Maraş katliamının yıl dönümünde Kılıçdaroğlu, yanında İstanbul belediye başkanı ve İstanbul il başkanı olmak üzere bir heyet olarak, Maraş katliamının planlayıcılarından ve pratikleştiricilerinden olan MHP genel başkanı A. Türkeş'in eşini  ziyaret etti. Haklı olarak başta Alevi kurumları olmak üzere, demokratik kamuoyu, bir basın açıklaması yaparak, yapılan ziyareti kınadılar rahatsızlıklarını ifade ettiler.

Gösterilen tepki haklı ve desteklenmesi gereken bir tepkiydi. Ancak hem bu tepki de hem de farklı açıklamalarda, CHP’nin bu ziyaretine duyulan şaşkınlığı görebiliyoruz. İşte burası sorunlu bir durum. Sahi neden şaşırıyoruz, bunda şaşıracak ne var? İnsanlar beklenmeyen bir davranış karşısında şaşırırlar. CHP’nin bunu yapmasına şaşırmak değil, bunu yapabileceğini beklememek yanlıştır.  Bu durumda şaşırmak şaşırtıcıdır. Doğrusu şaşırmak yerine başka arayışlar geliştirmek gerekir. Çünkü bu sorun politik bir sorundur ve bu tarz tepkilerle ele alınamayacak kadar kapsamlıdır.  

CHP, hükümet olduğu dönemde yapılan Maraş katliamı konusunda o gün kolaylaştırıcı rol oynadı, ondan sonra da katliamının üstünü örtme ve faillerini gizleme rolünü yerine getirdi. Yani CHP hiçbir dönem katliamları önleyecek bir işleve sahip olmamıştır.

Bilindiği gibi, 1923- 1960 arasındaki dönemde yapılan katliamları ve soykırımları CHP, bizzat gerçekleştirmiştir.1960’lardan sonra ise hem Maraş katliamını, hem diğer katliamların tamamını gizleme ve üstünü örtme rolünü oynamıştır.

Bu gerçeği görebilmek için son dönemlerde yapılan birkaç saldırıya bakmak yeterlidir. Alevi evleri, Cemevleri işaretleniyor, CHP ne yapıyor bu saldırılar karşısında? AKP ve devletin bilcümle parti başkanları, Sünni inancını her biçimde ve her tarafta dayatırlarken, Alevi olan CHP genel başkanı, bir an bile Alevi olduğunu söyleyemiyor, neden?  Ya da CHP genel başkanı, bir Alevi olarak, herhangi bir Cemevi'ni ziyaret etti mi, bir Cem’de didara durdu mu? bu sorunların hiç birisine evet diyemeyeceği ortadadır.

Doğrusu CHP, hiçbir genel başkanının döneminde katliamcı ve soykırımcı politikalara karşı olmadı. Türkiye Cumhuriyeti tarihinde yapılan katliamların tamamında devletin bir organı, bir aparatı olarak CHP, kendisine düşen veya kendisi için belirlenmiş olan görevi, eksiksiz yerine getirdi. Kürtlere yönelik sayısız katliamın hangisinde CHP yoktu?  CHP yetkilisi Onur Öymen, yıllar sonra bile bırakalım yüzleşmeyi, CHP'nin yaptığı Dersim soykırımını savunmadı mı?  Cezaevleri katliamını yapan Ecevit değil mi? Roboski Ankara Suruç katliamlarında CHP katliamcıların yanında yer almadı mı? Kürdistan da sürdürülen işgal ve soykırım saldırılarını destekleyen, Selahattin Demirtaş'ın cezaevine girmesine yol açan aynı CHP değil mi?

1923’lerden 1960’lara kadar olan sürede, katliamları ve soykırımları bizzat gerçekleştiren CHP’nin rolü, değişen siyasal ve sosyal koşullar nedeniyle, belirtilen tarihten sonra değişmiştir.  CHP, 1960’lardan bu yana toplumsal mücadelenin en temele gücü olan Alevileri, Kürtleri ve devrimcileri manipüle etmeyi asli görevi olarak üstlenmiş, bu anlamda bir rol ve misyon yüklenmiştir.  Daha doğrusu devlet CHP'ye bu görevi vermiştir. bu nedenle söz konusu dönemde CHP'ye verilen rol, katliamların ve soykırımların kolaylaştırıcılığını yapmak veya bu türden operasyonların üstünü örtmek, gizlemektir.

Bu nedenle Maraş katliamın yıldönümünde yapılan bu ziyaretin bir tesadüf veya masum bir sosyal aktivite olduğunu düşünmek fena halde yanıltıcıdır. Bu ziyaret, Maraş katliamı konusunda CHP’nin, katliamcı ve soykırımcı politikalarla olan ilişkisinin bir kez daha hatırlatılması, deklare edilmesidir.  Olan biten çok net olarak şudur, CHP bu ziyaretle, açıkça ve altını çizerek, Maraş katliamının ve diğer tüm katliam ve soykırımların devletin bekası için yapıldığını ve bu nedenle CHP olarak bunların tamamını sahiplendiklerini bir kez daha ilan etmiştir. 

Aynı şekilde CHP bu ziyaretiyle, çok açık olarak demektedir ki, demokrasinin yolu CHP’den geçmez. Demokrasi ile CHP yan yana olmayacaktır. Alevilerin Kürtlerin demokrasi güçlerinin hiçbir talebi CHP’de ifade edilemez, edilemeyecektir.

Dolayısıyla bugün Kılıçdaroğlu’nun yaptığına şaşırmak hiç ama hiç isabetli bir yaklaşım değildir. Eğer bir biçimde CHP Kürtlere, Alevilere ve demokrasi güçlerinin taleplerine sahip çıkar görünüyorsa, bilinsin ki bu sadece “oy almak” içindir, yanıltıcıdır, sahtekarlıktır.

Siyaset, bazen, devrimsel kopuşlarla veya çalkantılı alt- üst oluşlarla yol alıyor. Köklü kopuşlar zordur, ürkütücüdür, ama doğru yapıldığında kesinlikle ilerleticidir, geliştiricidir.  Aleviler ve varsa bir kısım Kürtler ve demokrasi için CHP’de bulunan ilerici insanlar, hızla, çok net ve kesin bir biçimde CHP’den ayrılmalıdırlar.

Ahmet Türk ve arkadaşlarının 1990 da CHP’nin önceli olan SHP’den kopuşta, demokratik siyasetin bağımsız örgütlenmesi sağlandı ve bu gelişme büyük bir kazanım olarak ortaya çıktı. Ve bugün HEP’ten HDP’ye gelinmesi böyle sağlandı.  Benzer bir kopuş bu aşama da çok daha büyük kazanımlar sağlayacaktır.

O nedenle Kılıçdaroğlu’nun MHP genel başkanı Alparslan Türkeş'in eşini ziyaret etmesi bir netleşme gerekçesi, radikal devrimci bir kopuş nedeni haline getirilmelidir. Hani denir ya, “bir musibet bin nasihatten iyidir” diye. Tam da öyle yaklaşarak, bu vesile ile CHP’de beklenti içinde olan Alevilerin ve demokrat kesimin CHP’yi politik ajandalarında silmesi gerekiyor.

Bu ziyarette çıkartılacak en faydalı ve en gerekli sonuç bu olacaktır. Daha çok cüret, daha çok kendi gücümüze inanmak, daha çok örgütlenmek ve daha çok direnmek.