Cumhuriyet öncesi dönemde beraber kurulması düşünülen Cumhuriyet, Cumhuriyet sonrası niçin sırtını Kürtlere ve Alevilere döndü? O dönemde Kürtlere vaat edilen ulusal demokratik haklar nelerdi ve neden vazgeçildi?

Kürt-Türk ilişkileri incelenmek isteniyorsa Cumhuriyet öncesi ve sonrası incelenip anlatılmalıdır. İşte o zaman bu derin yaraların Mustafa Kemal'in başlangıçta (1920'lerde) bugün tartışılan demokratik özerklik kapsamındaki hakların Kürtlere verilmesi görüşünü taşıdığını ve bunu açık açık ifadesi olarak bilinmektedir. (eğer bilmiyorum diyen varsa lütfen merak edip araştırsın, incelesin ve okusun) Mustafa Kemal'in politika değiştirmesine asıl neden olan ingiliz politikasıdır.

Kürtler için verilmesi düşünülen haklar yerini katliam, tasfiye, baskı, inkar ve asimilasyon uygulamalarına bırakmıştır. Çünkü İngilizler Kürdistan'da çok önemli petrol yataklarını keşfetmişti. Bundan dolayı İngilzler Kürdistan'ı bölüyor. Kürt sorunu altında her zaman İngilizler vardı. Ama şunu vurgulamayı özellikle belirtmeliyim, Mustafa Kemal ingilizlerle savaşmadı, Zaten onlarla savaşmayı da hiç bir zaman göze almadı. İngilizlerle olan bir çatışma da yok. Ege'de olan savaş Yunanlılarla olan bir savaştır. Yunanları da savaşa kışkırtan İngilizlerdir. (bu konuyu bir başka yazıya bırakıp geçiyorum)

Bu işin birde Lozan safhası var. Lozan'a İsmet Paşa, Diyarbekir milletvekilleri Fevzi Pirinçoğlu ve Zülküf Tigrel'i de heyete alıp götürüyor. Lozan'da Kürtler ile müslüman olmayanları içeren azınlıklar sorunu gündeme geldiğinde batılı devletler Kürtleri de azınlık olarak görmek istiyorlar. Ancak İsmet Paşa ısrarla Kürtlerin Türkiye Cumhuriyeti'nin temel unsurları olduğunu ve azınlık olarak "gayri müslimlerin" kabul edilmesi gerektiğini söylüyor. Nitekim de öyle oluyor. Mustafa Kemal Dersim milletvekillerinden Hasan Hayri Bey'in Kürtlerin geleneksel elbisesi ile meclis'e gelmesini, ve Kürtçe konuşmasını istiyor. Hasan Hayri Bey'de Kürt elbisesiyle meclis'e gelip çıkıyor" Kürtler'in T.C'nin yegane temsilcileri olduğunu Türkçe ve Kürtçe söylüyor. Sonra Diyap Ağa'yı çıkartıyorlar. Diyap Ağa'da Dersim mebusu. Ona da konuşma yaptırıyorlar. İslamiyet'ten ve aynı dinden olduklarını, aslımız, neslimiz hep birdir, bizim için ayrılık gayrılık yoktur, ismimiz de, dinimizde, allahımız da birdir, daha ne diyeyim? diyerek yaşlı olduğunu söyleyerek sözünü bitiriyor.

Cumhuriye sonrası Diyap Ağa sürgüne gönderiliyor, Hasan Hayri Bey'de Kürt kıyafeti ile Meclis'e gelmesinin bedelini 1925'de Elazığ'da yeğeni Celal Muhammed ile birlikte idam edilerek ödedi. Lozan'da antlaşma imzalanıyor. 29 Ekim'de Cumhuriyet ilan ediliyor. 1924 Anayasa hazırlanıyor. Ama 1921 Anayasası'nda her hangi bir etnik kimlikten hiç bahsedilmiyor. Ne Türk kimliği ne de Kürt kimliği ismi gecmiyordu. Hiç bir ulusun , hiç bir halkın etnisitesinden bahsedilmiyordu. 1924 Anayasa'sı ile birlikte, tek vatan, tek millet, tek dil, tek din, tek bayrak vurgusu ile üniter yapı meselesi başlıyor. (Kürtlerin aklı başına bundan sonra geliyor) Mustafa Kemal 23 Temmuz 1923 'den önce meclis'i dağıtıyor. Kendisine bağlı, kendisiyle birlikte haraket edebilecek bir Meclis'i yeniden oluşturuyor. Lazistan mebusları tasfiye ediliyor. Kürt mebusları yeniden Meclis'e atanmıyor. Kısacası Mustafa Kemal'e muhalefet eden diğer milletvekilleri de Meclis dışında kalıyor. 1925 'de İstiklal Mahkemesi kuruluyor. Mustafa Kemal'e kim muhalefet etmişse hepsi tutuklanıyor. (Komünistler, solcular, dinciler vd)1054 kişi idam ediliyor.

Cumhuriyet sonrası; 1924 Anayasası'nda Kürtlere dair hiç bir hak, hukukun bulunmaması, Alevilerin ibadetlerine yönelik tek bir kelime geçmemesi, Cemevleri'nin neden niçin yasaklandığına dair bir gerekçe yazılmaması. Lazların varlığından bahsedilmemesi, dışarıda bırakılması ve çözüme dahil edilmemesini de haksızlığı geliştirmesi de Cumhuriyetin unutturma kültürüdür. Cumhuriyet'in geliştirdiği ayrımcılık isyanları hazırlayan temel sebebler olarak görmek gerekir. T.C Devletinin Anayasası en büyük haksızlığı yaratmıştır. Aslında tepeden inme bir Cumhuriyet olmasaydı, demokratik bir Cumhuriyetin kurulması aşamasında gerçekleşen ve istenilen özerklik düşüncesine uygun amaç hedeflenseydi, tabandan bir halk hareketi üzerinden gelişerek gelişseydi; bunun eşit ilişkilerde yasımasıda, gelişmeside ve güçlenmeside çok faklı olacaktı diye düşünüyorum.

UNUTTUKLARIMIZ!

T.C devleti; Türkçülüğün tekçi zihniyetini başlatma tarihidir. Cumhuriyetle birlikte başlayan inkarcılık ve asimilasyon bütün farklılıkları inkar etme sürecedir. Sunni islamı tek din yapan, 'Bir Türkü Dünyaya Bedel' eden ," Ne Mutlu Türkün Diyene", ve Tanrı Türkü Korusun" gibi ırkçı düşüncenin mimarı altı ok'tur.

Mustafa Kemal'in Türkçü düşüncesi hiç irdelenmez. Laikikten dem vurulur ama “herşey Türke göre”dir sözünden dışarı çıkılmamıştır. Cumhuriyetin laik olmayan bu yönü görülmek istenmez. Hep saklanır ve bilinçlerden uzak durulur. Anadolu'nun binbir çicek kavimler kapısı olduğu unutulur. Türk milliyetçiliğine sarılanlar cumhuriyetin unutturma kültürü olduğunu inkar ederler. Neden cumhuriyet öncesi verilen sözler ve kararlar hayata geçirilmez diye merak etmezler. Neden,Niçin diye soruları sorulmaz.

Mustafa Kemal'in Padişaha bağlılığı unutulur. Meclis; Dualarla ve Kuran okunarak açılır. ilk meclis padişaha olan sadakatini de telgraf çekerek yerine getirilir. 23 Nisan 1920 Cuma günü, başların da Mustafa Kemal olmak üzere Büyük Millet Meclisi üyeleri Hacı Bayram Camiinde namaz kıldıktan sonra hep birlikte merasimle Meclis binasına gelinmiş, orada vatan ve milletin selameti ve bağımsızlığı için dua edilmişti.

Büyük Millet Meclisine seçilen Milletvekillerinin Sicillerinde geldikleri yerler yazılırken "Lazistan"..."Kürdistan" gibi coğrafi bölge isimleri vardır. Kurtuluş savaşı sürecince Kürtlere verilen sözler doğrultusun da ,10 şubat 1922 de TBMM gizli oturumun da "Kürdistan Otonomi Yasası"  64 e karşı 373 oyla kabul edilir.

1921 Anayasası'nda yerel yönetimlere ilgili kararlardan iki örnek.

- TBMM, Türk milletinin medeniyetin gerekleri doğrultusunda ilerlemesini sağlamak amacıyla,Kürt ulusu için kendi ulusal gelenekleri ile uyum içinde bir Özerk yonetim kurmayı taahhüt eder.......
- TBMM, Tüm Kürt ulusu tarafından benimsenen ve onurlu bir geçmise sahip deneyimli bir yöneticiyi ayrıca Genel Vali olarak seçecektir.