Haber Merkezi


SORU: Türkiye’nin Kafkasya ve Orta Asya bölgelerindeki strateji ve perspektifleri nelerdir?


AHMET DAVUTOĞLU:
İster Orta Doğu ister Kafkasya isterse Orta Asya bölgesi olsun hiç fark etmez, Türkiye bütün bölgelerle ilişkilerin geliştirilmesine yönelmiş durumda. Ankara’nın amacı, ekonomik ve diplomatik ilişkileri geliştirmek, aynı zamanda söz konusu bölgelerle kültürel ilişkileri sıkılaştırmaktır. Bunlar asıl hedefler fakat bu hedeflerin gerçekleşmesi konusunda her bölgede bazı zorluklar var. Kafkasya’da Türkiye’nin girişimiyle 2008 yılında Kafkasya İstikrar ve İşbirliği Platformu oluşturuldu. Platformun amacı, Kafkas ülkeleri arasında birlik kurmaktır. Fakat bu konuda arzu edilen sonuçlara ulaşılamadı.

Kafkasya İstikrar ve İşbirliği Platformunun oluşturulması yönünde başlıca sorun, bu bölgedeki dondurulmuş ihtilaflardır. Bunlar öncelikle Ermenistan’ın Azerbaycan’ın topraklarını işgal etmesi, aynı zamanda Abhazya ve Osetya ile ilgili konular. Söz konusu sorunlar, Kafkasya’da iş birliğine engel oluyor. Bu nedenle Türkiye, Kafkasya’da ikili ve üçlü iş birliğini maksimum geliştirmek niyetinde. Üçlü iş birliğinin en güzel örneği, BTC Petrol Boru Hattı, BTE Doğal Gaz Boru Hattı ve BTK Demir Yolu Hattı gibi projeler aracılığıyla Türkiye, Azerbaycan ve Gürcistan arasında yapılan iş birliğidir.


Ayrıca Türkiye, Azerbaycan ile iş birliğini başarılı bir şekilde geliştiriyor ki bu da ikili iş birliğinin en güzel örneği. Azerbaycan-Türkiye ilişkileri, kardeşlik ilişkilerine ve “bir millet iki devlet” ilkesine dayanıyor. Dünyada bu ilişkilerin başka bir benzeri yok.

Türkiye ve Azerbaycan iş birliğini başarıyla sürdürüyor. Fakat iki ülke Orta Asya’da birlikte iş birliği yapabilir. Türkçe Konuşan Ülkeler İşbirliği Konseyinin oluşturulması, Türkiye ve Azerbaycan’ın girişimiydi. Ülkeler, örneğin Azerbaycan-Türkiye-Kazakistan veya Azerbaycan-Türkiye-Türkmenistan üçlü iş birliği formatı oluşturarak Orta Asya’da ortaklığı geliştirebilir. Ayrıca, bölgede başarılı iş birliği örneği olarak, Gürcistan ile Türkiye arasındaki iş birliğini gösterebiliriz. Ankara ve Tiflis sadece vizeyi değil, sınırdan pasaportla geçişi de kaldırdı. Türkiye’nin, Ermenistan dışında Kafkasya’da hiçbir komşusuyla sorunu yok. Türkiye’nin Ermenistan ile sorunu, öncelikle Azerbaycan topraklarının işgaliyle ilgili. Ermenistan’ın yanlış politikadan vazgeçerek Azerbaycan topraklarının işgaline son vermesini ümit ediyoruz. Ancak bu durumda Erivan ile ilişkilerin normalleşmesi söz konusu olabilir.


SORU: Türkiye AB üyesi olmak için hangi adımları atacak ve ülkenin AB’ye alternatifi var mı?


DAVUTOĞLU:
Şu anda AB’nin, Türkiye’nin üyeliğini reddetmesi için hiçbir sebebi yok. Türkiye, AB üyesi olmak için önemli reformlar yaptı. Bugün Türkiye ekonomisi dünyada en hızlı gelişen ekonomilerden biri. Türkiye ekonomisi, Avrupa’nın bazı ülkelerinin ortak ekonomisinden daha güçlü. Aynı şeyi Türkiye’deki demokratik reformlar konusunda da söyleyebiliriz. Bu nedenle AB’nin Türkiye’nin üyeliğini reddetmesi için hiçbir sebebi yok. AB üyesi olması için sadece Türkiye’nin değil, her iki tarafın istemesi gerekir. Dışarıdan Türkiye’nin AB üyesi olması için bütün kapıların açık olduğu görünebilir fakat Türkiye’nin önünde aslında AB’nin oluşturduğu engeller var. Bu, öncelikle Kıbrıs sorunuyla ilgili bir engel. Kıbrıs sorunundan yararlanarak, aynı zamanda kültürel farklılığı gerekçe göstererek Türkiye’nin AB üyeliğine engel olmak isteyen bazı devletler var.


Türkiye’nin Birlik’e hâlen tam üye olamamasının sebeplerinden biri de Avrupa’da oluşan İslam fobisi. AB’nin oluşturduğu tüm engellere rağmen, Türkiye üyelikle ilgili politikasını kararlı bir şekilde sürdürmek niyetinde ve hiçbir zaman bu politikasından vazgeçmeyecek. Şu anda AB bir kararsızlık sergiliyor. AB, Türkiye’nin önemini anladığı zaman Ankara için kapılar açık olacak. Türkiye diğer uluslararası teşkilat ve birliklerle ortaklığı geliştirerek AB’ye alternatif aramıyor. Türkiye için herhangi bir bölge veya teşkilatla yakınlaşmak, AB’den ayrılmak anlamına gelmiyor. Hatta AB’nin tam üyesi olursa Orta Asya bölgesi ile iş birliği Türkiye için öncelikli konulardan biri olarak kalmaya devam edecektir.


SORU: Türkiye’nin Mısır ve Suriye krizi ile ilgili tutumu ne?


DAVUTOĞLU:
Ayın başında Mısır’da meydana gelen askerî darbe, ülkedeki mevcut sorunların çözümü değil. Tam tersine darbe, ülkede büyük bir karmaşaya neden olacaktır. Mısır’da cumhurbaşkanlığı seçimleri yapıldı ve Türkiye, Cumhurbaşkanı seçilen Muhammet Mursi’yi destekledi. Türkiye, Mısır’da kim seçilirse seçilsin onu destekleyecekti. Çünkü biz ayrı ayrı kişileri değil, halkın iradesini destekliyoruz. Sadece demokrasi yoluyla seçilen siyasi liderin halkı temsil etmeye hakkı vardır. Türkiye, darbe meydana gelen ülkelerde durumun düzelmesi için elinden geleni yaptı. Sadece Mısır’a bile iki milyar dolar yardım ayırdı.


Mısır önemli bir ülke çünkü adı geçen ülkede istikrar sağlanmadan bölgede istikrar olması imkânsız. Suriye’ye gelince, orada durum daha zor. Çünkü ülkede ölü sayısı 100 bini geçti. Suriye’deki olayların mağdurlarının büyük bir bölümü hava saldırıları sonucunda hayatını kaybetti ve herkes bu saldırıların Suriye rejimi tarafından gerçekleştirildiğini biliyor. Suriye muhalefetinde bu tip silahlar yok. Muhalefet önce silah kullanmadan eylemler yapıyordu. Talepleri demokratik seçimler ve reformlar yapılmasıydı. Fakat Suriye rejimi halkın taleplerini yerine getirmedi. Türkiye’de şu anda 500 bin Suriyeli mülteci var. Türkiye söz konusu mültecilere 1,5 milyar dolar maddi yardım ayırdı.