"Ankara Düşünceye Özgürlük Girişimi"nin öncülüğünde, 205 Aydın, yazar - şair ile beraber "SURİYE'DE SAVAŞA HAYIR" başlığıyla yaptığımız açıklamamızdan dolayı, Cumhurbaşkanı bizi hedef göstermiş.

Arkasından e postama "ya sev ya terket" babında mesajlar yağmaya başladı. Tabi muhatab almadım. Kuru veya yaş gürültüye geçmişte de pabuç bırakmadık, bu gün de bırakmayız. Dün akademisyenlere saldıranlar bu gün bize yarın da başkasına saldıracaktır.

Sonra merak edip cumhurbaşkanının açıklamasını dinledim. Bize atıp tutuyor ve "bunların bir dikili ağaçları bile yok" diye ekliyor. Doğru kaçak veya tapulu sarayımız, gemilerimiz yok. Kitaplarımız var ve alnımız açık. Yüz kızartıcı suç işlemedik. Ne biz ne de yakınlarımız "dolandırıcılık"tan yargılanmadı.

Hak hukuk adalet ve barış dediğimiz için yargılandık ama... Bundan sonra da yargılanabiliriz. Baş eğmeyiz. Alışkınız.

Sahi "bir ağaçları yok" demiş ya cumhurbaşkanı bunu yani "çulsuz" olduğumuzu yıllar önce bir şiirimde itiraf etmiştim. O şiirimden bir bölüm aktarıp şimdilik virgül koyayım.

Daha yapacak çok işimiz, söyleyecek sözümüz, yürüyecek yollarımız var. Cumhurbaşkanına rağmen.

"ey eylül
ey fukara sıcağı
damlarda biberler
gönderde bayraklar
kırmızı kırmızı
ana rahmine şarkta düşmüş çocuklar
lastik ayakkabılarıyla
'korkma sönmez bu şafaklarda'
126 elif
pamukta öğretmenim
127 berivan
tütünde
128 uğur
'meçhul öğrenci anıtında'
ya sen niye geldin 129
ben üzümcüydüm öğretmenim
***

ey eylül
ey erken sonbahar hüznü
mevsimlik briyantinli aşklar
üç cümlelik mesajla biter
yeni bir araba
yeni bir sevgili
yeni bir darbe
istiyorum baba
garbın galibi
evrenin o çocuğu
şarklı infaz eder
o uğursuz eylül sabahından beri
kayıp anaları adalet bekler
adalet çulsuz aydının yolunu
çulsuz aydın devrimi
devrim 126 elif'i
devrim 127 berivan'ı bekler"

19.02.2016