayıyor. Büyük değişimin lideri, programı yok” dedi.

Türkiye’nin küresel dönüşümde sanayinin öncülük edeceğinin bir realite olacağını ifade eden Sönmez, şunları söyledi:

“Bizi gelişmiş ülkelerin standartlarına taşıyacak ikinci nesil reformlar, üst düzey yatırımları cezbedecek ve cari açığı azaltacak bir teşvik uygulaması, kamu kaynaklı maliyet unsurlarımızın dünyadaki rakiplerimizin seviyesine çekilmesi, alternatif Pazar arayışlarının desteklenmesi ve kayıt dışı ile mücadelenin hızlandırılması temel beklentilerimizdendir.”

VALİ HARPUT’TAN TEŞEKKÜR

Bursa Valisi Şahabettin Harput ise "Davos’a değil, Uludağ’a hoş geldiniz" diyerek başladığı konuşmasında şunları söyledi:

“Bursa çok önemli bir ekonomi zirvesine ev sahipliği yapıyor. Ülkemizin ilk ve en büyük kış sporları merkezi dört mevsim yeşili beyazı şelale gölleri çiçekleri aynı zamanda kendine öz kuşları, kendine hayran bırakan Uludağ kendine hayran bırakıyor. Aynı zamanda kutsal bir nitelik taşıyan Uludağ su ve madenler açısından da ülkemizin çok önemli hazinesi. Bursa’nın en önemli sembollerden biridir.”

Vali Harput, Başbakan Yardımcısı Ali Babacan ve ekonomi anlamında konuşma yapacakların katılımından dolayı teşekkür etti.

"BU ETKİNLİK İÇİN 3 YIL ÇALIŞTIK"

Toplantının açılışında konuşan Capital ve Ekonomist Dergileri Genel Yayın Yönetmeni Rauf Ateş, üst düzey bir zirve gerçekleştiğini ifade etti. Bu etkinliğin gerçekleşmesi için 3 yıldır çalıştıklarını belirten Ateş, 2,5 ayda bu etkinliği gerçekleştirdiklerini kaydetti. Uludağ’ın olanakları ve lojistik anlamda sıkıntılar yaşadıklarını söyleyen Ateş, amaçlarının bu organizasyonu uluslararası niteliğe taşımak olduğunu dile getirerek, destek verenlere teşekkür etti.