Yarın Federal Parlamento seçimleri yapılacak. Anketler F. Alman parlamentosunda, CDU/CSU, SPD, Sol Parti, Yeşiller, FDP ve büyük olasılıkla ırkçı AfD ile yedi partinin temsil edileceğine işaret ediyorlar. Irkçı AfD’nin parlamentonun üçüncü büyük meclis grubu olması ihtimali, liberalinden muhafazakârına, hatta reformist soluna kadar her cepheyi kaygılandırıyor. »Demokrasi zarar görecek«, »parlamentoda Naziler temsil edilecek« tartışmaları burjuva medyasının sayfalarını süslüyor. Ancak bu tartışmalarda dikkate alınmayan husus, burjuva demokrasisinin gerçekten »demokrasi« olup olmadığıdır. Yani, sahiden demokrasi eşittir demokrasi mi? Gelin bu soruya bir kaç örnekle yanıt arayalım.

Merkel’in şansölyeliğinin devamına yol açması pek muhtemel F. Parlamento seçimleri sonrasında aslında »demokrasi« konusunda değişen pek bir şey olmayacak. Sosyal haklar, çalışma ve ücretlendirme koşulları üzerindeki baskılar artacak, neoliberal dönüşüm tüm hızıyla devam edecek ve neoliberalizmin öz evladı olan sağ popülizm daha fazla taraftar kazanacak. Sermaye lehine olan sübvansiyonlar çoğalacak, vergi adaletsizliği artmaya devam edecek ve demokratik kontrol mekanizmaları daha da törpülenecek. İç politikada, özellikle göçmenler ve mülteciler politikasında sertleştirmeler hızlanacak. Böyle olmak zorunda, çünkü sermaye lehine olan adımlar başka türlü gerçekleştirilemezler.

Fransa’da işçi sınıfının hükümetin reform adımlarına karşı başlattığı direniş hız kazanmaya başladı. Fransa başkanı Macron, New York’tan gelişmeleri »demokrasi sokak değildir« cümlesiyle yorumladı ve »ben, ilân ettiğim bu reformlar nedeniyle seçildim, direniş gösterenlere saygı duyarım, ama seçmenlerime verdiğim sözü tutmam lazım« dedi. E adam haklı, meşruiyetini seçmen iradesinden alıyor, istediğini yapar.

İspanya’da ise, Katalanların bağımsızlık çabalarına devlet sert adımlarla yanıt veriyor. Gerekçe ise şöyle: »Demokraside her şey yapılabilir. Ama her şeyi yapabilmek için hukuka ve yasalara uygun davranılmalıdır. İspanya’da Katalanlara özerklik verildi, ama Katalunya yasalara göre bağımsızlığını ilân edemez«. İspanya devleti bu gerekçe ile Katalunya referandumunun »illegal« olduğunu deklare etti.

Şimdi bu üç örnekten hareket edecek olursak, F. Almanya, Fransa ve İspanya’daki burjuva demokrasilerinin gerçekten »demokrasi« olduklarını söyleyebilir miyiz? Formel olarak evet. Ancak sınıfsal açıdan, yani ezilen ve sömürülenlerin perspektifinden baktığımızda, kesinlikle hayır. Hayır, çünkü burjuva demokrasileri, her zaman ve her yerde burjuvazinin sınıf tahakkümünden başka bir şey değildir. Burjuva demokrasilerinin belirli bir çerçevede işliyor olmasının sebebi sınıf mücadeleleridir. Egemen sınıflar, »sokağın« baskısı olmadan aleyhlerine olacak hiç bir adımı atmazlar. Burjuvazi ne kadar güçlüyse o kadar az, işçi sınıfı ne denli güçlüyse o denli fazla demokrasi demektir. Mesele şudur: ya verilenle yetinip, hep daha azına razı kalacağız, ya da kendi iktidarımızı, yani gerçek demokrasiyi, sosyalizmi kurmanın yollarını arayacağız. Herkesin buna vereceği yanıt, sınıfsal konumuna bağlıdır. Biz sosyalizm diyoruz, çünkü safımız ezilen ve sömürülenlerin safıdır.

23 Eylül 2017