Fehim Taştekin / Radikal

Rusya’nın Suriye’ye müdahalesi Kürtleri çok bilinmeyenli bir denklemin merkezine oturttu. Özellikle Rojava’nın Kürtlerini. Suriye’nin kuzeyinde öz yönetim tesis edip IŞİD’le savaşan Kürtler hem Rusya hem ABD’nin müttefik saydığı bir aktör haline geldi.


Malum ABD, Ekim 2014’ten beri IŞİD’e karşı savaşta Rojava’nın savunma gücü YPG ile ortak operasyon merkezi üzerinden işbirliği yapıyor.

Rusya lideri Vladimir Putin de Suriye ordusu dışında IŞİD’le gerçek mücadele eden yegâne güç olarak Kürtleri selamladı. Hem Güney Kürdistan hem Rojava’nın “Aleykümselam” diyeceği bir selamdı. Ardından Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov, yeni Ortadoğu stratejisinin ayaklarından birini oluşturan Rusya, İran, Irak ve Suriye'nin yer aldığı askeri istihbarat paylaşım merkezinden bahsederken Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimi’nin de işin içinde olduğunu söyledi.

Lavrov ayrıca Bağdat üzerinden Kürtlere silah verdiklerini söyledi. Her ne kadar Peşmerge Bakanı Cabbar Yaver “Haberimiz yok” dese de Rusya, Amerikan yardımlarına bel bağlamış olan Kürtlere bir başka alternatiflerinin olduğunu gösterdi. Kürdistan Bölgesel Yönetimi Başkanı Mesut Barzani de oluşan yola kapı açtı: “Rusya'nın sağlayacağı yardımları da memnuniyetle karşılarız.” Yine Suriye tarafında Rus askeri yetkililer, Haseke’de YPG’li komutanlarla görüştü.

ZOR BİR DENKLEM



Peşmerge ve YPG’yi ilk bakışta bağlayan şey ikisinin de ABD’nin öncülüğündeki uluslararası koalisyonun parçası olmaları. Rusya’nın “Ya benimlesin ya düşmanım” gibi bir mantıkla hareket etmiyor olması Kürtlere kendi oyunlarını oynama fırsatı veriyor. Burada ABD Başkanı Barack Obama’nın Neo-Con’lardan farklılık arz eden tutumu da işi bir nebze kolaylaştırıyor. Obama "Suriye'yi ABD ile Rusya arasında bir vekâlet savaşına itmeyeceğiz" derken IŞİD ile mücadele ve Kürtlerle işbirliğinin artacağı mesajı verdi. Yani Kürtler iki güç arasında rekabet konusu haline gelse de ikisinden birini tercih etmek zorunda olduklarına dair bir baskı ile karşı karşıya değiller. Tabii şimdilik…

Kürtlerin çabası da kendilerini seçim yapmak zorunda bırakacak bir yola sapmama yönünde. Barzani, ABD ile Rusya’nın çabalarının koordineli olmasını tercih ediyor. Yani Kürtlerin kıymete binmesinin avantajını kullansa da meseleyi Rusya mı ABD mi noktasına vardırmaktan kaçınıyor.

Burada kendi oyununu oynama durumu hassaten Rojavalı Kürtler için geçerli. Nedir bu oyun? Kürtler uluslararası güçlerin yardımıyla IŞİD gibi örgütlerden gelen tehditleri bertaraf etmeye çalışırken bu aktörlerle geliştirilen ya da geliştirilecek ilişkilerin dengesini Suriye’nin geleceğinde Rojava’nın statüsünü koruyacak şekilde kurmak istiyor. Her iki fasılda da (IŞİD ile mücadele ve siyasi çözüm sürecinde) Rusların yaratacağı fark Amerikalılarınkinden fazla. Daha doğrusu bu fark Kürtlerin beklentilerine daha uygun.

Amerikan eli Suriye’nin geleceğini şekillendiren süreçte Kürtlere fazladan umut vermiyor. Bu noktada ibre Rusya’ya dönüyor. Kürtler, siyasi çözüm sürecinde fiili özerk yönetim modelini ABD’nin değil Rusya’nın Şam yönetimine kabul ettirebileceğini düşünüyor.

IŞİD ile mücadele konusuna dönersek: ABD’nin operasyon çerçevesi IŞİD’le mücadeleyle sınırlı. Bu, Kürtleri kurtarmıyor. İcraatıyla "İyi Kaide kötü Kaide" ayırımı yapmaktan kaçınmayan ABD'nin cerrahi müdahalesine karşılık Rusya son üç yılda Kürtlere savaş açmış diğer silahlı grupları da hedef tahtasına oturtuyor. Mesela Rus operasyonları, Nusra, Ahrar el Şam, Nureddin Zenki Tugayı ve Sultan Murat gibi Türkiye destekli örgütlerin ateş çemberinde tuttuğu Şeyh Maksud ve Eşrefiye mahallelerinde Kürtleri biraz rahatlattı. Kürtler önemli bir ikmal hattını kontrol altına aldı. Rojava’nın üç kantonundan biri olan Afrin de IŞİD değil Rusya’nın hedef listesinde olan örgütlerin kuşatması altında.

Haliyle Rusya ile işbirliği yapmak Kürtler için hem köklü bir saha temizliği anlamına geliyor hem de Rojava'daki 'de facto' özerkliği ileride 'de jure' statüsüne dönüştürme konusunda Rus baskısını kullanma fırsatı yaratıyor. Yani Şam üzerinde etkili olan bir güce şimdiden yakın olmak önemli.

KÜRTLER RUSYA'YA DAHA YAKIN

Rusya ile birlikte pozisyon almayı kolaylaştıran başka faktörler de var:

- Kürtler birçok uluslararası ve bölgesel meselede Rusya’nın duruşuna daha yakın.

- Rusya’nın Esad yönetiminin en kritik destekçisi olması meselenin en kılçıklı tarafı. Sonuçta Kürtler mevcut rejimin değişmesini istiyor. Ama Rojava'nın en önemli siyasi aktörü PYD’yi siyasi sürece katmak için ısrar eden de Rusya. Bu çerçevede PYD Eşbaşkanı Salih Müslim defalarca Moskova’ya davet edildi.

- Sadece Kürtler değil bölgede birçok taraf Rusya’nın IŞİD ile mücadelesini ABD’den daha gerçekçi ve samimi buluyor.

-Özerk cumhuriyet ve bölgelerden oluşan Rusya Federasyonu'nun farklı etnik ve dini yapıları barındıran özerklik deneyimi Kürtlerin taleplerinin anlaşılmasını kolaylaştırıyor. Kürtler namına özerklik baskısı Rusya yerine ABD'den geldiğinde bu otomatik olarak ülkeyi parçalama komplosu olarak görülebilir.


ABD İLE İŞBİRLİĞİNİN AVANTAJLARI

Tabi bu faktörler Kürtleri çok dillendirdikleri üçüncü yol stratejisinden uzaklaştırmıyor. Bu strateji birbiriyle çıkar çatışması olan taraflarla müzakere ve işbirliğine açık kapı bırakan bir yaklaşımı içeriyor. Haliyle hem ABD hem Rusya ile çalışma iradesi sergileniyor.

Kürtlerin mülahazalarında ABD ile müttefik olmanın artıları ise şöyle:

- ABD ile ortaklık Kürt davasının Batı’da kabul görmesini kolaylaştırıyor. Mesela Rojava’daki özerklik hareketinin çatı kuruluşu TEV-DEM’in kadın yöneticilerinden İlham Ahmed bugünlerde ABD’de. New York’ta BM toplantıları sırasında temaslarda bulunan İlham Ahmed 6 Ekim’de Princeton Üniversitesi’nde bir konferans verecek.

- Suriyeli Kürtlerin bir gözü de kuzeyde. Tren raylarının altı ile üstü arasındaki etkileşim çok yüksek. Suriyeli Kürtler, ABD ile kurdukları ilişkilerin kuzeydeki Kürtlerin lehine olumlu bir etkiye dönüşmesini umut ediyor.

Nasıl ki Rusya'nın Şam üzerindeki etkisi önemseniyorsa aynı şekilde Türkiye’deki Kürtlerle barış sürecine yeniden dönülmesi konusunda ABD'nin Ankara üzerindeki baskısına önem atfediliyor.
Yani güneyle ilişkilerde Ruslara, kuzeyle ilişkilerde ABD'ye yaslanmak gibi çift yönlü bir stratejiden bahsedilebilir.

Kürtler açısından bu denge siyasetinin geleceği önemli ölçüde, şimdilik Suriye'yi devler arası bir satranç tahtasına dönüştürmekten kaçınan ABD ve Rusya'nın daha ne kadar birbirini kollama siyaseti güdeceğine bağlı. Onlar arasında işler sertleşirse yaşanacak restleşmeler karşısında Kürtler de bir tarafa savrulmak zorunda kalabilir.