"Katilleri tanıyoruz.. Aylardır bilinçli sürdürülen gerilim ve ayrıştırma kampanyası, Reyhanlı’dan Diyarbakır’a, Suruç’tan Ankara’ya uzanan zincirleme katliamlara ortam hazırlamıştır. Tümünün azmettiricileri, tetikçileri ve amaçları aynıdır!" içerikli açıklamada, " Mesele “sağ-sol, Alevi-Sünni, dindar-laik” meselesi değildir, toplumun en dinamik kesimlerine saldırarak işlerine başlayıp, aşama aşama ilerliyorlar. Bu saldırı sadece mitinge katılanları değil, tüm toplumu hedef alan bir durumdur, yarın bir gün hedef ayırmaksızın bütün toplum kesimlerini içine alacaktır, susan ve sessiz kalanları da yakacaktır." denildi.

İşte Ankara Katliamı'nın gerçekleri başlıklı o açıklama:


Dölxur Dats, Duhur Dats, Dits a Diyra Dats!

Ağlamayacağız, Yılmayacağız, Unutmayacağız!

Savaş iklimine karşı Ankara’da toplanan on binlerce barış elçisinin ortasında patlatılan bombalarla, yüzlerce karanfilimize alçakça kıydılar.

Başkentin göbeğinde, Emniyet Müdürlüğü’nün burnunun dibinde yaratılan bu tablo tatmin etmemiş olacak ki; patlamaların olduğu noktaya, ölülere, yaralılara ve onlara yardım etmeye çalışanlara gaz sıkıldı. Her halktan işçi, memur, köylü, esnaf, öğrenci, kadın, erkek, çocuk, yaşlı insanlardan katılımcılar ve çevredeki görgü tanıkları aynı şeyleri söylüyor: “Art arda patlayan iki bombanın ne olduğunu anlamaya çalışırken, bu kez gaz bombası atıldığını gördük. Aynı anda alana TOMA’lar girdi, ambulanslar engellendi…”

En sıradan hak arama eylemlerine bile yüzlerce polis yığılırken, patlama sırasında alanda tek bir polis olmaması bir yana, Seçim Hükümeti’nin İçişleri Bakanı düzenlediği basın toplantısında, “Olayda güvenlik zafiyeti olmadığını ve istifayı düşünmediğini” söyledi. Adalet Bakanı ise, gazetecilerin “istifa” sorusunu alaycı bir gülümseme ile karşıladı. İkisi de haklı! Düzenin “güvenliği” konusunda bir zafiyet söz konusu değil. Tam aksine, layıkıyla görevlerinin başındalar! Alaycı gülümseyen, kendisine ve kendisini o makamlara taşıyanlara yakışanı yapıyor!Ne de olsa ciddiyetsizlik ve pervasızlık ülke genelinde diz boyu!



Manipülasyon ustası yandaş medya da görev başında..


İktidarın işine gelen konuları kabartan, işine gelmeyenleri ise çarpıtan yandaş medya bu katliamda da boş durmuyor! Mitingin “HDP mitingi” olduğu, bombalama eyleminin de HDP’ye yönelik yapıldığı şeklinde bir algı oluşturmaya çalışan bu aygıtlar, milliyetçi-muhafazakar eğilimleri konsolide etme, kafa karışıklığı yaratma çabası içindeler. Oysa bu mitingi sendikalar ve meslek odaları düzenlemiştir ve neredeyse toplumun tüm kesimlerinden yapılanmalar ve bağımsız kişiler mitinge katılmışlardır. Ve o insanlar, sadece sivillerin değil, askerinden polisine hiç kimsenin artık ölmemesi için oradaydılar.

Diğer taraftan; bombalamanın şekli açısından bu patlamanın Suruç’la bağlantısını kuranlar da biliyor ki, Suruç katliamını çözecek adımlar atılsaydı, failleri ve arka planı ortaya çıksaydı, Ankara katliamı yaşanmayabilirdi. Bu suretle, yarım ağızla yaptıkları kınamanın da hiçbir değeri yoktur. Böyle bir katliamda bile ‘ama’sız, çekincesiz üzüntü belirtemeyenlerin samimiyeti ortadadır.

Katilleri tanıyoruz.. Aylardır bilinçli sürdürülen gerilim ve ayrıştırma kampanyası, Reyhanlı’dan Diyarbakır’a, Suruç’tan Ankara’ya uzanan zincirleme katliamlara ortam hazırlamıştır. Tümünün azmettiricileri, tetikçileri ve amaçları aynıdır!



Altını çizmekte yarar var.. Olası sonuçları açısından baktığımızda mevcut iktidar aklının ötesinde bir durum olduğunu düşünmekteyiz. AKP'yi de kapsayan, onun da işine gelen ama onu aşan bir operasyonla karşı karşıyayız. Olayın sıcaklığında yapılan ilk değerlendirmeler bizi yanlış/eksik yerlere götürme olasılığı taşıyor. Dolayısıyla, bu patlamanın salt AKP ile sınırlı algılanması, AKP'ye indirgenmesi daraltıcı sonuçlara yol açacaktır. AKP’yi her kirin pasın dışında tutan anlayışlarla, her meseleyi tümüyle AKP’ye eşitleyen anlayışlar birbirini beslemektedir. Bu tespit, sürecin en önemli aktörlerinden olan AKP’nin birinci dereceden sorumluluğu olduğu gerçeğini de ortadan kaldırmaz. Ayrıca Ankara'nın merkezi bir noktasının seçilmiş olması, yönetme yeteneğini yitiren bir iktidarı işaretlemektedir.

Katiller, ülkemizi Suriye ve Ortadoğu bataklığına çekmeye çalışan ABD’den, 400 vekil alamadığı için ülkeyi iç savaşa sürükleyen anlayışa kadar yayılmış vaziyettedir. Katiller, aylardır toplumu korku ve dehşete sürükleyerek, ülkeyi kan gölüne çevirerek ekonomik ve siyasi amaçlarına ulaşmaya çalışanlardır.

Her şey apaçık ortada.. Emperyalistlerin projesi olarak iktidara getirilen ve varlık koşulu bütünüyle buna bağlı olan AKP'nin üzerinden ilerleyen küresel bir suç şebekesiyle karşı karşıyayız. Sadece bu sistem değil, elbette iktidar yanaşması düzenbazlar, “ılımlı” görünen ama sıkça İŞID’ın etrafında dolanan dinci kalemşorlar, havuz medyası, 1990’ların Gladio ekibiyle birleşen bugünün ‘ekibi’... Tamamı bu katliamın suç ortaklarıdırlar.

Mesele “sağ-sol, Alevi-Sünni, dindar-laik” meselesi değildir, toplumun en dinamik kesimlerine saldırarak işlerine başlayıp, aşama aşama ilerliyorlar. Bu saldırı sadece mitinge katılanları değil, tüm toplumu hedef alan bir durumdur, yarın bir gün hedef ayırmaksızın bütün toplum kesimlerini içine alacaktır, susan ve sessiz kalanları da yakacaktır. Ekonomik ve siyasi istikrarsızlıkla boğuşan ülkede bu saldırının yarattığı öfke, ülkedeki toplumsal yarılmayı derinleştirebilir. Dolayısıyla, kurumların ve sivil yurttaşların birbirlerine karşı her zamankinden bir kat daha özenli ve kavrayıcı olması gerekir. Ülkenin ve tüm halk kesimlerinin geleceğine sahip çıkan bir anlayışla davranmak durumundayız. Yüreğinde insani değerlerin kırıntısını taşıyan herkes tek yürek olmak durumdadır. Bu çerçevede; tüm şehit ve yaralılar, ayrımsız hepimizindir.

Korkmayacağız, yılmayacağız, unutmayacağız..

Toplumda bu katliamların devam edeceğine dair bir kanaat mevcuttur. DÇH’nin katliam öncesi ve sonrasındaki yoğun çabasının ve dostça uyarılarının, kitle eylemlerindeki genel duruşumuzun ve önerilerimizin tekrar gözden geçirilmesine kapı aralamasını umuyoruz.

Tüm DÇH Çevresi'nin, derneklerimizin üyelerinin ve bağımsız bireylerin, bundan sonra tüm etkinliklere koordineli şekilde katılmalarını, etkinlik öncesi ve sonrasında bilgilendirme ağının güçlendirilmesini, mevcut koşullar ve Çerkes teamülleri gereği dayanışmanın ve soğukkanlılığın korunmasını önemle rica ediyoruz.