Biliyor musun,

tüm mesele kafayı teslim etmemekte.

Hiç bir şeye, hiç bir ilahi güce, 

hiç bir din'e, hiç bir tarikata, hiç bir örgüte.

Kısacası hiç bir kimseye teslim etmeyeceksin kafayı,

özgûr olmak istiyorsan eğer.

Ve hiç bir şeyi taklit etmeyeceksin,

sana ait bir şey istiyorsan.

İlkin de yani kafayı teslim ettiğinde,

sen, sen olmak dan çıkarsın.

Ne olursun o zaman?

Hiç bir şey.

Yani, Kul, köle, uydu, silik biri.

Hem seni ve senin beynini 

teslim almak isteyen ilahi bir güç, 

din, tarikat, örgüt, kişi,

seni seven, sana saygı duyan bir şey olamaz ki.

Bunu bilmelisin ilk önce.

Her şey özgür olmalı,

Başkası'nın özgürlüğüne kast etmediğin sürece.

Her şey gönüllü olmalı,

Aklına ve yüreğine ters düşmediği sürece.

İnsanlaşmak için vicdan'ın kesin olmalı.

Yoksa, ne bir gözyaş'ın ne de bir gülüşün olur,

içten gelen katıksız ve saf.

Ağlama'nın veya gülme'nin sahtekârı olmayacaksın yani.

Devrimci olacaksın baskının her türlüsüne karşı.

Hiç bir şeye boyun eğmeyeceksin, 

zorbalık allah adına olsa bile.

En güzel türkülerde,

veya şarkılarda kırmızı şarab olmalı,

damarlarında kaynayan kan rengi.

Çakır keyif hallerinde halay olmalısın yan yana, el ele,

ya da belinden kavradığın sevgili ile kıskandıran bir dans.

Üşüdüğün de, 

Sokak çocukları gelmeli aklına.

Isınmak için alabildiğine bir sevgi yetecek sana.

Acıkmak aslında bir yoksulluk,

ve miden de doyurulmayı bekleyen bir açlık.

Bu yüzden.

Yoksulları unutmayacaksın hiç bir zaman.

Bir de susamışlık var,

kana kana içmek istediğin su kadar,

Bu, yanmış yüreğin de olabilir,

Çöl sıcaklığı da.

Her ikisin de yağmur olmalı sevgin.

Eşitçe ıslatmalı toprak üzerinde ne varsa.

Her nefesin hem derin olmalı

hem hızlı koşmalı

Tökezlesen bile, yine ayağa kalkmalısın

Yoksa uçup gider, peşinden koştuğun aşklar'ın

Bir de ne biliyor musun ?

Ara sıra çocukluğundan delikanlı yıllarına dönmelisin,

geçip giden yıllara meydan okumak için...