Türkiye Kültür Bakanı Nabi Avcı, 6 yıl aradan sonra Ankara’dan İsrail’e giden ve resmi temaslarda bulunan ilk isim oldu. Peki bu ziyaret Ankara - İsrail hattında neyi ifade ediyor ve bölge için ne anlama geliyor? Ankara’nın Filistin politikasında değişiklik mi oluyor?

Ortadoğu Stratejik Araştırma Merkezi (ORSAM) uzmanlarından Ceyhun Çiçekçi, çalışmalarını İsrail ve Filistin üzerinde yoğunlaştırmış bir araştırmacı. DW’nin sorularını yanıtlayan Çiçekçi, Bakan Avcı’nın ziyaretinin Türkiye açısından yeni bir durum olmadığını söylüyor ancak Türkiye’nin önceliklerinin değiştiğini vurguladı. Çiçekçi, Türkiye’yi öncelikleri değiştirmeye götüren süreci şöyle anlattı:

"Türkiye'nin bölge siyasetinde dönüm noktasını Kasım 2015’te düşürülen Rus uçağı ve bunun fitillediği Türk-Rus krizi oluşturuyor. Mısır’da Mursi’nin darbeyle görevden uzaklaştırılması, Türk dış politikası açısından da yeni bir süreci tetiklemişti. Artık giderek yalnızlaşıyorduk. Mursi, temsil ettiği ideolojik pozisyon itibariyle doğal müttefikimizdi. Ayrıca Kahire’nin düşüşü, Arap Baharı rüzgarının da ters yönde esmeye başladığının en net habercisiydi. Bu yalnızlaşma sürecine uzun bir müddet dayandık. Lakin Rusya’yla yaşanan kriz, eşik noktasıydı."

Çiçekçi, Türkiye’nin bu noktada Suriye’de ve hatta bölgede Rusları hesaba katmadan hareket edemeyeceğini kısa sürede anladığını ve Batılı müttefiklerle de bölge siyaseti üzerinde ciddi uyuşmazlıkları olduğunu gördüğünü belirtti. Çiçekçi’ye göre böylelikle hızlı bir şekilde İsrail ve Rusya ile normalleşme süreci geliştirildi. Türkiye için PKK - PYD, IŞİD ve Gülen yapılanması ile mücadele çok daha ağırlık kazandı. Çiçekçi, “Filistin davası elbette yine gündemdeydi ancak ivedi tedbir gerektiren ulusal güvenlik ajandasının yoğunluğundan tabiri caizse başını kaldıramayan bir Türkiye var” dedi.

“İran yayılmacılığı”

Çiçekçi, Ankara - İsrail yakınlaşmasının temel nedeninin "karşılıklı ihtiyaçlar" olduğuna da vurgu yaptı. Çiçekçi, "Türkiye, bölgesel yalnızlığını ve tıkanan bölge siyasetini bir nebze ferahlatabilmek amacıyla İsrail’i önceliyor. Çünkü İsrail ile iyi ilişkilerin taşıdığı pek çok anlam var. Batılı ülkelerle var olan ittifaklara ‘iman tazelemiş’ bir görüntü vermek, bunlardan biri. Bir diğeri de içerideki ve yine dışarıdaki ‘İslamizasyon’ kaynaklı seküler tepkilerin dindirilmesi” değerlendirmesini yaptı.

İki ülkenin askeri-istihbarat konularında da birbirleriyle işbirliğine muhtaç olduğunu, Doğu Akdeniz’de keşfedilen doğal gaz yataklarının Türkiye ile ilişkilerin normalleşmesini gerektirdiğini anlatan Çiçekçi, “İki ülke ilişkilerinin normalleşmesinde daha radikal bir sebep var. O da İran yayılmacılığı” dedi. Çiçekçi, bu öngörüsünü de “Hem Türkiye hem de İsrail İran’ın özellikle 2015’teki nükleer anlaşmadan sonra bölge siyasetinde çok daha agresif davrandığı kanaatindeler. Kaldı ki iki ülkenin 90’lı yıllardaki yakınlaşmasının altında da yine İran’ı sınırlandırmak vardı. Yani bir nevi dejavu” sözleriyle açıkladı. 

Bugün Türkiye'nin hem Irak hem de Suriye politikalarını tıkayan asıl ülkenin İran olduğunu belirten Çiçekçi, İsrail’in de bölge siyasetine en büyük meydan okumanın İran’dan geldiğini belirtti. Çiçekçi, “İran, hem Lübnan'daki Hizbullah'a silah transfer ediyor hem de Suriye'de fiilen Esad lehine savaşa sokarak saha tecrübesinin artmasını sağlıyor. Ayrıca nükleer faaliyetlerinin kontrol altına alınması noktasında İsrail’in soru işaretlerini de gideremiyor. Durum böyle olunca da İsrail, bölgenin Sünni güçleriyle neredeyse bir ittifak geliştirebiliyor. Türkiye de bu bağlamdan azade değil” değerlendirmesinde bulundu.

"Kürt koridoru meselesi”

Bilkent Üniversitesi’nden Siyaset Bilimci İlker Aytürk de Türkiye-İsrail yakınlaşmasını değerlendirirken “Türkiye’nin bölgesel yalnızlığına” dikkat çekti ve bir başka konuyu; Ankara’nın başından beri gündeminde tuttuğu “Güney sınırının hemen ötesinde bir Kürt koridorunun kurulmasına dönük öngörü ve tehlikeleri” vurguladı. Türkiye ile İsrail arasında Mavi Marmara kriziyle birlikte ciddi güven kaybı yaşandığını anlatan Aytürk, “Türkiye, Kürt koridoru oluşmasın diye kendine yeni müttefikler arıyor. Washington’daki İsrail lobisinden de yararlanılabileceği düşünülüyor. Bakan Avcı İsrail’i ziyaret ediyor, İsrail lobisi de Washington’da Türkiye için lobi yapıyor –Kürt koridorunun olmaması gerektiğini savunuyor- ” dedi. Aytürk, İsrail’in de aslında Kürt koridoru konusunda Türkiye'yle fikirlerinin tam örtüşmediğini hatırlatırken “Ama İsrail illa ki Türkiye’yi Batı bloğunda tutmak istiyor ve bu yüzden Batı başkentlerinde Türkiye için iyimser konuşuyor. Ankara da bu durumdan çıkar elde etmeye çalışıyor” değerlendirmesini yaptı.

Türkiye –İsrail ilişkilerinde “Gazze gölgesi”nin hep olacağını ancak Türkiye’nin şu anda sınırından tam da ötesinde yaşananlara odaklandığını anlatan Aytürk, “İsrail’le kalıcı bir barış mümkün olmaz. Bölgesel müttefiklikler, ortak çıkarlar oldukça zaman zaman yakınlaşmalar yaşanacaktır. Bu da taraflar için bir mecburiyettir. 2010’dan sonra hasım devlet olan tarafların çok geniş kapsamlı anlaşmalar yapması, askeri işbirliklerine gitmesi sözkonusu olmayacaktır” değerlendirmesinde bulundu.

İsrail güvenlik güçlerinin Mayıs 2010'da Gazze'ye insani yardım götüren Mavi Marmara gemisine saldırısı sonucu 10 Türk vatandaşının hayatını kaybetmiş ve sonrasında iki ülke ilişkilerinin kopmuştu. İlişkiler İsrail'in özür dilemesi, ailelerine ödenecek tazminatı Türkiye'ye iletmesi ve Gazze'ye insani yardımların başlatılmasıyla normalleşme sürecine girmişti. Kriz nedeniyle ara verilen ikili siyasi istişareler de yeniden başlamıştı. (DW)