Bakan Bağış, Türkiye'nin artık güçlü bir ülke olduğunu ve geleceğe sağlam adımlarla ilerlediğini söyledi.


AB Bakanı ve Başmüzakereci Egemen Bağış, Türk Sanayicileri ve İşadamları Derneği (TÜSİAD) Yüksek İstişare Konseyi (YİK) toplantısında konuştu. Bakan Bağış, Türkiye'nin artık güçlü bir ülke olduğunu ve geleceğe sağlam adımlarla ilerlediğini belirterek, "Böyle bir ülkenin, başkalarının kapısında el pençe divan duran siyasilere ihtiyacı yok. Böyle bir Türkiye'nin kendi haklı olduğu konularda gündemini ortaya koyabilen ve müzakeresini en başarılı şekilde ortaya koyan siyasilere ihtiyacı var" dedi. Türkiye'nin AB sürecinde TÜSİAD'ın verdiği desteği hiçbir zaman inkar edemeyeceklerini belirten Bağış, "Tabii bu 41 yıllık süre içerisinde Türkiye ile birlikte TÜSİAD da birçok badireler atlattı. Son 10 yılına baktığımız zaman Türkiye'nin gelişen istikrarıyla, demokrasisiyle, ekonomik refahıyla TÜSİAD'ın ve üyelerinin de bunun etkilerinden yararlandığını görüyoruz. Çok şükür, TÜSİAD'ın kurulduğu yıllarla bu dönem arasında dağlar kadar fark var" diye konuştu.


BİREYSEL ÖZGÜRLÜKLERİ ÇOK ÖNEMSİYORUZ


Bağış, Türkiye'de artık 'birtakım muhtıralarla ya da gazete ilanlarıyla hükümetlerin düştüğü dönemlerin geride kaldığını söyleyerek, bölgede Türkiye bir ilham kaynağı olarak görülmesinin sebebinin, Türkiye'nin yumuşak gücü, demokrasisi ve demokrasiyi güçlendiren AB reformları olduğunu dile getirdi.


Dün katıldığı Türkiye-AB Karma Parlamento Komisyonu'nda (KPK) Türkiye'nin bazı eksikliklerinin çarpıtılarak anlatıldığını ve Türkiye'yi eleştirmek isteyenlerin eline koz verildiğini gördüğünü anlatan Bağış, şunları söyledi:


"Dün KPK toplantısında Leyla Zana Davası'nı bana çok sordular. Yargıyı savunmak, yargının avukatlığını yapmak herhalde en son yapmak isteyeceğim görevdi. Çünkü bu ülkede yargıdan mağdur olmuş bir kişiyim. 'Millet neyse vekili o olmalıdır' dediği için, 'Başörtüsü kullanma özgürlüğünü, mini etek kullanma özgürlüğü kadar önemsiyorum' dediği için Anayasa Mahkemesi'nde yargılanmış bir kişi olarak konuşuyorum. Dün Avrupalı meslektaşlarıma, Avrupa Parlamentosu üyelerine şunu söyledim, sizin ülkenizde bir siyasetçi çıksa, 'Ben El Kaide'nin terör örgütü olduğuna inanmıyorum, El Kaide'nin insanları öldürmek için kullandığı silahları bir güvence olarak görüyorum, El Kaide'yi bir demokratik özgürlük mücadelesinin temsilcisi olarak görüyorum ve Bin Ladin'i de bu yüzden bir kahraman olarak görüyorum' dese, sizin yargınız yan gelip yatacak mı? Bazı şeylere doğru perspektiften bakmak lazım. Tabii ki, ülkede herkesin kendi ana diliyle iletişim kurabilme özgürlüğünü herkesten çok savunuyoruz, yaptıklarımız ortada. Tabii ki, bireysel özgürlükleri çok önemsiyoruz. AB bir değerler manzumesiyse, bunun temelinde birey vardır. Ama bizim kendi değerlerimizde de birey vardır, bizim kendi inançlarımızda da birey vardır. Türkiye, AB yolunda adım attıkça, aslında kendi özüne de dönüyor. Şu an mecliste yasalaşma sürecinde olan ombudsmanlık, aslında başkadılık sisteminin Avrupa tarafından uygulanma şeklidir. Bu değerler bize yabancı değerler değil. İstişare etmek, demokratik süreçte karar almak bize yabancı olan süreçler değil."


 


"BAK OĞLUM GİT"İ ÖĞRETTİK


Toplantı sonunda basın mensuplarının Türkiye-AB Karma Parlamento Komisyonu toplantısında Hollandalı milletvekili Barry Madlener ile yaşadığı diyaloga ilişkin sorularını da yanıtlayan Bağış, şunları söyledi:


"Dün zaten çok açık net bir şekilde yaşandı, şeffaf bir şekilde yaşandı. Bu arkadaş benim belalım olmaya talip, anladığım kadarıyla. Kendisi dün yine son derece ağır ithamlar içeren, Türkiye'yi hırsızlıkla suçlayan, iftiralar atan ve inançlarımıza, değerlerimize, dinimize, İslam'a hakaret eden cümleler kurdu ve bir kitap vermeye kalktı. Ben de 'Onu, daha evvel karikatürü koyduğun yere koy' dedim. Sonra da sorular toptan alındığı için cevapları toptan verilirken de kendisine cevabı verdim. Bugüne kadar birkaç tane ders öğretmiştim ona. Mevlana'dan 'Gel, kim olursan gel, seni de tedavi ederiz' demiştim. 'Geçmişte cahillerle tartışmadım, hiç tartışmayın, ben hiç kazanamadım'ı öğretmiştim. Dün de ona ülkemizde son dönemde çok yaygın bir şekilde kullanılan 'Bak oğlum git'i öğrettik. Her seferinde bir şey öğreniyor ama bu herhalde jübilesi oldu. Çünkü Hollanda Parlamentosu'na adaylığını koymuş. Ben de ona ait olduğu yeri anlatmaya çalıştım, hatta Norveçli katil Brievik'i ziyaret etmesini önerdim. Çünkü bu zihniyetin gideceği nokta odur. O duruma düşmeden bu arkadaşı tedavi etmek gerektiğine inandım ve 'İslam'ın tek bir savaşı vardır o da cehaletle savaştır. İnşallah seni de bu cehaletten kurtarırız, inşallah tefekkür etme, düşünme imkanı bulursun' dedim. Orada yaşanan olaylara şahit olan herkes, komisyon üyeleri, Avrupalı parlamenterler, farklı ülkelerin temsilcileri, herkes bu şahsiyetin artık bu fütursuz tavırlarından bıkmış durumda. Hiçbir destekçisi de yok. Ama zannediyorum kendi tabanı içerisinde popülarite kazanmak için çalışıp, çabalıyor. Bunları da çok fazla kafaya takmaya değmez. Biz 'durmak yok yola devam' diyoruz."


DG-TT (MK) (FOTOĞRAF)