Posta güvercinlerinin olmadığı, bir kenarı yanık mektupların yazılmadığı, „bak postacı geliyor, selam duruyor“ türkülerinin dillendirilmediği, ön tarafı motivli postakartlarının saraflarda antika niyetine satıldığı. Facebook`ların, Twitter`lerin cirit attığı, sosyal medyanın revaçta olduğu zaman diliminde, doğanın renk ve seslerinden başka gökte testekerlek bir Ay'ın buluduğu anda işe gitmek için ayaklandığımda Facebookun mesaj bölümünde değerli dost Ezeli`den gelen iletiyi gördüm.

Ezeli`nin benden bir isteği vardı, şöyle diyordu iletisinde: „
Sevgili Dost bir gazeteci tarafından yakında benimle ilgili bir belgesel biyografi kitap çıkacaktır. “Ezeli ile ilgili kim ne dedi?” diye bir bölüm var. O bölümde senin de yer almanı isterim. Kitaplarımla ilgili görüşlerin olabilir ya da benimle ilgili bir anın olabilir. Eğer yazmak istersen görüşlerini en kısa zamanda yazar gönderirsen çok sevinirim. Sevgiler saygılar selamlar.“

 

Bir süre soluklandım, uzun uzun düşündüm, evirdim çevirdim, yazıp yazmama arasında gidip geldim, bir dostumun benden bir isteği vardı, dışarıda kuşlar ötüyordu, yazıp gönderirsem çok sevinirim diyordu, kuşluk vakitleri kuşlar pek neşeli olurlar, neşeleri bana kadar ulaştı……….

Alıcı bir kuşun neşeli ruh haliyle yazmaya koyuldum:

Ezeli, yoğun bir okur yazarlığın olmadığı, gelenek olarak kitaptan fazla söze inanan, yaşadıklarını duyduklarını, kağıda dökmek yerine, sözlü olarak anlatan bir coğrafyada dünyaya gelmiş, orada serpilip boy atmış.

Sözlü anlatım biçimi, sadece geçmişi anlatan, geçmişe bağlı bir gelenek değildir. Aksine şaşırtıcı oranda, geçmişle birlikte, günceldir, kendisini sürekli yeniler. Kendisini yenileme dinamiklerini tarihten günümüze kadar gelen köklü gelenekten alır. Bu dinamiklerin içersinde, yani sözlü anlatım,  yüzyıllardan bu yana halkın acılarını, tarihini, destanlarını, hikayelerini, efsanelerini yeni kuşaklara ulaştırmakla birlikte bir süreklilik sağlar ve öte yandan yeni olanı da „söylenerek“, „yazarak“  geleneğe renk katar, zenginleştirir, sürekli kılar.

Anadolu coğrafyasında bu geleneği sürdüren kişilere „Dengebêj“ denir.

Dengebêjler çağdaş Homeros`lardır, kendilerine özgü bir sanat ve edebi dünyaları vardır.

Ezeli Doğanay, “sözlüˮ geleneği sürdürmekle beraber, “yazılıˮ geleneği de çok iyi kullanan, bu alanda çeşitli eserlere imza atmış Dengebêj`lerden, çağdaş Homeros`lardan biridir.

Ezeli, yüzyıllardan bu yana siyasal, toplumsal ve kültürel baskı altında olan, tüm değerleri yok edilmeye çalışılan Anadolu`daki kadim Kürt ve Alevi toplumunun  atardamarıdır, en önemli hayat kaynaklarından biridir. Dağarcığında yüzlerce türkü, agit, öykü ve olay vardır. Her platformda bunları ard arda sıralar, ya da iç içe katıp bir buket gibi topluma sunar.

Fantazi ve olağanüstülüklerle örülü geçmişe, bugüne, bugünün sosyal, politik, kültürel olaylarına, ilişkilerine sözcülük, aracılık eder.

Ezeli, birçok sosyal görevi, hiç bir beklenti içersinde olmadan yerine getirirken, bize tarihi anlatır, yanı sıra toplumu eğlendirir, geçmişin edebi-kültürel birikimini anlatırken bir birikim sağlar.

Dün, bugün ve gelecek arasında bir köprü görevi görür. 

Yani demem o ki……

Ezeli, Anadolu Dengebêjlerinden bize kalan çağdaş Homeros dur………. 

Köln 28.07.2015