1986 yılında Kemal Kılıçdaroğlu, Maliye Bakanlığı Gelirler Genel Müdürlüğü'nde daire başkanıydı. Tarihe meraklıydı; özellikle de doğup büyüdüğü, okuduğu, Dersim'in tarihine... 1930'ların sonunda orada olanları Tarih Vakfı'nın belgelerinden okumuştu. Tanıklarla da konuşmak istedi. İhsan Sabri Çağlayangil'den randevu aldı. Sonraları Cumhurbaşkanı vekilliğine kadar yükselen Çağlayangil, Dersim katliamı sırasında Malatya Emniyet Müdürü'ydü. Kılıçdaroğlu, onun anlattıklarını dehşet içinde dinlerken, kasetli teybine de kaydediyordu.

Çağlayangil, Kürtlerle operasyon öncesi yapılan müzakerelerden sonuç alınamayınca ordunun zehirli gaz kullandığını anlatıyor ve şöyle diyordu: "Kanlı bir harekât oldu. Dersim Kürtlerini yediden yetmişe kestiler. Mağaralarda fare gibi zehirlediler. Dersim davası böyle bitti".

O zaman 38 yaşında olan Kılıçdaroğlu, Seyit Rıza'nın idam sahnesini ve asılmadan önce söylediği "Ayıptır, zulümdür, cinayettir" sözlerini de, infazın tanığı olan Çağlayangil'den bizzat dinledi.

Şimdi, tam da o infazdan 84, o röportajdan 35 sene sonra Kılıçdaroğlu, bu kez CHP Genel Başkanı olarak diyor ki:

"Bu ülkede iktidarlar hep değişti, ama ülkenin makûs tarihi hiç değişmedi. Farklı topluluklar, ağır yaralar taşıyor. Benim partimin de geçmişte açtığı derin yaralar var. Bu yaraların kapanması için bir helalleşme yolculuğuna çıkıyorum".

CHP lideri eğer kendi partisinin de ortak olduğu tarihi yaralarla yüzleşme, o yaraları ruhunda taşıyanlarla helalleşme yolculuğuna çıkıyorsa, elbette yolu Dersim'den, Aşkale'den, Mustafa Muğlalı Kışlası'ndan geçecektir. Nasıl Alman sosyal demokratlarının efsanevi lideri Willy Brandt, Yahudi Anıtı önündeki pozuyla Almanya'nın kaderini değiştirdiyse, Kılıçdaroğlu'nun maziyle hesaplaşması da sadece partisinin değil, Türkiye'nin yaralarını sarabilir.

Şimdi CHP lideri, bu sözün AKP devrinin suçlularının affı anlamına gelmediğini, onlarla her halükârda hesaplaşılacağını, helalleşmenin ise, tarihin yaraladığı kesimlerle ve AKP'nin hepten böldüğü halklarla olacağını net şekilde izah etmeli ve büyük yara alan toplumsal barış için, bir an önce yolculuğuna başlamalıdır.