Silahlar ve sloganlar!

Savaşlar, göçler, sömürü, açlar ve direnişler!

Çöktü bütün tepedeki kurumlar. BM, AİHM, UNICEF...

Tıpkı dünyanın çöküntüsü üzerine kuruldukları zamanlar gibi. Ermeni Katliamı delillerini toplayıp, hukuki zemini böyle oluşturup kurmuşlardı AİHM’i! Katliamlar tekrarlanmasın diye, sözde! Mahmur Kampı’na refakat edendi BM! Savaşlarda tarumar edilen doğal alanları yaşatandı UNICEF!

Tepedeki bütün kurumlar çöktü!

Dünyanın birçok yanı sürekli kana boyanırken, bir yanı “umudumuz mücadelemizdir, katledilenler isyanımızdır” diyenlerin çığlıklarıyla boyanmakta.

Dünyanın birçok yanı sürekli kana boyanırken, bir yanı “Afganistan’daki çocuklarımızla bir daha buluşamayacağız, yakınlarımızın çoğunu kaybettik” diyenlerin çığlıklarıyla boyanmakta.

Dünyanın birçok yanı sürekli kana boyanırken, bir yanı “Kürtler’in yaşadığı bölgeler yine kimyasal silahların bombardımanlarında” diyenlerin çığlıklarıyla boyanmakta.

Dünyanın birçok yanı sürekli kana boyanırken, bir yanı “Polonya-Belarus sınırına göçmenlere yardım etmek üzere gittik, ancak burada adalet-hukuk hiçbir şey yok. Kimin iltica başvurusu alınıyor, kimin başvurmasına dahi izin verilmiyor, hiçbir kriter yok ve sürekli ateş altındayız...” diyenlerin çığlıklarıyla boyanmakta.

Dünyanın birçok yanı sürekli kana boyanırken, bir yanı “Latin Amerika ülkeleri tarumar ediliyor. Çevre mücadelesi dahi ölümlerle sonuçlanıyor. Binlerce insan göç yollarında hayatını kaybediyor...” diyenlerin çığlıklarıyla boyanmakta.

En vahşi saldırılara tanıklık etmekte, dünyanın her yanı!

Ve yine hiçbir şey olmamış gibi pandemi frenine basıldı!

İnsanlığı frensiz bir araç gibi serbest bırakıp, zınk diye tüm sosyal yaşamından men etmenin gayet iyi bir kumandası da üretilmiş oldu.

Dünyanın birçok yanını kana boyayanların haberleriyle dolup taşıyor medya. Bir tiyatro gösterisi gibi; “O onu dedi, bu bunu dedi, o şu açıklamayı yaptı, bu şu açıklamayı yaptı”. Ve fal bakma görevine amade olmuş, bu söylenenlere atlayıp fal bakarak dünyayı okumaya çalışan bir çoğunluk yaratıldı.

İşte böyle bir dünyada, kadına yönelik erkek-devlet şiddetinin dile getirilişi de bu denli ucuzlatılmış oldu. Sadece görünen şiddetin tarzı değil, toplumsal ilişkiler içerisindeki cinsiyet duruşları da adeta bir yüz yıl geriye gitti!

Silahlar ve sloganlar!

Savaşlar, göçler, sömürü, açlar ve direnişler!

Böyle bir dünyada, biz yine de hayatımıza dünyayı çığlıklarıyla boyayanların renklerini katmaya devam edeceğiz. Onların çizdiği resimleri, emeklerine minnetle okumaya çalışacağız.

İyi ki varlar! İyi ki varız!