Bolşevikler 24 Ekim (6 Kasım) 1917’de Kerenski'nin Geçici Hükümetine karşı harekete geçtiler. Hükümete bağlı birlikler ciddi bir direniş bile gösteremediklerinden kolayca bertaraf edildiler. Kızıl Muhafızlar bir gün sonra, 25 Ekim'de hükümet binalarını, stratejik noktaları ele geçirdiler. İktidar Kerenski'nin elinden alındı. Çoğunluğunu Bolşevik ve müttefikleri olan Sol Sosyalist Devrimci vekillerin oluşturduğu II. Tüm Rusya Sovyetler Kongresi sonucunda, Lenin önderliğindeki Bolşevikler iktidarı devraldı. Böylece, 25 Ekim (7 Kasım) 1917 Bolşevik Devrimin resmi tarihi oldu.

Ekim Devrimi proleter devrimler çağını başlattı. Komünist Manifesto'nun, "Avrupa'da bir hayalet dolaşıyor - Komünizm hayaleti," belirlemesindeki ilk hayalet Rusya oldu. Rusya, toplumlar tarihine, sosyalist sistemin kapitalist/emperyalist sisteminin alternatifi olduğu kaydını düştü.

Emperyalistleri II. Paylaşım Savaşı sonrasındaki süreçte, dünyanın üçte biri sosyalist sistemin içerisinde yer aldı. Çin, Vietnam, Küba devrimleri dünya genelinde büyük coşku ve dinamizm yarattı. Bu devrimlerden etkilenen 68'liler Hareketi kapitalistleri ürküttü. Emperyalistler bu gidişe nasıl son vereceklerinin kaygısı içerisinde plan üstüne planlar yaptılar.

68'liler Hareketi, benzerlikleri ve farklılıkları ile ülkemizde çok daha derin izler bıraktı. 12 Mart döneminin Genelkurmay Başkanı Org. Memduh Tağmaç, 15-16 Haziran 1970 büyük işçi direnişinden sonra “Sosyal uyanış, ekonomik gelişmeyi aştı,” demecini verdi. Çünkü toplumsal dinamizm, sistemin içine sindiremeyeceği boyuta ulaşmıştı. Faşist devlet dizginleri bütünüyle elden kaçırmaya başlayınca, Amerikan emperyalizminin tezgahladığı 12 Mart cuntası işbaşına getirildi. 12 Mart, solu fiziki anlamda yenilgiye uğratsa da, toplumsal dinamizmin yeniden filizlenip yeşermesinin önüne geçemedi. 70'li yıllarda da toplumsal hareketliliğin boyutu tekelci sermayeyi panikletti. Her on yılda bir darbe yapmayı alışkanlık haline getiren sistem, 12 Eylül cuntasının haklılığını ispatlayabilmek adına, kontrgerilla taktikleri ile kendisince uygun ortamı hazırladı.

Sonuç olarak, 12 Mart ve 12 Eylül cuntaları ile sol muhalefet tırpanlandı. Gerici/faşist güçler cuntanın yarattığı ortamda beslenip büyütüldü. Solun yenilgi ortamından çıkıp toparlanmaya başladığı, atılıma geçtiği bir süreçte sosyalizm dünya genelinde krize girdi. 1989 sonrası yaşanmaya başlanan sosyalizmin bunalımı, güç kazanmaya başlayan sınıflar mücadelesi cephesine ağır bir darbe vurdu. Bu krizin etkileri bugüne değin giderilmiş değil.

Mücadele arenasındaki gerileyiş sürerken, ABD'nin arka bahçesi olan bazı Latin Amerika ülkelerinde sol dalga güç kazandı. Amerikan emperyalizminin tüm şantajlarına, ambargolarına, ablukalarına karşın, sol partilerin seçim zaferlerine tanık olduk. ABD, Latin Amerika'daki başarısızlığını telafi ederek, bu ülkeleri kendi işbirlikçilerinin iktidarına terkedebilmek uğruna elinden geleni ardına koymadı. Bu ülkelerin Küba ile ittifak halinde kurdukları, Latin Amerika için Bolivarcı İttifak (ALBA)'nın tüm dünyaya kötü örnek olacağı düşüncesiyle ALBA ülkelerine savaş açtı. Venezuela ve Bolivya dışındaki tüm ülkelerde hedefine ulaşınca, Chavez'in ölümü ardından, sıra 2006-2019 yılları arasında Bolivya devlet başkanlığını yürüten Evo Morales'i alaşağı etmeye geldi.

20 Ekim 2019 tarihinde yapılan seçimlerde sağcı rakibine yüzde on fark attığı halde, seçimde hile yaptığı iddiasıyla Morales sürgün edildi. Ancak, Morales'in eski ekonomi bakanı Luis Arce'nin, 18 Ekim 2020 tarihli seçimde ilk turda devlet başkanlığına seçilmesi ABD'nin planlarını altüst etti. Evo Morales'i önce Meksika, sonra da Arjantin'e sürgüne gönderen ABD'nin Jeanine Anez yönetiminde kurduğu geçici hükümet ağır bir yenilgiye uğradı. Evo Morales'in Sosyalizm Hareketi (MAS) yeniden iktidara gelme şansını yakaladı.

Emperyalist sistemin karşı devrimci çabalarının boyutu ne kadar büyük olursa olsun, her dönemin içinde yarattığı derin çelişkiler yeni devrimci oluşumların önünü açacaktır. Bilindiği üzere, Ekim Devrimi I. Dünya Paylaşım Savaşı'nın ürünüdür. Keza, II. Dünya Paylaşım Savaşı da dünya genelinin üçte birinin kapısını sosyalizme açması sonucunu yaratmıştı.

Günümüze geldiğimizde, giderek zayıflayan, güç kaybeden emperyalist güçlerin karşısında yerini alan yeni emperyalist güçler dünya pazarlarını yeniden paylaşma yönünde çatışmaktalar. Yeni dünya savaşı ekonomi cephesinde kıran kırana sürmektedir. Adı konulmamış yeni dünya savaşının bu şekliyle sürdürülmesi sol hareketlerin gelişip güçlenmesine yol açacaktır. Bu süreçte üzerinde durmamız gereken temel nokta, devrimci hareketlerin devrimin öznel koşullarını hazırlamasıdır. Bunun nasıl yapılacağı tartışılmak zorundadır.

Ülkemiz solu da emperyalist/kapitalist sistemin kendi içinde yaşadığı derin bunalım ortamında önümüzdeki döneme hazırlanmak zorundadır. Sınıflar mücadelesi cephesinin misyonlarının yerine getirilmesi Kürt ulusal mücadelesinin tamamlayıcı gücü olacaktır. Sınıfsal ve ulusal mücadelenin birbirini cephesel anlamda bütünleşmesi, geleceği yaratacak anahtardır.

Ekim Devriminin yıldönümünü yaşıyoruz. Dünya devriminin gerçekleşebilmesi uğruna, unutturulmak istenen şanlı 1917 Ekim Devrimi'ni ülkemizde gerçekleştirmek hedefiyle yol almak zorundayız.

Uzun söze gerek yok, Ekim Devrimi şart.