İki bölüm şeklinde devam eden panelde gazeteci İsmail Saymaz, Soma faciasından sonra ‘Fıtrat: İş Kazası Değil, Cinayet' isimli kitabını yazmaya karar verdiğini belirterek, salonu dolduran dinleyicilere kitabından pasajlar okudu.

Sol Parti eyalet milletvekili Deniz Çelik'in sunumuyla başlayan birinci bölümde gazeteci-yazar Nurat Sancar'ın konuşmacı olduğu 'İslam,Laiklik ve Demokrasi' konulu panel ilgiyle dinlendi.

Hayatın Sesi Kadınlar Korosu'nun Türkçe ve Kürtçe söylediği şarkıları sonrası, moderasyonu DİDF Hamburg Yönetim Kurulu üyesi Sinan Özbolat'ın yaptığı, İsmail Saymaz'ın konuşmacı olduğu ikinci bölüm başladı.  

GAZETECİ VERECEĞİ OYUN RENGİNİ AÇIKLAMAZ

Doğan Grubu tarafindan referandumda "Hayır" oyu vereceğini açıkladığı için Kanal D'de işine son verilen İrfan Değirmenci konusunda ne düşünüyorsunuz? şeklindeki bir soru üzerine İsmail Saymaz şunları söyledi:

"Gazeteci için vereceği oyun rengini söylemenin anlamı yoktur. Gazeteci genel prensip olarak hangi parti adına faaliyet yürüttüğünü ve vereceği oyu açıklamamalıdır. Gazetecinin görevi siyaset yapmak değildir, halka bilgi aktarmaktır. Günümüzde gazetecilerden haber yapmayı değil. Aktivist gazeteci olması beklenmektedir. Unutulmasın ki, yarın işten atılma riskini boynunda künye gibi taşıyan bir gazeteciden bunu beklemek haksızlıkırBizim sektörde işten atılırsanız işe gireceğiniz en fazla beş yer vardır." 

GRUBUMUZDA HEDEF GÖSTERİLMEYEN GAZETECİ KALMADI

Türkiye'de yaşananları "Bugüne kadar benim tanık olduğum en tedirgin edici gelişmelerdir" diye tanımlayan İsmail Saymaz, "referandumda 'Hayır' çıkmasın diye elden ne geliyorsa yapılmaktadır. Tutukluluk, gözaltı, işsiz bırakma gazeteciler için olağan hale getirildi. 15 yıldır gazetecilik yapıyorum grubumuzda ben de dahil hedef gösterilmeyen gazeteci kalmadı. Günümüzde gördüğümüz baskıyı hiçbir dönemde yaşamadık. Terör soruşturması adı altında bir sabah her şeye el konulması olağan hale geldi," dedi. Havuz medyasındaki tetikçi gazetecileri de eleştiren Saymaz, "Basında en büyük sorun oto-sansürdür. Kimi gazeteciler CNN Türk'ü sabahtan akşama kadar izleyip işine geldikleri gibi haber yapmaktadırlar," şeklinde eleştirdi.

"Hayır" oyları konusunda ne düşünüyorsunuz sorusuna ise, "Bugün AKP yanlısı anket kuruluşları bile yüzde 45'lerin altında bir 'Hayır' rakamından söz etmemektedirler. Bu bile 'Evet' cephesinde kriz yarattı. 'Hayır' cephesinde değerlendirilen MHP çizgisindeki Yeniçağ gazetesi ve bir sendika başkanına Ankara'da yapılan silahlı saldırının bu tereddütten kaynaklandığı ileri sürülmektedir," dedi.

HER İNŞAATIN ALTINDA İŞÇİ CESETLERİ YATIYOR

Saymaz, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın 2010 yılında Zonguldak'ta bir maden ocağında meydana gelen patlamada 30 işçinin yaşamını kaybetmesi sonucu ilk kez "Bunun yapısında, fıtratında bunlar var. Hiç kaza olmayacak diye bir şey yok," açıklaması ile Avrupa ülkelerindeki iş kazalarını örnek vermesini anlaşılmaz bulduğunu ifade ederek, Erdoğan'ın verdiği örneklerin 1930'lı yıllarda kaldığını ileri sürdü. Erdoğan bu açıklamasıyla, "taşeronlaşma, özelleştirme ve sendikasızlaşmayı yukarıdan aşağıya teşvik etmiştir" diye devam eden Saymaz, "Türkiye'de iş cinayetleri en çok inşaat sektöründe yaşanmaktadır. Barajlar, köprüler, yollar yaptık diyorlar. Doğru. Ama her inşaatta iş kazaları sonucu meydana gelmiş işçi cesetleri vardır. Günde üç işçi yaşamını kaybetmektedir. Ölümlerin tek sorumlusu hızla artış kaydeden hükümetin özelleştirme politikalarıdır," dedi.

TÜRKİYE'DE YOLU İŞÇİ MAHALLELERİNE DÜŞMEYEN SOSYALİSTLER VAR

Sol ve sosyalistleri de eleştiren Saymaz, "Sol öteden beri bir daralma yaşıyor. Gündeminde iş kazalarında kaybedilen işçiler yoktur. Gezi'de başlayan direniş Alevi mahallelerinde bitti. Alevi anne-babalara güvenerek mi solcu oldunuz?" diye soran Saymaz, "Sağ, zaten bunu istiyor. Sol, giderek bu dar alandan kendini kurtarmalıdır, yani mahallelilik tavrından uzaklaşmalıdır. Bu yapılmadığı için toplumdaki çoğu olayların faturası hedef halindeki Alevilere çıkartılmaktadır. Gazi ve Armutlu'da sıkışıp kalan direniş neden Kasımpaşa ve Silivri'ye taşınmıyor?" şeklinde ifade etti.

İŞÇİLER UZUN SÜREDİR SOSYALİSTLERİ ARAMAKTA

Salondaki sol ve sosyalist çevrelerden çok sayıda dinleyici Saymaz'ın eleştirisini sessizlikle dinledi. Konuşmasını, "Referandumdan ister 'Evet' isterse de 'Hayır' çıksın, yaşam devam edecektir," diye sürdüren Saymaz, eleştiri oklarını sola yönelterek, "Aleviler üzerindeki mezhepsel baskılar ancak, Sünni mahallelerindeki direnişle, Kürtler üzerindeki şoven baskılar da Türk mahallelerinde gösterilecek tepkiyle kırılacaktır. Bu dar alanlardan çıkmak solun boynunun borcudur," dedi. Saymaz'ın, "İşçiler uzun süredir sosyalistleri arıyor. Yolu işçi mahallelerine düşmeyen, onlarla çay içmemiş sosyalistlerle karşı karşıyayız," şeklindeki açıklamaları salonda sessizlikle dinlendi. Türkiye'de toplumun ekonomik bir çıkmazda olduğuna da değinen Saymaz, "Mevcut sendikalar görevlerini yerine getirmemektedir. Halk yastık altındaki son altın yüzüğünü (aslında hiç satılmaz) satmak zorunda kalmıştır. İşçiler sahipsizdir," yorumuyla sendikaları ve sosyalist tanımlanan örgüt ve partileri eleştirdi.