İrlandalı uluslararası ilişkiler analisti ve gazeteci Finian Cunningham, Rusya-Çin ortaklığının potansiyelini mercek altına alarak, küresel güç dengelerini nasıl değiştirebileceğine dair kritik öngörülerde bulundu.

“İKİ ÜLKE ARASINDAKİ İTTİFAK HAYATİ”

Rusya Federasyonu Başkanı Vladimir Putin’in Rusya-Çin ilişkilerine ilişkin yaptığı, “İki ülke arasındaki ittifak, ‘artan jeopolitik türbülansın olduğu bir zamanda’ hayati bir istikrar kaynağıdır” değerlendirmelerini satırlarına taşıyan deneyimli gazeteci, Putin’in bu sözlerini, “ABD önderliğindeki Batılı devletlere dolaylı bir gönderme" olarak yorumladı.

Rusya ve Çin'in ortaklığının, jeopolitik anlamda dönüştürücü bir role sahip olduğunun altını çizen Cunningham, Çin'in Avrasya'yı Afrika ve Amerika'ya bağlayan 'Bir Kuşak Bir Yol Girişimi'ni geleceğin vizyonu olarak değerlendirdi. 

Rusya’nın bu projenin uygulanmasında kilit bir rol üstlendiğinin altını çizen Cunningham; girişimin aynı zamanda, “Hakim Batılı kapitalist paradigmayla taban tabana zıtlık" içerdiğini savundu.

“POTANSİYELLERİ DURDURULAMAZ”

Rusya ve Çin'in artan jeopolitik potansiyelinin durdurulamaz olduğunu belirten gazeteci; ticareti kolaylaştırmak açısından Rusya’nın Çin ile uzun bir kara sınırını paylaştığını hatırlatarak, “Rusya, kara kütlesi bakımından dünyanın en büyük ulusal bölgesidir. Rusya'nın sahip olduğu doğal kaynakların bolluğu, doğal gaz, petrol, metal ve mineral rezervlerinden; ormancılık, tarım ve balıkçılığa kadar şaşırtıcıdır. Aynı zamanda birden fazla sektörde son derece ileri teknolojilere sahip olması ile de övünebilir” dedi.

Cunninham makalesinde, son derece ileri teknoloji ve üretim kapasitesiyle Çin’i, yalnızca Rus kaynakları için geniş bir pazar değil, aynı zamanda dünya ekonomisine açılan bir kapı olarak nitelendirerek, “Çin, şimdiden bazı ölçütlere göre ABD üzerinden dünyanın en büyük ekonomisi haline geldi” dedi. 

Eski RAF üyesi tuvaletten mesaj atmış: Beni yakaladılar Eski RAF üyesi tuvaletten mesaj atmış: Beni yakaladılar

“BATI İÇİN OYUNUN SONU”

Cunninham ayrıca, Çin ve Rusya’nın karşılıklı refah ve barış için inşa ettiği stratejik ortaklıkların sonucunda kaçınılmaz olarak; kitlesel eşitsizlik, borç, ahlaki çöküş ve sosyal çürüme karşısında körelmekte olan Batılı emperyal güçler için “oyunun sonunu getireceğini” öne sürdü.